Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

İLHAN İREM’E VEDA EDERKEN... “OLANLAR OLMUŞ... OLANLAR OLMUŞ...”

İlhan İrem’in vedasıyla, içimizde biriken duygular patladı sanki...

Hüzün, acı ve öfke bir anda toplumu sarıverdi.

Milyonlardan da sessiz çığlıklar yükseldi.

Unutulmayan şarkıları, yazıları ve kitapları sardı her yeri...

İrem, besteci, söz yazarı ve kadife gibi sesiyle kalplere dokunan muhteşem bir yorumcuydu...

Gerçek bir sanatçıydı...

Beni en fazla etkileyen “Olanlar olmuş” bestesidir.

Atina’da peşimde polislerin gezdiği yılların ardından, 2005’te Ankara’ya döndüğüm zaman dinlediğimde beni daha çok etkiledi sanki...

"Ben mi geç kaldım yoksa" derken benim de duygularımı yansıtıyordu İrem...

“Görmeyeli buralara...

Olanlar olmuş... Olanlar olmuş...

Ben mi yaşlandım yoksa...

Dünya mı alt üst olmuş...

Ben gideli buralarda

Olanlar olmuş olanlar olmuş.”

Evet, Türkiye’de olanlar olmuştu.

ABD’nin “Ilımlı demokratik İslam” projesinin başrol oyuncusu Fetullah Gülen Amerika’ya kaçmıştı...

"Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz. Demokrasi bir amaç değil, araçtır" diyenler iktidardaydı.

Cumhuriyetin temel kurumlarına yönelik saldırılar çoktan başlamıştı...

Ve ben de bir anda piranaların havuzuna düşmüş gibi oldum.

Aslında, piranaların saldırısına uğrayan ben değildim.

Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ydi...

ÇAĞDAŞ TÜRKİYE’YE İNANAN GERÇEK ATATÜRKÇÜYDÜ

İrem, sadece duygusal bir müzisyen değildi...

Aynı zamanda da düşünce insanıydı.

Her şarkısında, yaşam yolculuğu, ölüm ve sonsuzluk kavramları vardı.

Çağdaş Türkiye’ye de yürekten inanıyordu...

Öylesine cesurdu ki, Fetullah Gülen’i herkes baş tacı yaparken bile cesaretle karşı çıkacak kadar!..

ABD’ye kaçan Gülen’i, 23 yıl önce “Sevgili Fetuş” diye yerden yere vurduğu için dava açtılar İrem’e...

Ve Gülen’e, 1 milyar lira tazminat ödemeye mahkum oldu.

Yargıya sızan Gülenci hakimlerin kararıyla!!

“GERİLEMEYİ İLERLEME DİYE TOPLUMA ZERK ETTİLER”

İrem 2017’de de Sözcü’de, Gökmen Ulu’ya verdiği son röportajında, yaşananlara isyan ediyordu:

"Gerilemeyi ilerleme diye topluma zerk eden zihniyet, türlü karalamalarla gerçekleri ekseninden kaydırarak, kendi ufukları kadar bir gelecek çizmeye başladı"

Evet olanlar oldu...

Atatürk’ün ordusuna kumpaslar kuruldu.

Gizli bir el, vatansever akademisyenleri, gazetecileri, sanatçıları ve toplumu susturdu.

Sonra, tanklar sokağa çıktı... F-16 savaş uçakları Parlamento'yu bombaladı.

Erdoğan, "Aldatıldık" dese de Türkiye, iç savaşın eşiğinden döndü.

ÖZGÜRLÜĞÜ ALDIN! YETMEDİ Mİ?

İlhan İrem, öylesine cesurdu ki;

Bir yazısında Erdoğan’a "Ne bağırıyorsun?" diye sesleniyordu.

"Sabah-akşam evimizin içinde bağırtılarını duymak zorunda mıyız?

Ne istiyorsun? Derdin ne?

Atatürk’ü aldın, ışığı aldın, sevgiyi aldın, vicdanı aldın.

Duyarlılığı, estetiği, bilimi, sanatı, gülüşleri...

En başta özgürlüğü aldın.

Yetmedi mi?

Hayatlarımızı, mutluluğumuzu, geleceğe dair umutlarımızı...

Hakkını arayanları aldın... Yurtseverleri, orduları, askerleri esir aldın.

Ülkesini, çağı savunmaktan başka bir suçu olmayan insanlar hapiste çürümeye terk edilmiş, biber gazıyla, polis copuyla öldürülmüş, kurşunlanmış gencecik çocukların kanları yerlerde...

Cumhuriyetin, Atatürk’ün ve bütün kutsal değerlerin içi boşaltılmış...

Atatürk demeye dilin varmıyor bir türlü...

'Yüzde elli' diyerek çürümüş bir elma gibi ikiye böldün ülkeyi...

Sonra ufalamaya başladın"

KORKUYLA SİNEN MİLYONLAR ADINA ATTIĞI ÇIĞLIK

İrem, baskıyla sindirilen milyonlar adına çığlık atıyordu adeta...

Hem de 2013’te…

“Orduyu böldün... Okulları böldün...

Sünnileri böldün... Alevileri böldün... Kürtleri böldün...

Elinde bir hızarla daldın kardeşliklerin ortasına...

Sanal barış türküleri söyleyerek memleketin kalbine doğru ilerliyorsun yara yara.

Daha ne istiyorsun?

Daha ne verebiliriz sana, canımızdan başka?

Ne istiyorsan söyle haydi...

Ne istersen vereceğiz...

Ne istersen yapacağız...

Yeter ki bağırma!!"

Evet, İlhan İrem, müziğiyle, vatanseverliğiyle ve cesaretiyle Türkiye’yi zenginleştirdi.

Umutsuzluğa kapılmaya hakkımız var mı?

İlhan İrem’e veda ederken, onun da dediği gibi;

“Dünyaya geldiğim topraklar için kaygılanmak, haksızlıklara itiraz etmek ülkeme borcumdur.

Her şeyin bir sonu varsa, Türkiye, geçmişi ve geleceği hatırlayıp, mutlaka karanlıktan çıkacak"

Evet... Türkiye mutlaka karanlıktan çıkacak...

Işık ve sevgiyle...