En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
123456789
En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
123456789

Başörtüsüyle Rus ruleti oynamak!

Tarihi seçimlere 8 ay kala, Kemal Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan’la adeta, Rus ruleti oynamaya başladı...

CHP lideri, tabancaya başörtüsünü sürüp şakağına dayadı.

"Başörtüsüne yasal güvence verelim" dedi...

Hem de "açık giyindikleri" gerekçesiyle her gün bir şarkıcının konseri iptal edilirken, şort giyen kadınlar sokakta dövülürken, kadınlar öldürülürken!

Ve de beş yaşındaki çocuklar tepeden tırnağa kapatılıp takkelerde sokaklarla yürütülürken!


Erdoğan 20 yılda birkaç kez Rus ruleti oynadı 

Malum ölümcül şans oyununda tabancaya tek kurşun yerleştirilir.

Oynayanlar sırayla topu çevirip şakaklarına dayar ve tetiği çekerler...

Sonunda silah birinin şakağında patlar...

Kılıçdaroğlu, Rus ruletinde biraz acemi sayılabilir...

Ancak Tayyip Erdoğan tam bir usta!

Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla Atatürkçü subaylarla Rus ruleti oynamadı mı?

Gezi olaylarında, yaşam tarzlarının tehlikede olduğu korkusuyla milyonlar sokağa çıktığı zaman oynanan da ölümcül bir oyun değil miydi?

Erdoğan,15 Temmuz darbe girişiminde de dava arkadaşı Fetullah Gülen’le Rus ruleti oynamadı mı?

Şimdiye kadar, Erdoğan’ın şansı hep yaver gitti...

Sadece başörtüsüne anayasal güvenceyi ilk kez vermek istediği 2008’de başarılı olamadı.

O zamanki CHP yöneticileri itiraz edince, Haşim Kılıç’ın Başkanlığında Anayasa Mahkemesi, oybirliği ile aldığı kararla, AKP’nin anayasa değişikliğini iptal etti.

Kılıçdaroğlu, "Başörtüsüne güvence verelim" deyince, Erdoğan’a gümüş tepside tarihi fırsatı sunmuş oldu.

Erdoğan da 2008’deki Anayasa Mahkemesi'nin reddettiği "başörtüsüne anayasal güvence verilmesi teklifi"ni yeniden masaya sürmeyi başardı...

Tabii bu arada yüzde 180’e dayanan enflasyon, açlık, yoksulluk, rüşvet, yolsuzluklar, gençlerin umutsuzluğu, milyonlarca sığınmacı, üç ülkede savaşan Mehmetçik de unutuluverdi...


Erdoğan stratejik hedefinden hiç sapmadı... 

Aslında Erdoğan, hiçbir zaman stratejik hedefinden vazgeçmedi ki...

14 yıl boyunca, kararname ve yönetmeliklerle Anayasa Mahkemesi'nin 2008’deki kararını bypass etmeyi başardı.

Artık türbanlı milletvekilline, avukata, öğretmene, polise hatta hakime ve subaya itiraz eden var mı? Olsa bile dinleyen var mı?

Gerçi hâlâ Anayasa Mahkemesi'ni dinleyen kaldı mı ama ben yine de AKP’nin anayasa değişikliğini iptal eden Yüksek Mahkeme'nin kararını okudum...

Size de 22 Ekim 2008’de Resmi Gazete'de yayımlanan kararı okumanızı tavsiye ediyorum...

Gerekçeli karar çok uzun olduğu için sadece bir bölümünü aktarıyorum:

"...İptali istenen maddelerin amacının, dolaylı biçimde de olsa kamu hizmetlerinden yararlanılmasında ve yükseköğrenim hakkının kullanılmasında dinî amaçlı örtünme veya giysileri serbest bırakmak olduğu, 9 Şubat 2008 tarih ve 5735 sayılı Kanun'un gerekçelerinden ve yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.

Böyle bir serbestinin Cumhuriyet'in demokratik, lâik, sosyal, hukuk devleti niteliği ile bağdaşmayacağını söylemek gerekir.

Ulusal egemenlik, demokratik yapının temelidir.

Demokratik düzen ise dinsel gerekleri egemen kılmaya çalışan, şeriat düzeninin karşıtıdır.

Dinsel gereklere yönetimle ağırlık veren bir düzenleme, demokratik olamaz. Demokratik devlet, ancak lâik devlettir. Dinsel gerekli düzenlemeler dinsel çabaları, zorlamaları, bunlar da dinsel ayrılıkları getirir. Sonuçta demokrasinin özgürlükçü, çoğulcu, hoşgörücü niteliği kalmaz…"


Kılıçdaroğlu neden "başörtüsü" kartını sürdü?

"Peki Kılıçdaroğlu başörtüsü tartışmasını neden başlattı?" derseniz...

Yine muhafazakar seçmenin oylarını almak için manevra yaptığını savunanlar var.

İyi de 2007’de Deniz Baykal, kara çarşaflı bir kadına CHP rozeti taktığı zaman işe yaradı mı?

Ya da 2015’te cumhurbaşkanlığı seçiminde, CHP, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı gösterdiği zaman zafer mi kazandı?

Üstelik İhsanoğlu, Sünni İslamcı din adamları yetiştiren Kahire’deki ünlü El-Ezher Üniversitesi mezunuydu.

Hatta AKP kurucusu ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de okuduğu İngiltere’deki Exeter Üniversitesi'nde de okumuştu...

2015’te çaresizlik içinde İhsanoğlu’na oy verenler oldu ama protesto eden binlerce hatta milyonlarca CHP’liyi de unutmayalım...

Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun, "Tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz" dediği de hiç unutulmadı doğrusu...

Ya bu kez milyonlar küserse ne olacak?

Kısacası her defasında muhafazakar seçmenden oy toplamaya kalkalım derken Cumhuriyet'in temel direkleri çatlamadı mı?


Cumhurbaşkanlığı adaylığı için mi?

Kimilerine göre ise,

Kılıçdaroğlu’nun aslında tek hedefi var...

"O da Cumhurbaşkanı olmak"

6’lı Masa'daki Milli Görüş kökenli Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Temel Karaosmanoğlu’nu ikna etmek istiyor...

Ayrıca "CHP gelirse türbanı yeniden yasaklayacak" diye propaganda yapan AKP’nin elindeki kozu da almaya çalışıyor.

Bu arada anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu "başörtüsü" kartını ortaya atmadan önce Parti Meclisi'nde tartışmadı. Çoğu partili, televizyondan öğrendi.

 

Türkiye'nin geleceği için oynanan Rus ruleti 

Başörtüsü tartışmaları alevlenince aklıma, CIA Orta Doğu Direktörü Graham Fuller’in 1990’lardaki açıklaması geldi...

Ne mi diyordu Fuller:

"Kemalizm bitti.. Dünyadaki bütün liderler gibi o da sonsuza kadar yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kur’an hâlâ veriyor... Bu nedenle Türkiye İslam’ın günlük yaşamdaki yerini almasını yeniden düşünmelidir."

32 yılda Türkiye tarihi bir yol kavşağına geldi...

Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti 100. yılını nasıl kutlayacak?

Atatürk’ün "Çağdaş Avrupa Devleti" idealiyle kurduğu Cumhuriyet, demokrasisini güçlendirerek yoluna mı devam edecek?

Yoksa ılımlı İslam cumhuriyetine dönüşme süreci sürecek mi?

Aslında Rus ruleti, laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için oynanmıyor mu?