Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789

HZ. MUHAMMED KARİKATÜRLERİNDEN CAMİ ÖNÜNDE DOMUZ PİŞİRMEYE İSLAMOFOBİNİN GELECEĞİ-1

Aşırı sağcı Pegida örgütü iftar saatinde Hollanda'daki camilerin önünde domuz pişireceklerini söylemişti.

Aylar oldu. Takip edemedim.

Pişirdiler mi bilmiyorum. Ama yapmak istedikleri bu eylem İslamofobi’nin toplumsal bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Domuz pişirme eylemi ve sonrasında olacakları anlamak için önceki süreçlerdeki Hz. Muhammed karikatürlerinin yayınlanmasındaki ısrarı hatırlamak ve değerlendirmek gerekir.

Hz. Muhammed karikatürleri veya “karikatür krizi” deyince aklımıza Danimarkalı karikatüristler ve Geert Wilders geliyor. Özellikle Hollandalı aşırı sağcı politikacı Geert Wilders, sanırım dünyadaki pek çok Müslümana adını ezberletti.

Onu en çok fitne filmi ile anımsıyoruz.

17 dakikalık kısa film ile Kur'an sorgulanıyor ve dünyada Müslümanlar adına yapılan terör eylemlerinden Kur'an sorumlu tutuluyordu. Filmde yine Hz. Muhammed karikatürleri de kullanılmıştı.

Ben, Danimarkalı karikatüristlere ve Geert Wilders’e yaptığı “kutsala saldırı” eyleminden dolayı kızmak ile birlikte bu saldırının nedenini anlamaya çalışmayı daha doğru buluyorum.

Bu ayrıca Kur'an’a uygun bir yaklaşım biçimi olur; "İyilikle kötülük bir olmaz, sen (kötülüğü) en güzel bir tutumla karşıla" (Fussilet, 34).

Konunun, “Bu saldırıların nedeni yayılmacı politika izleyen bazı devletlerin yeni düşman yaratma çabası” türünden komplo teorileri bölümü de beni ilgilendirmiyor.

Kronolojiye göre gidecek olursak;

30 Eylül 2005’te Danimarka’da 12 adet “Hz. Muhammed karikatürü yayınlandı” ve Müslüman dünyası buna büyük tepki gösterdi.

Ben de o zaman bu karikatürleri merak etmiş ve karikatürlere ulaşıp bakmıştım. Tartışmanın “hakaret” niteliğini bir kenara bırakıp öncelikle şunu söyleyebilirim ki karikatürler bir karikatürde olması gereken “zekâ ışıltısı”ndan yoksundu ve kesinlikle komik değillerdi.

Şurası da bir gerçek ki bu yönü ile doğrudan “hakaret” etme amacı taşıdığı kanaatini veriyordu.

O dönemde bu karikatürlerin yayınlanmasını savunanların temel argümanları ise “özgür düşünce” kavramıydı.

Danimarka, Hollanda, Almanya ve Fransa basını söz birliği etmişçesine “dogmaların yıkılması” ve “dini hoşgörüsüzlüğün şaka kaldırmadığı”ndan dem vuruyordu.

Karikatürler ısrarla ve hatta diğer peygamberlerin de karikatürleri çizilerek yayınlanmaya bir süre daha devam etti.

Burada bir şeye de dikkat çekmek istiyorum. Müslümanlığın yani imanın şartlarından bir olan “Peygamberlere imanın” ve Kur'an'ın peygamberler arasında ayrım yapılmamasını öğütleyen ayetlerine rağmen, neden Müslüman dünya İslam Peygamberi dışındaki peygamberlerin karikatürleri çizildiği zaman bunu “olgunlukla tolere eder?”  Bu da cevap verilmesi gereken, üzerine düşünülmesi gereken bir konudur.

2005’ten 2007’nin 31 Ağustos’una geldiğimizde, gazetelerdeki iki haber dikkat çekiciydi.

Birincisi, “İsveç’te Hz. Muhammed’e hakaret eden karikatürü yayınlayan gazete protesto ediliyor”; ikincisi, “Maccabi Tel Avivli futbolcu ve taraftarlar, Erciyesspor maçı öncesi Türkiye’ye gelirken bindikleri uçakta, Hazreti Peygamber'e hakaret içeren şarkılar söyledi” başlıklı haberlerdi.

Daha sonra 13 Şubat 2008’de Danimarka'da Jyllands-Posten, Politiken, Berlingske Tidende, BT and Ekstra Bladet adlı gazeteler, Müslümanların tepkisini çeken karikatürleri, karikatür çizeri Kurt Vestergaard'a yönelik suikast hazırlığını gerekçe göstererek tekrar sayfalarına taşıdı. “Hepimiz Kurt Vestergaard'ız” türünden bir yaklaşım.

Mart 2008’de ise yine aynı karikatürlerin yer aldığı “fitne” filmi tekrar gündeme geldi.

Pazartesi günü hakaret kavramının hukuktaki yeri ile konuya devam edeceğim.




HAYALLER GERÇEK OLSA

İngiltere'nin yeni başbakanı Liz Truss'un ilk büyük icraatının, evler ve işletmeler için gaz fiyatlarını bir süreliğine dondurmak olacağı söyleniyor.

Gaz fiyatlarının tahmini dondurulma/sabitlenme süresinin 4 ay olması bekleniyor. (Ocak ayına kadar 1,971 £'a sabitlenecek gibi.)





Tabii İngiltere söz konusu olunca evler ve işletmelere yapılan bu "süreli jest"in tek nedeni, büyük bir devletin insani ve vicdani gerekçeleri olamaz. Bu süreli jesti yaparken, büyük vergi mükellefleri için de bir kurtarma paketi açıklayacaklar.

Bizde ise sürekli büyük mükellefler kurtarılıp duruyor.

Diyorum ki İngiltere'de olduğu gibi bizim de yükümüzü hafifletmek için gaz fiyatları bir süreliğine de olsa sabitlenemez mi?

Düşününce... Önce kallavi bir zam yaparlar. Bir süreliğine gazı hiç kullanmamamızı sağlayacak bir sabitleme yaparlar.

Vay be! Hayalim bir cümle sonra bitiverdi.

Oysa Montaigne, hatırımda tutmam gereken bir gerçeği aklıma fısıldamıştı: "Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun."





CÜBBELİ AHMET BÜYÜK SIRRI AÇIKLAMIŞ

Ahmet Mahmut Ünlü, namı diğer "Cübbeli Ahmet",  YouTube kanalından bir video yayınlamış. Konu, "Namazsızlığın artması ekonomiyi bozar mı?"

Kendisinin cevabı şu: "Namazsızlık yüzde 90 diyorum. Ondan sonra deniyor ki 'Bu ekonomi neden böyle?' Sen ekmek bulduğuna, yediğine şükret."




Bu mantığa göre Lüksemburg, İsveç, Norveç vs. gibi ülkelerde insanlar gizli gizli namaz kılıyor ve bunu dünyadan başarıyla gizliyor olacaklar ki zenginlik ve mutluluk içinde yaşarken; İran, Libya, Suriye, Pakistan, Afganistan gibi ülkelerde de hemen hemen hiç namaz kılınmıyor olacak ki perişan haldeler.

Sizi bilmem ama ben ikna oldum.

Bizi böyle aydınlatan daha çok sese ihtiyacımız var!

Of... Of... Of...

Şaka bir yana, acaba Diyanet İşleri Başkanlığı ne zaman aklın, mantığın, bilimin ve elbette gerçek bilginin ışığında dinin hakikatlerini daha etkin biçimde anlatarak bu sesleri kısacak?





EVET, BURASI TÜRK YURDU

Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş demiş ki, "Burası Türk yurdudur. Sevmeyen terk etsin diyorlar."

Ben kendi adıma "Burası Türk yurdudur" diyenlerdenim.

Ama "Sevmeyen terk etsin" diyenlerden değilim.

Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün çizgisinde olan herkes böyle düşünür.

Demirtaş için yazının sonuna bir görsel bırakıyorum. Orada da sevmeyen terk etsin ifadesi yoktur. Ama mıh gibi çakılı, dünya durdukça duracak bir hüküm cümlesi yazılıdır. Konuyu anlaması için çıktısını aldırtıp, duvarına astırabilir. Bir süre okuduktan sonra gerekli aydınlanmayı yaşayabilir.