6. İstanbul Uluslararası Halk Müzikleri Festivali
6. İstanbul Uluslararası Halk Müzikleri Festivali
6 sanduka mezar gün yüzüne çıkarıldı
6 sanduka mezar gün yüzüne çıkarıldı
Mazhar Alanson'un kızı hayatını kaybetti
Mazhar Alanson'un kızı hayatını kaybetti
Künhü'l Ahbar basıldı
Künhü'l Ahbar basıldı
123456789
6. İstanbul Uluslararası Halk Müzikleri Festivali
6. İstanbul Uluslararası Halk Müzikleri Festivali
6 sanduka mezar gün yüzüne çıkarıldı
6 sanduka mezar gün yüzüne çıkarıldı
Mazhar Alanson'un kızı hayatını kaybetti
Mazhar Alanson'un kızı hayatını kaybetti
Künhü'l Ahbar basıldı
Künhü'l Ahbar basıldı
123456789

İsrail'de güçlenen dinciler ve ırkçılar, Netanyahu'yu bile gölgede bırakacaklar

İsrail’de tüm Orta Doğu’yu da etkileyecek yeni bir dönem başladı.

12 yıl Başbakanlık yaptıktan sonra yolsuzluk suçlamaları yüzünden koltuğunu kaybeden aşırı sağcı Benyamin Netanyahu, yeniden sandıktan çıktı

Daha da önemlisi, Netanyahu’yla birlikte sandıktan zaferle çıkan dinci ve ırkçı iki lider, İsrail siyasetinde kilit oldular.

Netanyahu'nun Parlamento'da çoğunluğu sağlayabilmesi için ultra milliyetçilerin desteğine ihtiyacı var.

Yeni dönemde, ırkçı ve dinci liderler, dünyanın yaka silktiği “Kral Bibi” lakaplı Netanyahu’yu bile aratacak gibi...



Orta Doğu'da barışa sıkılan kurşunlar 

Öyle görünüyor ki Orta Doğu’da barış da Filistin Devleti de artık hayal oldu.

Zaten barış için mücadele eden liderler çoktan tarihe gömülmüştü...

13 Eylül 1993’te İsrail Başbakanı İzak Rabin’in Oslo Barış Anlaşması'nı imzalarken yaptığı konuşmayı unutamam...

Rabin, “Askeri mezarlıklar, insan hayatlarını kurban eden milli liderlerle doludur... Filistinlilerle savaşan biz, bugün size yüksek sesle ve açıkça 'Kan ve gözyaşına yeter artık' diyoruz.. Yeter.!” diye sesleniyordu fanatiklere...

Ancak 2 yıl sonra, fanatik bir Yahudi gencin kurşunlarıyla hayata veda edeceğini tahmin etmemişti herhalde...

Rabin, İsrail tarihinde süikaste uğrayan ilk Başbakan oldu.

İzak Rabin’le öldürülmeden bir yıl önce, 2 Kasım 1994’te Kudüs’te görüştüm...

Yaser Arafat da İzak Rabin’le Oslo Anlaşması'nı imzalayarak hayatının son kumarını oynuyordu.

45 yıl savaştıktan sonra İsrail’i tanıyan Arafat da Gazze’ye dönmüş, Filistin devletini kurmayı çalışıyordu.

İkisi de milli kahraman oldukları için güçlüydüler.

Ben Kanal D TV’de Eksen adlı haber programı hazırlanıp sunuyordum.

Rabin’le ve Arafat’la ayrı ayrı görüştüm.

Rabin, Orta Doğu’da barış ve istikrarın anahtarı olarak Mısır, İsrail ve Türkiye’yi görüyordu.

Barışın ancak bölgede büyük yatırımlarla gerçekleşeceğine inanıyordu...

Türkiye’deki su kaynaklarının boru hattıyla bölgeye akması projesini barışın anahtarı olarak görüyordu.

"Boru hattının işleyebilmesi için Suriye ve Lübnan’la da barış yapmamız gerekiyor" diyordu.

Kuşkusuz Orta Doğu’da güçlenen fanatizm tehlikesini de görüyordu...

O gün bana, “Barış güvercinini öldürmeye çalışıyorlar” demişti.

Nitekim öyle de oldu.



Barış güvercinlerini öldürdüler

Orta Doğu’da oynanan kanlı satrancı uzun yıllardır izliyorum.

Aslında Orta Doğu’da barışın kurbanı olan ilk lider Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat oldu.

İsrail’le savaşa son veren Camp David anlaşmasını imzaladığı için,1981’de İslami Cihatçılar tarafından resmi geçit töreninde öldürüldü.

Sedat’tan sonra 30 yıl Mısır’ı yöneten Hüsnü Mübarek’in yargılanması sırasında Kahire’ye gittiğim zaman, Enver Sedat’ın anıt mezarını da ziyaret ettim...

Anıt, Orta Doğu’nun hüzünlü tarihinin de anıtıydı aslında...


Arafat da Hamas'la başa çıkamadı 

Aradan geçen yıllarda Orta Doğu’da barış güvercinlerini tek tek öldürdüler...

Açık hava hapishanesine benzeyen Gazze’de görüştüğüm Arafat, İsrail’i yok etme hedefinden vazgeçmeyen Hamas ve diğer radikal örgütlerle başa çıkamadı.

Nitekim Arafat da Filistin Devleti'ni göremeden 2004’te hayata veda etti.

Arafat’ın ölümünden sonra bayrağı alan Mahmud Abbas ise zaten güçlü değildi. Hamas’la Filistin Kurtuluş Örgütü arasındaki savaşı önleyemedi.

Mahmud Abbas’la da Ramallah’ta görüştüğüm zaman Filistin davası bölünmüş ve zayıflamıştı...

Kuşkusuz Filistin davası için mücadele eden örgütlerin arasındaki çatışmalar da İsrail’in işine yaradı.

Bu arada, yıllarca İsrail’i yok etmeye çalışan Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi gibi Arap milliyetçileri de tarihe gömüldüler.

İç savaşa sürüklenen Irak ve Libya’da milyonlarca insan öldü.

Milyonlar evlerini terk ettiler.

İç savaşa rağmen Rusya’nın desteğiyle ayakta kalmayı başaran Beşar Esat ise Suriye topraklarının ABD ve Rusya arasında “fiilen” paylaşılmasını önleyemedi.

İsrail’i yok etmeye çalışırken yoksulluğa sürüklenen Mısır ise daha çok siyasi ve ekonomik batağa sürüklendi.



Son barış güvercini de çoktan öldü 

İsrail’de ise Rabin’in ardından Başbakan ve daha sonra da Cumhurbaşkanı olan İşçi Partisi lideri Şimon Peres’e, Orta Doğu’nun güvercini diyorlardı.

Barış için savaşmaya devam etse de eski gücü yoktu...

Başbakanlığı ve 2007’de Cumhurbaşkanlığı sırasında görüştüğüm Peres, Yaser Arafat’la birlikte Nobel Barış Ödülü almıştı.

Peres, radikallerin güçlenmesinden kaygı duyuyordu.

Nitekim Arafat’ın ölümünden sonra, İsrail’e Gazze’den Hamas’ın füze saldırıları arttıkça İsrail’de de sağcılar, ırkçılar ve fanatikler giderek güçlendi.


İsrail'i aşırı dinciler ve sağcılar ele geçirdi 

Aslında İsrail siyaseti, 1990’ların ortasından itibaren aşırı dinciler ve sağcıların eline geçmeye başladı.

Önce Sabra ve Şatilla kamplarında Filistinlerin katliamından sorumlu olan Ariel Şaron Başbakan oldu.

Ardından da aşırı sağcı Benyamin Netanyahu!

2013’te Netanyahu'nun ikinci kez Başbakan olması, barış umutlarına indirilen büyük darbeydi.

Son seçimlerde, Netanyahu’nun yeniden sandıktan çıkmasından daha da vahimi, dinci ve ırkçı İtamar Ben-Gvir’le, dinci ve homofobik Bezalel Smotrich’in kazandıkları zafer oldu...

“Teröristlere ölüm” şarkılarıyla zafer kazanan Ben-Gvir, İçişleri Bakanı olmak istiyor... Ben-Gvir, ülkeye sadık olmayan Yahudileri ve Arapları İsrail’den atacağını ilan etti.

İşgal altındaki Golan tepelerinde doğan ve Batı Şeria’de büyüyen 42 yaşındaki avukat Bezalel Smotrich’e gelince, kendisini “gururlu homofobik” ilan etti.

O da Adalet Bakanı olmak istiyor...

Eğer Adalet Bakanlığı'nı alırsa, LGBT’ye savaş açacağına hiç kuşku yok...

Kısacası, Türkiye, ABD, İtalya, Macaristan’da olduğu gibi İsrail’de de aşı sağ iyice güçlendi... Barış yanlıları, solcular ve liberaller yenildi.

İsrail de iyice ikiye bölündü...

Öyle görünüyor ki, "demokrasi düşmanı" olarak görülen Netanyahu bile, dinci ve ırkçı genç liderlerin yanında "güvercin" kalacak...

Yeni dönemde Orta Doğu’da daha fazla kan akacak...