Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

ERDOĞAN’IN OYNADIĞI SON BÜYÜK KUMAR

Ekonomik kriz öylesine derinleşti ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, seçimi kazanabilmek için nihai kumarını oynamaya başladı.

Bir yandan dış kaynak bulmak, diğer yandan da ABD, AB ve Rusya’nın ağır baskısını kırabilmek için dış politikada tam anlamıyla U dönüş yaptı.

Sonunda masaya, Türkiye’nin jeostratejik kartını sürmekten başka çaresi de kalmadı.

Erdoğan, ABD’yle ilişkilerini düzeltebilmek için önce İsrail ile barıştı.

Ardından 15 Temmuz darbe girişimini finanse etmekle suçladığı Birleşik Arap Emiri'yle ve Cemal Kaşıkçı cinayetinden sorumlu tutup "Katil" dediği Suudi Arabistan Veliaht Prensi'ni Ankara’da ağırladı.

Son olarak da devirmeye kalktığı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’a barış eli uzattı.

Hem de Esat’la görüşmesi için uzun süredir baskı yapan Putin’le son buluşmasının ardından!

Aslında Erdoğan, iç ve dış politikada ilk kez kumar oynamıyor...

Türkiye’yi dönüştürme stratejisi doğrultusunda birçok kez kumar oynadı.

Bazen rest bile çekti.

"Casus" diye suçlanıp tutukladıkları Rahip Bronson’a karşı Fetullah Gülen’i ABD’den almak için Trump’a "Verin papazı alın papazı" dediği gibi...

Ancak Trump, "Akıllı ol. Ekonomini boğarım" diye karşı rest çekince, hem rahibi göndermek zorunda kaldı hem de Gülen’i alamadı.

Kısacası Erdoğan, resti görülmeyince U dönüş yapmaktan hiç gocunmayan bir siyasetçi...

Ancak U dönüş yapmadığı tek büyük kumarı var...

O da Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni, "ılımlı İslam Cumhuriyeti"ne dönüştürme kumarı ki 20 yıldır inat oynamaya devam ediyor.

Aslında Erdoğan, ilk kumarını 2002’de ABD Başkanı Bush JR’la Beyaz Saray’da görüşerek oynamaya başladı. Hem de milletvekili bile olmadan!

Böylece CIA’in şemsiyesi altında ABD’de yaşayan Fetullah Gülen’le birlikte "Demokratik Ilımlı İslam" modelini uygulanmaya başladılar.


İKİNCİ BÜYÜK KUMARI AB’YLE OYNADI

Erdoğan, ikinci büyük kumarını da Avrupa Birliği’yle oynadı.

Necmettin Erbakan’ın öğrencisi olan Erdoğan, aslında AB üyeliğine inanmıyordu.

Ancak kurulu düzenine karşı kavga etmek için için Avrupa Birliği'ne sarıldı.

İktidara gelir gelmez AB’yle tam üyelik müzakerelerini başlatmak amacıyla, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs Çözüm Planı'nı koşulsuz kabul etti...

Böylece, hem AB müzakereleri hem de mali yardımlar Türkiye’ye akmaya başladı.

İlk aşamada gelen 4,5 milyar euro mali yardım, AKP iktidarının güçlenmesini sağladı.

Bu arada demokratikleşme kartını da kullanıp, önündeki en büyük engel olarak gördüğü Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) baskı yapmaya başladı.

Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla TSK’ya büyük darbe indirildi.

Böylece Gülen cemaatiyle birlikte oynadığı büyük kumarda ilk eli kazanmış oldu.


GÜLENCİLERLE BÜYÜK KUMAR

Daha sonra Gülen cemaati iktidardan daha büyük pay isteyince çatışma çıktı. Erdoğan, yeniden kumar oynamaya başladı.

Hâlâ üzerindeki sis perdesi kalkmayan 15 Temmuz darbe girişimi, Erdoğan’ın oynadığı yeni kumarı da kazanmasını sağladı.

Aslında Erdoğan, 15 Temmuz’dan sonra bir taşla iki kuş vurdu.

Hem Gülencileri tasfiye etti. Tek adam oldu...

Hem de Atatürkçüleri tasfiye etmeye devam etti.


ABD DIŞİŞLERİ BAKANI’YLA SOHBETİMDE NE DEDİ?

AKP’nin ilk iktidar yıllarında, Türkiye’nin Ilımlı İslam Cumhuriyeti’ne dönüşmesinin ABD’nin çıkarına olmayacağını düşündüm...

Ancak 2013’te Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakan John Kerry’le yaptığım sohbetten sonra fikrim tamamen değişti.

O günlerde Türkiye’de laiklik tartışmaları iyice alevlenmişti.

Kerry’e "İslam devriminden sonra İran’ı kaybettiniz... Türkiye’nin İslam cumhuriyetine dönüşmesi ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarlarına zarar vermez mi?" diye sordum.

Kerry, bir an düşündükten sonra, "Suudi Arabistan da bizim mütefikimiz" deyiverdi.

Kısacası Erdoğan, ABD’yle uyumlu politikalar yürüttüğü sürece, Türkiye’nin değişmesi Washington’u rahatsız etmiyordu.


ORTA DOĞU’DAKİ İLK BÜYÜK KUMARI...

Gelelim, Erdoğan’ın Orta Doğu’da oynadığı kumara!

Başlangıçtan beri Erdoğan, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi (BOP)için ideal siyasetçiydi.

Zaten Erdoğan da BOP’un Eş Başkanı olduğunu hiç gizlemedi.

Erdoğan’ın hedefi, ABD’yle birlikte Orta Doğu’da lider olabilmekti.

Gerçi ABD’ye, NATO’ya ve AB’ye meydan okuyor gibi göründü ama aslında bütün politikaları Washington’la büyük ölçüde uyumluydu.

Suriye’de Esat’ı devirmek isteyen de aslında ABD’ydi.

Rusya, Esat’ı bütün gücüyle destekleyince oyun bozuldu.

Suriye, ABD ile Rusya’nın kanlı arenasına dönüştü...

Esat devrilmediği gibi, Suriye’nin yüzde 60’ının kontrolü Rusya’nın ele geçti.

ABD ise Suriye’yi bırakmamak için Kürtleri destekledi ve petrol yataklarına el koydu.

Böylece ABD’nin şemsiyesi altında Fiili Kürt Özerk bölgesi kuruldu...

Türk Ordusu da Irak’tan başlayan Kürt coğrafyasının Akdeniz’e ulaşmasını önlemek için Suriye’ye topraklarına girmek zorunda kaldı.

Eğer, TSK önlenmeseydi, Büyük Kürdistan hayalinin yolu açılabilirdi.

Bu arada, Orta Doğu’da Müslüman Kardeşler iktidarı kaybetmeye başlayınca Erdoğan’ın liderlik hayalleri de suya düştü...

Kısacası Erdoğan, Arap dünyasında oynadığı “liderlik” kumarını kaybetti.

Ağır ekonomik, askeri ve siyasi faturayı ödeyen Türkiye oldu.

Türkiye göçmen kampına döndü.


NİHAİ BÜYÜK KUMAR

Son dönemde Erdoğan öylesine ABD ile Rusya’nın kanlı kavgasının arasında sıkışıp kaldı ki hem Arap dünyasıyla hem de Rusya’yla son büyük kumarını oynamaya başladı.

Erdoğan’ın, 11 yıl sonra "Bizim Esat’ı yenmek ya da yenmemek gibi bir derdimiz yok" demesinin ardında Putin’in olduğuna hiç kuşku yok...

Zaten Putin, uzun zamandır, Esat’la görüşmesi için Erdoğan’a baskı yapıyordu.

Erdoğan’ın dönüşündeki temel etken, yeni askeri operasyona Putin’in yeşil ışık yakmayışı oldu.

Zaten Türk Ordusu Fırat’ın doğusundaki Kürt bölgesine girmeye kalksa Amerikan askerleriyle çatışmak zorunda kalacaktı.

Operasyon, Fırat’ın batısındaki bazı bölgelerde yapılacaktı...

Unutmayalım ki Türk askeri kahramanlık göstermiş olsaydı, Erdoğan milliyetçilik bayrağını sallayıp AKP tabanını korumaya çalışacaktı.

Putin izin vermeyince, Erdoğan’ın bir başka çaresi kalmadı.

Peki, "Erdoğan 'Katil' dediği Esat’la ne zaman görüşecek?" derseniz...

Belki söylendiği gibi eylül ortasındaki Şangay örgütü liderler zirvesinde olmayabilir.

Ancak diyalog kapısı her halûkarda açıldı.

Birleşik Arap Emiri'ne ve Suudi Veliaht Prensi'ne yeniden “kardeşim” demedi mi?

Böylece Suudilerden 20 milyar dolar, BAE’den 10 milyar dolar aktığı yazılmadı mı?

Ayrıca Rusya’dan yaklaşık 15 milyar dolar geldiği haberlerini de unutmayalım.

Erdoğan artık son büyük kumarını oynuyor...

Ardında ise 2023 seçimlerini kazanma hedefi olduğuna hiç kuşku yok.

Bakalım bu kez de kumara kazanacak mı?