Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789

KIBRIS GİRİT Mİ OLACAK? YOKSA KADİFE AYRILIK MI?

2004’teki Annan Planı referandumunda Kıbrıs’taydım.

Güney’den Kuzey’e yeşil hattan yürüyerek geçtiğim akşamı unutamam...

Türk tarafındaki mitingde "Evet be annem" diye yer gök inliyordu.

Güney’de ise Rum Cumhurbaşkanı Papadapulos, "Türklerle neden iktidarımızı paylaşalım? Bizi AB’ye alırlar" diye Rumları OXİ (hayır) oyu kullanmaya çağırıyordu.

"Tek Türk askeri bile kalmasın" diyordu...

O günlerde, Eski Yunan Başbakanı Konstantinos Mitsotakis ise Rumları planı kabul etmeye çağırıyordu.

Bugünkü Yunan Başbakanı Kriakos Mitsotakis’in de babası olan tecrübeli Yunan lideri, "Hayır derseniz, Kıbrıs kalıcı olarak bölünür" diyordu.

Referandumun sunucu malum!

Rumlar planı reddetti. Türkler kabul etti.

Avrupa Birliği, Kıbrıslı Rumları tam üye olarak kabul etti.


ÇEK VE SLOVAKLAR GİBİ KADİFE AYRILIĞA DOĞRU

Atina’ya dönüşümde, ünlü Yunanlı gazeteci Pandelis Kapsis’yle konuşuyordum.

Kapsis, "Rumlar, Annan Planı'na hayır diyerek, amicable divorce için ilk adımı attılar" dediği zaman şaşırmıştım...

"Amicable divorce" hukuki bir deyimdi...

Çiftlerin anlaşarak mahkemede boşanması anlamına geliyordu.

Şöyle diyordu Kapsis:

"Rumlar teorik olarak AB’de Türkiye’yi engelleyebilir.

Ancak, adayı kendileri idare etmek istediklerini gösterdiler. Bu da kadife ayrılığın, dostane boşanmanın (amicable divorce) ilk adımı oldu.

Bence Rumlar, yasal ve hukuki olarak karmaşık yeni bir devleti kabul etmek yerine, adil bir ayrılığı tercih ediyorlar."

Yani, Yunanlı gazeteci,1993’te nasıl Çekler ve Slovaklar ayrıldıysa, Türklerle Rumların da "kadife ayrılığa" gittiklerini söylüyordu.

 

TÜRKİYE NASIL OYUNA GELDİ?

Rumların planı reddetmesi, pazarlıkları yürüten BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve Özel Temsilcisi Alvare do Soto için büyük hayal kırıklığı oldu.

Referandumun ardından Annan hiç konuşmadı.

Özel temsilcisi Alvare de Soto da yıllarca gazetecilerden kaçtı.

De Soto’yu, 6 yıl sonra İstanbul’a bir konferansa gelince yakaladım.

Ve fiyaskonun perde arkasını konuşmaya ikna ettim.

Uzun bir söyleşi yaptık... Kuşkusuz Rumları eleştiriyordu.

Ancak ben, Annan Planı'nı koşulsuz kabul eden, Erdoğan’la yaptığı görüşmelerin perde arkasını merak ediyordum.

De Soto, o gün bana, tarihe ışık tutan açıklamalar yaptı.


"KIBRIS, AB YOLUMUZU TIKIYORSA KALDIRIRIZ.."

Erdoğan’la, AKP’nin 2002’deki seçim zaferinden 2 gün sonra tanıştığını söyledi.

"Henüz milletvekili bile değildi. Siyaset yasağı devam ediyordu. Ama seçimi kazanan partinin lideriydi" diyerek anlatmaya başladı.

Ve şöyle dedi:

"İlk anda bende, açık vizyonu olan bir adam izlenimi bıraktı.

Temel hedefi Avrupa Birliği'ydi. Soruna çok pratik yaklaşıyordu. Görüşmemizde Annan yoktu. Sadece bir tercüman vardı.

Ne söylediğini kelime kelime aktaramam, ama genel tavrı 'Eğer Kıbrıs sorunu Türkiye’nin Avrupa hedefi yolunu tıkıyorsa nasıl kaldırırız?' şeklindeydi.

Soruna çözüm arayan bir adam vardı karşımda. Kesin kararlıydı.

Dört anahtarı olan ve ancak beşinci anahtar bulunursa açılabilecek bir kilit düşünün. Erdoğan,  beşinci anahtar gibiydi. Hiç kuşkum yok...

Ben hem izlenimden hem de tavırdan söz ediyorum."

Rauf Denktaş’ın itirazlarını dikkate almayıp Annan Planı'nı koşulsuz destekleyen Erdoğan, Avrupa Birliği Rumlara üyelik kapısını açınca "Aldatıldım" mı dedi acaba?

Bilemiyorum.


DOĞU AKDENİZ’DE NEDEN YALNIZ KALDIK?

Ancak Annan Planı’nın reddedilmesinin üzerinden geçen 18 yılda köprülerin altından çok sular aktı.

Kıbrıs’ta "kalıcı ayrılık" iyice yerleşmiş gibi görünse de Yunanlar ve Rumlar, AB’yi arkalarına alıp Türkiye’yi dize getirme stratejilerinden vazgeçmediler.

Hem Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin üyelik yolunu tıkadılar hem de Doğu Akdeniz’deki gaz rezervlerini çıkartmak için İsrail, Mısır, Lübnan ve hatta Filistinlilerle bile anlaşma yapmaya başladılar.

Sondajları yapacak İtalyan, Fransız ve Amerikan şirketleriyle de anlaştılar.

Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den dışlandılar.

Hatta AB Türkiye’ye yaptırımlar bile uygulamaya başladı.x

"Peki, bunlar olurken AKP iktidarı ne yapıyordu?" derseniz...

Gülencilerle birlikte, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları dahil yüzlerce subayı tutuklamakla meşgullerdi...

 

BARIŞ HAREKÂTI ÇOŞKUSUNA NE OLDU?

Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 48. yıl dönümünde Kıbrıs’taki gazetelere baktım.

Rumların Cyprus Mail gazetesinde, "48 yıl sonra, nihai ayrılığa bir adım kaldı" başlığıyla bir yorum okudum.

Belli ki Rumlar, adanın nihai bölünmeye gitmesinden kaygı duyuyorlar.

Türk gazetelerinde ise 1974 coşkusundan eser yoktu...

Aksine gazeteler, "Yolsuzluk ve rüşvet" haberleriyle doluydu...

"Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını önlemek için yapılan Barış Harekâtı'ndan 48 yıl sonra gelinen nokta bu mu? diye düşündüm.


“KIBRIS, GİRİT OLMASIN”

Hayatını Kıbrıs davasına adayan Rauf Denktaş, Kıbrıs’ın Girit olmasından çok korkardı...

Son kez Ankara’da hasta yatağında görüşmüştüm.

Geçirdiği felç yüzünden zor konuşuyordu ancak muhakemesi her zamanki gibi güçlüydü.

 "Kıbrıs’ın Girit olmasından hâlâ korkuyor musunuz?" diye sormuştum.

 Son sözleri, "Evet çok korkuyorum" olmuştu.

 

GİRİT’İ NASIL KAYBETTİK?

Denktaş’ın korkusunu anlamak için, İngiliz ve Fransızların desteğiyle Yunanlıların Girit’i nasıl ilhak ettiklerini tarihçi Sinan Meydan’dan okumanızı tavsiye ediyorum.

Kısacası Osmanlı, Girit Adası'nı tam 244 yıl yönetti.

Tahminen 450 bin Türkün yaşadığı Girit’in kaybedilmesi tam100 yıl sürdü.

Ümit edelim, son 20 yılda Türkiye’nin kötü bir modeline dönüşen Kıbrıs’ı da 100 yıl sonra kaybetmeyiz...

Ve Rauf Denktaş sonunda haklı çıkmaz.