Sonunda seçim tarihi açıklandı...
Ancak yine de milyonların üstüne çöken karamsarlık bulutları dağılmadı.
40 yılda üç askeri darbe yaşadık...
Her askeri darbeden sonra ödenen bedeller çok ağır oldu.
Ancak yine de insanlar bugünkü kadar umutsuz ve karamsar değildi.
Son 20 yıldır Türkiye öylesine temellerinden sarsıldı ki!
Cumhuriyet'in temel direklerinden biri olan laiklikten uzaklaştı...
Toplum tarikatların kucağına sürüklendi.
Demokrasi ve insan hakları modeli olan Avrupa’dan kopmaya başladı.
Tek adam yönetimiyle ekonomi çöktü...
Laik demokratik Cumhuriyet'e karşı "sivil darbe" yapıldığı kaygısı toplumu sardı...
Seçim tarihi açıklanır açıklanmaz, yeniden bitmez tükenmez siyasi ve hukuki tartışmalara boğulduk...
“Erdoğan, Anayasa’yı hiçe sayıp 3. kez aday olacak mı?”
“Muhalefet Erdoğan’ın adaylığına karşı Yüksek Seçim Kurulu'na itiraz etse bile sonuç alabilir mi?
Ve daha da önemlisi, AKP ve MHP, seçimi kaybederse Türkiye’de olaylar çıkar mı?
Gerçek olan şu ki toplumda yaygın bir korku ve umutsuzluk havası var...
SÖZ MİLLETİN AMA
Erdoğan, Demokrat Parti’nin 1950’de kazandığı sloganla seçim startı verip “Yeter söz milletin” dedi...
İyi de tüm kararların tek bir merkezden alınmadığı, yargının siyasallaşmadığı, medya özgürlüğünün olduğu, demokrasinin bir araç olarak kullanılmadığı ülkelerde söz milletindir!
Ya Türkiye’de?
Ne yazık ki Türkiye, gerçek demokrasiden çoktan uzaklaştı.
AKP’nin Anayasa ve yasaları kaç kez değiştirdiğini ve hatta kendi yaptığı Anayasa’yı bile kaç kez ihlal ettiğini sayan var mı?
Aslında, Türkiye’de yapılan bütün tartışmaların hukuki bir anlamı kaldığını söyleyemeyiz...
14 Mayıs seçimleri öncesinde de Erdoğan’ın (hem de kendi yaptığı) Anayasa’yı ihlal etmesini kim önleyebilir ki?
“HALK SANDIĞA EL KOYSUN”
TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Sözcü gazetesinde Ruhat Mengi’ye çok önemli açıklamalar yaptı...
52 yıldır demokrasi için savaşan Cindoruk’a kulak vermekte yarar var.
Cindoruk, 14 Mayıs’ta halkı sandığın başına çökmeye çağırdı.
Aynen aktarıyorum:
“1950 seçiminde oylar tasnif edilirken halk sandığın başına çökmüştü.
Bir tek oy kaybı olmadı. Muhalefet oyları sildi süpürdü...
Atatürk’ün iki Başbakanı, İnönü ve Bayar arasında iktidar değişti...
Şimdi yine 14 Mayıs’ta bu iktidar değişecektir...”
“SADAT’I BÜYÜTMEYİN... NE YAPACAKMIŞ?”
Gerçek olan şu ki halk sabırla sandığı bekliyor ama SADAT’ın seçim güvenliğini tehlikeye sokacağı kaygısı ve korkusu da oldukça yaygın!
Gerçi SADAT, kendisini “savunma danışmanlık şirketi “olarak tanımlıyor ama şirket hakkında o kadar ciddi iddialar var ki!
Olmamasına da imkan yok zaten...
Kurucusu Adnan Tanrıverdi, Soğuk Savaş döneminde, NATO’nun gizli ordusu denen Gladio’da, "Gayri Nizami Harp" eğitimi almış emekli bir Tuğgeneral...
İrticai faaliyetleri yüzünden, 28 Şubat sürecinde, TSK’dan atılmak üzereyken emekli olan bir subay...
SADAT’ta, kendisi gibi, irticai faaliyetleri yüzünden ordudan atılan subay ve askerleri çalıştırdığı ve “Gerilla ve kontrgerilla” eğitimi verdiği iddia ediliyor.
İddialar arasında,15 Temmuz darbe girişiminde SADAT’çıların sokağa indiği,
Suriye’deki el Nusra örgütüne de silah taşıdığı iddiaları bile var...
Daha da önemlisi Tanrıverdi, darbe girişiminden bir ay sonra, 17 Ağustos 2016’da Cumhurbaşkanı’na Başdanışman oldu.
Aralık 2019’da, İstanbul'da düzenlenen bir kongrede yaptığı konuşmada, "İslam Birliği Mehdi hazretleri gelince olacak. Mehdi’nin gelişini hazırlıyoruz" diye açıklama yapınca Türkiye’de kıyamet koptu...
SADAT, tartışmaların odağına oturdu...
İlginçtir; yoğun tepkilere rağmen, Erdoğan Başdanışmanı hakkında hiçbir açıklama yapmadı.
Tanrıverdi, Ocak 2020’de sessiz sedasız, hem başdanışmanlık hem de Güvenlik ve Dış Politika Kurul Üyeliği görevlerinden alındı.
Ayrıca tüm iddialara rağmen, ne Tanrıverdi ne de SADAT’la ilgili savcılık harekete geçti. Parlamento'da da araştırma ve soruşturma komisyonu kurulmadı...
SADAT faaliyetlerine devam etti...
SADAT’I BÜYÜTÜRSENİZ SANDIK GÜVENLİĞİ KALMAZ
Toplumdaki yaygın kaygıya rağmen, Cindoruk meydan okurcasına,
"SADAT neymiş ya... SADAT’ı büyütmeyin” diye hem CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu hem de halkı uyarıyor...
Ve ekliyor:
"SADAT kim! Ne yapacakmış!
Suikast tehlikesi var dediğiniz zaman halk korkar...
Öyle bir tehlike olamaz...
Her şeye rağmen ordu, jandarma, polis güvenliği sağlayacaktır.
64 milyon seçmen var... On binlerce sandık var... Ne yapabilirler?
Tehlike gibi gösterirseniz sandığa gidiş azalır. Kadın kendisi gitmez. Kocasını da göndermez... SADAT’ı büyütürseniz sandık güvenliği kalmaz."
DİPTEN GELEN DEĞİŞİM DALGASI ÇOK GÜÇLÜ...
73 yıl önce olduğu gibi, 14 Mayıs, Türkiye tarihinde yine bir yol kavşağı olacak...
Hüsamettin Cindoruk’un da dediği gibi, "Erdoğan yargıyı arkasına alıp antidemokratik kararları onlara aldırtacaktır."
Ama ne yaparsa yapsın, Cindoruk’un da deyişiyle, "Artık mızrak çuvala sığmıyor."
Her şeye rağmen ekonomik krizin altında ezilen milyonlar, bitmez tükenmez siyasi ve hukuki kavgalardan ve tarikatların devleti ele geçirmesinden bıktı, usandı...
Dipten gelen değişim dalgası öylesine güçlü ki halk sabırla sandığın gelmesini bekliyor.
14 Mayıs’ta ya laik Türkiye Cumhuriyeti, demokrasisini güçlendirerek yoluna devam edecek.
Ya da "Erdoğan’la veya Erdoğan’sız" siyasi İslam sürecek...
Tarihi bir yol kavşağındayız...
Eğer 14 Mayıs’ta “siyasi İslam” sandığa gömülürse!
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, 100 yıl önce olduğu gibi, bu kez de “sivil darbe” girişimine karşı demokrasisiyle dünyaya model olacak...
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply