Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Rafine kaygılar

“Rafine kaygıları olan insanlar var” dedi Mustafa Balbay.

Sohbetin koyulaştığı bir anda...

İlk defa duyduğum bir kavramdı.

Kutsal Google'a da sordum. Daha önce hiç kullanılmamıştı. Özgün ve orijinaldi.

Zaten bu tür ifadeler Balbay gibi söz ustalarından, kelime sihirbazlarından çıkar.

Koyu ve derin sohbetlerde doğuveren kavramlar vardır. Onlardan biriydi. Üstüne düşünmeye, geliştirmeye ve insanları bundan haberdar etmeye değer yeni bir şey...

Balbay, aslında olanı özetlemiş, olanı tanımlamıştı. Zira “rafine kaygılar” diye tanımladığı şeye sahip olan insanlardan söz ediyordu.

Rafine “çok ince” demekti... Aynı biçimde bahsi geçen kaygılar da ince düşünceden, ince ruhlardan çıkan kaygılardı.

İnsanın kendine özel, kendi öz yaşam alanına özel kaygılardan, hayata, insana dair geniş bir evrene yükselmesi ve çok daha insan olması... İnsanlığını bir başka boyuta taşıyabilme erdemini gösterebilmesi...

Hayatın tüm nefeslerine saygı duyarak...

Bir insana, bir hayvana, bir çiçeğe...

İşte bu an, kaygıların da başkalaşması ile olabilir.

Gezegen daha yaşanabilir bir yere dönüşür.

Rafine kaygıları olan insan sayısı arttıkça kaygılarımız da azalacaktır.

Aşağıdaki fotoğraf yazıya konu olan ifadenin ortaya çıktığı sohbete ait.




Balbay'ın önündeki içeceği fotoğrafta buzladım. Aslında zaten buzluylu. Buzladım çünkü malum kaygılarımız var. Rafine olmayan...

Bu kaygılardan kurtulacağımız günler de uzak değil.







Kılıçdaroğlu kazanır mı?


MetroPOLL, 17-20 Eylül arasında 2 bin 119 kişiyle bir anket gerçekleştirmiş.

Katılımcılara sormuş: “Kılıçdaroğlu, kazanır mı?”

Sonuçlar şöyle:

Kazanır: Yüzde 8,1

Kesinlikle kazanır: Yüzde 29,3

Kazanamaz: Yüzde 45,1

Kesinlikle kazanamaz: Yüzde 12,4

Cevap yok: Yüzde 5,1

Benim gördüğüm şu; kazanır ve kesinlikle kazanır diyenlerin toplam oyları, CHP'nin oy yüzdesinden fazla.

Bu da bir şeydir sonuçta.

Keşke MetroPOLL, “Kazanması hayal ötesi” diye bir seçenekte koysaydı. Katılımcılara en gerçekçi seçeneği işaretleme şansı verirdi.







Sosyal medya ile “iyi uykular”


Amerikan web sitesi Sleepjunkie, enteresan bir araştırma yapmış. Araştırmanın konusu; yatmadan önce sosyal medya kullanımı.

2 bin 12 Amerikalıdan, uykuya dalmalarının ne kadar sürdüğünü kaydeden bir akıllı saat takmaları istenmiş. Araştırma, uyku kalitesini en çok TikTok uygulamasının etkilediğini göstermiş... Bu uygulamayı açan kişilerin uykuya dalması, bir saat yedi dakika sürmüş. Instagram ve Snapchat'i açanların uykuya dalması ise ortalama 58 ve 56 dakika sürmüş.




Yatmadan önce sosyal medyaya girmeyenlerin uykuya dalması, ortalama 25 dakika.

Diğer sosyal medya uygulamaları içinse Sleepjunkie şu verileri listelemiş:

Twitter – Yüzde 18 / 50 dakika

Facebook – Yüzde 19,5 / 45 dakika

Pinterest – Yüzde 19,5 / 38 dakika

YouTube – Yüzde 19,5 / 32 dakika

WhatsApp – Yüzde 21 / 34 dakika

Reddit – Yüzde 21,5 / 35 dakika

Tumblr – Yüzde 21,5 / 39 dakika

Uzmanlar, bunun nedeni olarak, bizim uykuya dalmamızı zorlaştıran telefon ışığı, sosyal medyanın bize verdiği adrenalin ve dopamin salınımı ile gerçekleşen mutluluk hissini gösteriyorlar.

Geç ama mutlu uyumak... İyi görünüyor.