Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

HUMEYNİ REJİMİNİ KADINLAR (MI) DEVİRECEK

Kara çarşaflı ahlak polisleri, sokağın ortasında yakalayıp, sürükleyerek araca bildirdiler.

Sonra öylesine dövdüler ki genç kadın komaya girdi...

22 yaşındaki Mahsa Amini’nın tek suçu vardı...

"Başörtüsü takmak istemiyordu."

Mahsa’nın öldürülmesi, yıllardır süren baskıdan iyice bunalan gençler için bardağı taşıran son damla oldu...

İran’ın dört bir yanında yüz binlerce genç kadın ve erkek sokaklara döküldü.

İran’da sokaklar "Diktatöre ölüm" sloganlarıyla inliyor...

Sokaklarda yakılan ateşlerin etrafında dans eden kadınlar, başörtülerini çıkartıp ateşe atıyorlar.

"Başörtüsüne hayır" diyen kadınlar saçlarını kesiyorlar...

"Kadın, hayat, özgürlük" sloganları yükseliyor sokaklarda...

Tazyikli suyla göstericileri dağıtmaya çalışan panzerler taş yağmuru altında!

Gençler, özgürlük için polis coplarına karşı koyuyorlar...

İran’da korku duvarları yıkılmış artık...


ÖZGÜRLÜK ATEŞİ

43 yıllık İslam rejimini cesur kadınların sarsacağı kimin aklına gelirdi ki?

Hem de şeriatçıların "özgürlük" diye savunmaya kalktıkları başörtülerini sokaklarda yakarak!

Mahsa’nın öldürülmesi, yıllardır süren "başörtüsüne hayır" protestolarının tüm İran’a yayılmasına yol açtı...

Onun da ötesinde, İslam rejimine karşı içten içe yanan “özgürlük” ateşini alevlendirdi.

Aslında İran’da ilk büyük sokak gösterileri 2009’da patlamış ve günlerce sürmüştü...

Gözaltılar! Tutuklamalar! İşkenceler! Hapis cezaları! İdamlar!

Yine de özgürlük ateşi sönmedi...

Cesur İranlı kadınlar, barışçıl eylemlerle meşaleyi taşımaya devam ettiler.

Mollalar, eylemlerini durdurmak için baskıyı daha da arttırdılar.

2019’da başörtüsü takmak istemediği için Nasrin Sotoudeh’in 148 kırbaç ve 38 yıl hapis cezasına çarptırılması, dünyada da büyük tepki yarattı.

2020’de de "Başörtüsüne hayır" kampanyasını desteklemek için Tahran metrosunda yolculara çiçek veren 3 kadın daha tutuklandı...

30’ar yıl hapis cezasına çarptırıldılar.

Hem de "fahişeliği teşvik" suçlamasıyla!

Mollalar baskıyı arttırdıkça, kadınların ve gençlerin protestoları güçlendi.

Geçen yıl İbrahim Reisi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra baskı iyice arttı.

Sadece 2021’de farklı suçlamalarla, en az 333 kişi idam edildi.

 Ancak ne idamlar e de tutuklamalar esen özgürlük rüzgârlarını durdurdu. 

 

ÖZGÜRLÜK FIRTINASINDAN ŞERİATA!

43 yıl önce Ayetullah Humeyni’nin de “Özgürlük” sloganlarıyla Şah'ı devirmesi ilginç değil mi?

Hem de komünistlerin ve liberallerin desteğiyle!

O günlerde sokaklarda mini etekle ve saçları açık gezen kadınların İslamcıların hedefi olacağını düşünmediler...

Hatta "Yapamazlar" dediler...

Ancak birkaç ay sonra şeriat rejimi gerçek yüzünü göstermeye başladı.

Önce, komünistleri ve liberalleri temizlediler.

Sonra da kadın haklarını koruyan tüm kanunları ortadan kaldırdılar...

Yaşananları,78 yaşındaki insan hakları aktivisti, avukat Mehrangiz Kar’ın BBC’ye anlattıklarından okuyalım...

“Hiçbir şey bir gecede olmadı, süreç adım adım ilerledi.

Devrimden hemen sonra sokaklarda, ellerinde hediye paketine sarılı başörtüler olan kadın ve erkekleri görmeye başladık.

Başörtülerini hediye gibi kadınlara veriyorlardı.

7 Mart 1979’da Humeyni, başörtüsünün kadınlar için iş yerlerinde zorunlu olduğunu, takmayanların "çıplak sayılacağını" duyuran bir kararname yayımladı.

Böylece devrim muhafızları başörtüsünü zorla uygulanmaya başlandılar."


BAŞÖRTÜSÜ VE ÖRTÜNME BASKISI NASIL ARTTI?

İran’da başörtüsüne karşı ilk eylemi başlatanlardan biriydi avukat Kar.

Bir süre sonra İran’da yaşayamaz hale geldi... ABD’ye kaçtı.

Baskının nasıl arttığını anlattıklarından okumaya devam edelim.

İranlı kadınlar ve erkekler başlangıçta da isyan ettiler.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, çoğu kadın 100 binden fazla kişi Tahran sokaklarında toplandı.

1981’de kadınlar ve kız çocuklarının “İslami tarzda” giyinme zorunluluğu yasalara eklendi.

Yasaya göre, kadınlar tüm vücudu kapatan kara çarşaf giyecekti...

Ya da bir başörtüsüyle, bol, kolları da kapatacak kıyafet giymek zorunluydu.

Birçok kadın direnmeye devam etti.

Başörtüsü takıyorlardı ancak saçlarını tamamını kapatmıyorlardı.

Polis durdurduğu zaman da kavga ediyorlardı.

Rejim, 1983’te Parlamento'dan yeni bir yasa daha geçirdi.

Kamusal alanda saçlarını kapatmayan kadınların 74 kırbaç darbesiyle cezalandırılabileceği kararı alındı. Ayrıca 60 gün hapis cezası da verilecekti.

Polisler kanunları uygulamakta zorlanıyordu.

Kadınlar dar kıyafetler, kolları kısa kalan ceketler ya da başörtülerini yarım takma gibi eylemlerle polise karşılık veriyorlardı.

2004’te Mahmud Ahmedinejad, cumhurbaşkanlığı kampanyasında “Herkesin farklı zevki var. Herkese hizmet etmek zorundayız” deyince baskının biraz azalacağını düşünenler kısa sürede yanıldıklarını anladılar.

Ahmedinejad, seçimleri kazanınca, Gasht-e Ershad yani ahlak polisi birimi resmen kurdu...

Kadınlar, ruj sürdükleri ya da çizme giydikleri için bile gözaltına alınmaya başlandı.

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, seçildikten sonra ise yeni bir kararnameyle yeni kısıtlamalar getirdi.

Sokaklara çok sayıda kamera yerleştirildi. Kadınlar takip edilmeye ve başını düzgün şekilde örtmeyen kadınlara daha ağır cezalar verilmeye başlandı.

Ancak kadınların isyanını ve direncini kıramadılar.

Bu kez de sosyal medyada, başörtüsüz fotoğraflar ve videolar paylaşmaya başladılar.

Ve sonunda Mahsa’nın ahlak polisi tarafından öldürülmesiyle İran’daki özgürlük rüzgârı daha da şiddetlendi...

Gerçek olan şu ki zengin kültürü ve tarihi birikimi olan İran halkı, İslam rejimi altında çok ağır bedeller ödedi. Ödemeye de devam ediyor...

Peki "Cesur İranlı kadınlar, şeriatçı rejimi devirebilecekler mi?" derseniz...

Belki kısa sürede kolay olmayacak.

Ancak İran’da öyle bir özgürlük ateşi yandı ki sönmesi çok zor artık!