Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

OTOMATİK SİLAHLA POZ VEREN ESKİ BAŞBAKAN



Fotoğrafta elinde makineli tüfekle poz veren arkadaş, bugün Irak'ta yaşanan kaosun mimarlarından biri olan Nuri el-Maliki.

Çok karmaşık bir yaşamı ve ilişkileri olan Maliki'yi, 1979 yılını milat alarak bir parça tanıtmak istiyorum.

Nuri el-Maliki, 1979 yılında ülkesi Irak’ı terk edip İran’a geçiyor.

1979-1987 yılları arasında İran’da yaşıyor.

İran'da yaşıyor derken sıradan bir hayat yaşamıyor. İran'da Davet Partisi'nin askeri kanat sorumlusu olarak görev yapıyor. (Orta Doğu söz konusu olunca partilerin askeri kanatları da oluyor.)

İran-Irak Savaşı'nda Irak topraklarına girip İran Devrim Muhafızları denetiminde operasyonlar yapıyor. Yani terörist eylemler.

Kendisi, İmam El-Humeyni Askerleri'nden birisi. Maliki'ye göre, “Humeyni, İslam'ı esaretten kurtardı, ona yeni bir ruh kazandırdı.”

Saddam Hüseyin devrildikten sonra Maliki Irak’a dönüyor. Baas Partisi’ni Bitirme Heyeti Başkan Yardımcısı oluyor (2003-2004).

Onu bu göreve getiren ise 11 Mayıs 2003 ile 28 Haziran 2004 tarihleri arasında Irak Devlet Başkanlığı statüsünde olan Geçici Koalisyon Yönetimi'nin Başkanı, ABD'li diplomat Lewis Paul Bremer.

Ne kadar ilginç ilişkiler. İran'ın "büyük şeytan" dediği ABD, İran'ın adamını bir partiyi "bitirmekle" görevlendiriyor.

2005 yılında İbrahim Caferi hükümetinde geçici parlamentoda Güvenlik Kurulu Başkanı seçildikten sonra "Terörle Mücadele Kanunu"nun çıkartılmasına öncülük etti. Kanun, "Sünni kökenli İran rejimi muhaliflerini ortadan kaldırmayı" amaçlıyordu.

Maliki, "ortadan kaldırma işi"nde de etkili oldu. Maliki, Başbakan olmadan önce Davet Partisi içerisinde suikast timlerinden sorumluydu.

Sorumlu olduğu/sorumlu olduğu iddia edilen eylemlerini burada tek tek sıralamayacağım. Maliki'nin nasıl bir profile sahip olduğunun anlaşıldığını düşünüyorum.

Maliki'yi bilmeden Irak'ta yaşanan ve yaşanacakları doğru analiz edemeyiz.

Irak'ta suikastlar, cinayetler artarak devam ediyor...

10 aydır hükümet kurulamadı.

Düşünün, Şii din adamı Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadr Hareketi, oyların yaklaşık yüzde 10'unu aldı. Bu, alınan en yüksek oy oranı. Ve Mukteda es-Sadr, sadece 73 sandalye kazandı.

Irak Meclisi'nin sandalye sayısı ise 329.

Matematik, "Çözüm zor" diyor.

Mukteda es-Sadr'ın en büyük siyasi düşmanı ise seçimde partisi 33 sandalye kazanan diğer Şii lider Nuri Maliki.

Nuri Maliki, Mukteda es-Sadr'ın koalisyon hükümeti kurmaması için her şeyi yaptı. Bunu başardı da.

Mukteda es-Sadr,  siyasetten çekildiğini açıkladı.

Bunun anlamı ise "illegaliteyi başlatıyorum" demek.

Bu durumun öncelikli sorumlusu ise İran'ın adamı Maliki.

Irak'ta durum, bir köşe yazısının dar hacminde özetlenemeyecek kadar karmaşık.

İran yanlısı Koordinasyon Çerçevesi'nin başbakanlığa aday gösterdiği Muhammed Şiya es-Sudani'den bahsetmek gerekir...

Gelişmeleri "izleyen" Irak ordusundan söz etmek gerekir...

ABD'nin Irak istihbaratına 2011 yılından itibaren verdiği izleme, dinleme cihaz ve silahlarının nerelerde kullandığını anlatmak gerekir...

Elbette Irak ekonomisine dair bir şeyler söylemek de gerekli...

Sonraki yazılarda anlatacağım.

Konu çok yönlü.

Irak öncelikle bir "Şii iç savaşına" ve bu gerçekleşirse bir büyük kaosa doğru ilerliyor.






ALLAH, İHSAN ŞENOCAK'A AKIL FİKİR İHSAN EYLESİN

Yine içeriği cinsellik olan bir konuşma yapmış.

Kendi YouTube kanalında.

YouTube'u aktif olarak kullanıyor. Aynı videoyu farklı görsel ve başlıkla paylaşıyor. Etkileşim artsın istiyor. Bu, "profesyonelce" bir durum.

YouTube zaten kullanıcılarına "Bana bunlarla gelin" diyor.

Şenocak "hoca" da bunu başarılı biçimde gerçekleştiriyor.

Hocamız, bir video yayınlamış ve televizyonlardan ve oradaki programlardan şikayetçi olmuş.

"Uygunsuz içerikler"den bahsetmiş falan...

Bunu söyleyen kişi aynı zamanda YouTube'da kanal açmış.

Hay bin kunduz!

Ya Hu! Hocam "yapmayın" (Bu ifadeyi kendisi sözde hoca biri için kullanmıştı. Hocam dediği kişi şu an ABD'de). Masum gençleri YouTube'a çekiyorsunuz. YouTube'a girmek için Youtube yazınca sizi görmek dahil pek çok sakıncalı (yani size göre sakıncalı) içerik görebilirler.

Örneğin şöyle bir ekran görüntüsü paylaşayım sizinle:


"Uygun olan" sizin dışınızda, "uygun olmayan" şeyler de var (size göre uygun olmayan) gördüğünüz gibi.

Bunu düşünememenize de hayret ettim doğrusu.

Hocam, masum bebeler yağmurdan kaçarken doluya tutulmasın. Etmeyin, eylemeyin. Buna vesile olmayın.

Anlaştık mı hocam?
 






ÖZEL BİR HİKÂYESİ YA DA ONA BAĞLI BİR HATIRASI OLDUĞU İÇİN ASLA BIRAKILAMAYACAK BİR NESNENİZ VAR MI?

Bu soruya De Telegraaf gazetesinde rast geldim.

Güzel soru.

"Özel bir hikâyesi ya da ona bağlı bir hatırası olduğu için asla bırakılamayacak bir nesneniz de var mı?"

Soruya konu olan haber, okuyucuyu önce 1947 yılına götürüyor. Savaştan hemen sonrasına...

Küçük Marianne Boelhouwer (şimdi Marianne Wiggers-Boelhouwer), bir sofra takımı sahibi olmak için can atıyor. Noel'de ki dileği bu takıma sahip olabilmek.

Marianne Boelhouwer anlatıyor: “Daha sonra ailemden öğrendim. Tabii bir zamanlar beni şımartmak isteyen ailem için bu büyük bir problemmiş. Lahey'de açlık kışında doğdum. Ailem, komşuları Bayan Duchatinier ile bu konuyu konuşmuş. Onlarda oğulları Jan'ın da oynadığı bir yemek takımı varmış. Oğulları Jan onunla oynamış ama şimdi bunun için çok büyükmüş."

Küçük Marianne, 5 Aralık'ta Aziz Nikolaos'tan güzelce paketlenmiş bir hediye almış; bir yemek takımı.



Marianne Boelhouwer diyor ki “Çocukluğumun güzel anılarını geri getiren bu nostalji parçasını besliyorum.”

Peki ya sizin "Özel bir hikâyesi ya da ona bağlı bir hatırası olduğu için asla bırakılamayacak bir nesneniz de var mı?"







SOSYAL YARDIMA MUHTAÇ OLMAK



 


İçinde emekliler, engelli olanlar ve çok düşük gelirlilerin dahil olduğu Sosyal Güvenlik Yardımı alan 70 milyondan fazla Amerikalı, yapılan yardımlarda yüzde 8,7'lik bir artış bekliyor.

COLA olarak bilinen sosyal yardımda yapılacak enflasyon düzenlemesi, 1981 yılında yüzde 11,2 olarak yapılan zamdan sonraki en büyük artış olacak.

Dünyanın süper gücü ile Türkiye'yi kıyaslarsak sosyal yardımlar konusunda aramızda çok da bir fark yok gibi.

Türkiye'de 2021 yılında 27 milyon 189 bin 433 kişi yardım aldı.

Türkiye nüfusu 2021 yılına göre toplam 84 milyon 680 bin 273  kişi.

Amerika'da 70 milyon kişi yardım alıyor. ABD nüfusu 332,4 milyon kişi.

Konunun üzerinde düşünmeye başlayacak olursak söze kapitalizm olduğu her yerde yardıma muhtaç insanların olmasının kaçınılmaz olduğu tespiti ile başlamamız gerekir.