Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2019'un Eylül ayında önemli bir çıkış yapmıştı.
Gelişmiş ülkelerin hemen hepsinin nükleer başlıklı füzelere sahip olduğunu söyleyerek, bu ülkelerin kendileri dışındaki ülkelerin nükleer silahlara sahip olmasını engellediklerinin altını çizmişti.
Şu sözlerini ise hatırlatmak isterim;
"Hatta isim vermeyeceğim, bir tanesi şu anda Cumhurbaşkanı değil, ziyarete gittiğimde bana, 'Bize böyle böyle diyorlar benim elimde şu anda 7 bin 500 kadar nükleer başlıklı var ama Rusya'nın Amerika'nın elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer başlıklı füze var, ben de yapacağım.' dedi. Hale bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de 'sakın ha sen yapma' diyorlar. Yanı başımızda İsrail'de var mı? Var. Bütün her şeyiyle onunla korkutuyor. Değerli kardeşlerim, biz şu anda çalışmamızı yürütüyoruz."
Bu sözler üzerine batı medyası bir niyet okuması yapmış ve Türkiye'nin yayılmacı bir politikası olduğunu ima eden başlıklar atmıştı. O dönem Türkiye, Barış Pınarı harekatına başlamak üzereydi. Bu da batının niyet okumasını temellendiren bir şeydi.
1987'de ABD Başkanı Ronald Reagan ve Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov arasında imzalanan nükleer savaş tehdidini ortadan kaldırmayı hedefleyen, Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'na (INF) göre, menzili 500 ile 5 bin 500 kilometre arasında olan karadan havaya atılabilen orta menzilli füzeler yasaklanmış ve 4 yıl içinde yaklaşık 2 bin 700 füze imha edilmişti.
Trump göreve geldiğinde ABD bu anlaşmadan 2 Şubat 2019 tarihi itibariyle çekildiği açıkladı.
Cumhurbaşkanı’nın açıklaması INF anlaşmasının tarihe gömülmesi sonrası olduğu için Türkiye'nin nükleer silah sahibi olma isteğini dile getirebilmesini mümkün hale getirdi.
Nükleer silah uzmanlarının ortak kanaati şu; bir ülke nükleer silah üretmek isterse tüm engellemelere rağmen bunu başarır. (Ör: Kuzey Kore)
İran gibi Batı ve İsrail için “yüksek risk potansiyeli taşıyan” bir ülkenin nükleer silah sahibi olmasını engellemenin yolu yaptırımlar ile mümkün olmaz. Ancak bir savaş ile durdurulmaları mümkün olabilir.
Bu noktada Türkiye nükleer silah sahibi olabilir mi? Ya da söylediği gibi “çalışmalar yürütülüyor mu?”
Bu sorulara bugün “evet” ve “hayır” cevaplarını verecek ya da “tabi ki üretir” ve “asla üretemez” diyenler olacaktır.
Hepimiz biliyoruz ki bu sorulara 20-30 yıl önceki cevabımız ancak kocaman bir “hayır” olurdu.
Şimdi ise sahiden de Türkiye eski Türkiye değil.
İsrail nükleer silah üretecek, Hindistan üretecek, Pakistan üretecek, Kuzey Kore üretecek (hem de bunun için hiçbir yaptırım görmeyecekler) Türkiye üretemeyecek?
Malum Türkiye’de 50 kadar Amerikan yapımı nükleer silah bulunduğunu biliyoruz.
Belki daha fazlası vardır.
Belki bize ait olanlar da vardır.
Birkaç ay önce Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir'in, “Rakibi kim olursa olsun şaşırtacak silahlarımız olacağını açıkça söyleyebilirim. Yapacak çok işimiz var, hatta uzun bir yolumuz var ama Türkiye'yi kolay kurban olarak gören herkes pişman olacaktır." açıklamaları uzmanlar tarafından Türkiye'nin gizli silah ve savunma programları izlediğinin bir işareti olarak yorumlandığı gibi aynı ifadeler Yunanistan tarafından da “Türkiye'nin nükleer silahları var” diye yorumlandı.
Yunanistan’ın bu iddiası yeni değil. Türkiye'nin nükleer silahlar da dahil olmak üzere kitle imha silahlarına sahip olduğu iddialarını zaman zaman gündeme getiriyorlar.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler...
YAŞAYAN FOSİL
Yazının başlığı aklımıza hemen yaşlı politikacı ve sanatçılarla ilgili kötü espriler getirecek türden...
Tamam. Kabul.
Fakat kesinlikle öyle değil.
Yaşayan Fosil terimi bugünün değil geçmişin biyoçeşitliliğine ait, kökenleri çok eskilere ait olan hayvan ve canlılar için kullanılıyor.
Siz de bazı canlıları görünce “sanki başka bir çağdan gelmişler” duygusuna kapılmıyor musunuz?
Örneğin ben, gergedanlar için bunu düşünürüm.
Sanki bir büyü sayesinde bir masal kitabının içinden çıkıp gelmişler gibi...
Hem bu dünyaya aitler hem de değillermiş gibi.
(Fotoğraf: Kenya Ulusal Müzesi personeli, 2001'de yakalanan bir Coelacanth'ı sergiliyor.)
Yaşayan Fosiller listesinin en ünlüsü Coelacanth. Neslinin tükendiği düşünülürken 1938'de Güney Afrika açıklarında bir balık ağına takılıverdi.
Coelacanth'ın ataları, 420 milyon yıl önce evrimleşmişler.
Aslında dinozorların var olduğu dönemlerden geliyorlar. Bir biçimde hayatta kalmayı başarmışlar. Dünyadaki sayıları sadece yüzlerle ifade ediliyor. Ömürleri de sayıları gibi. Yüz yıl yaşayabiliyorlar.
Tabi bir balıkçı tutup da onları yemezse.
Sudan çıkıp evrimleşenler, suda kalan Coelacanth'ları 420 milyon yıldır yok edememişler.
Yaşayan fosiller bize yaşamın ne kadar eşsiz mucizelere sahip ve ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor.
Değişimin içinde değişime ayak uydurarak, değişmeden kalabilmek...
Üzerinde düşünmeye değer.
İNTERNETTE DOLAŞIRKEN RASTLADIM
Daha önce söylediğim gibi zaman zaman internette dolaşırken rastladığım, beğendiğim, ilginç bulduğum şeyleri sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.
Pek çoğumuz yaşamımızın çeşitli evrelerinde düşünsel değişimler, dönüşümler yaşarız.
İkiye On Kala grubu da bu tür bir şey yaşamış...
“Kafamda Kentsel Dönüşümler” sözleri ve müziği ile insana iyi gelen şarkılardan biri olmuş.
Kasmıyor...Yormuyor... Dinleyeni kendi akışına alıyor...
İyi ki rastlamışım.
An itibariyle de mırıldanıyorum;
“Kafamda kentsel dönüşümler
İçimde bi' yerde bi' gülüşünden
Sana deliyim ama gizledim her
Gidişinden, gidişinden...”
Ve şarkıda söylendiği gibi sahiden de “Sana bana acımıyo', hepimizi hacılıyo', pavyon bu dünya.”
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply