Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

SAĞLIK TURİZMİ VE TÜRKİYE'NİN İMAJI

Türkiye demokrasi liginde değil.

Türkiye'de insan hakları ihlalleri yüksek.

Türkiye evrensel hukuk kurallarını ihlal ediyor.

Bu türden haberlere aşinayız.

Bir süredir tüm bunlara sağlık sektörümüze yönelik eleştirilerin eklendiğini de görüyorum.

Küresel sağlık turizmi pazarı 100 milyar doları geçerken ülkemiz bir yandan doktorlarını kaybediyor bir yandan da bu büyük pastadan pay almaya çalışıyor.

2022 yılının ikinci çeyreğinde 302.177 kişi sağlık hizmeti almak için ülkemize gelmiş. Çok daha fazlası gelmeli. Ülkemizin altyapısı bu konuda oldukça güçlü.

302.177 kişiden elde edilen gelir ise 436 milyon 212 bin ABD doları tutarında.

Uluslararası hastaların en çok tercih ettiği klinik branşlar şöyleymiş; kadın hastalıkları, iç hastalıkları, göz hastalıkları, tıbbi biyokimya, genel cerrahi, diş hekimliği, ortopedi ve travmatoloji, enfeksiyon hastalıkları ve kulak-burun-boğaz.

Bu branşlardan diş hekimliği dış basında sağlık turizmimiz için yapılan eleştirilerin başında geliyor.

Durumun daha iyi anlaşılması için bu haberlerin birinden bahsetmek istiyorum.

Haber İngiliz vatandaşı Amanda Turner ile ilgili.

Habere göre Amanda, İstanbul'daki bir diş kliniğine ucuz bir kök kanal tedavisi yaptırmak için geliyor (Haberde kliniğin ismi açık biçimde verilmiş). Tedavi için nakit 3.050 sterlin olarak ödüyor. Tedavisi yapılıyor. Amanda tedavinin doğru yapılmadığını hissediyor. Ülkesine döndüğünde acil diş hekimine gidiyor. Dişlerindeki hatanın düzeltilmesi için kendisinden 18.000 sterlin isteniyor.

Ardından bir enfeksiyon gelişiyor ve Amanda hastaneye kaldırılıyor.


Habere göre Amanda diyor ki "Hayatımın sona erdiğini sanıyordum. İntihara yakındım. Sonra, işlerin daha kötüye gidemeyeceğini düşündüğümde, büyük bir enfeksiyon kaptım. Kronik ağrıyla hastaneye kaldırıldım ve bir hafta boyunca dren takılması için oradaydım, enfeksiyon boynuma yayıldı."

Haber Amanda'nın sekiz yaşındaki oğlundan da söz ederek çok daha dramatik hale getirilmiş.

Örneğin sahil cenneti Antalya’nın bir tedavi merkezi olduğu için “Dentalya” olarak adlandırıldığı söylenmiş.

İngiliz diş hekimlerinin görüşleri alınmış. Amanda'nın başına gelenlerin binlerce İngiliz’in başına geldiği iddia edilmiş.

Sağlık turizmi hem büyük gelir kaynağı hem de ülkemiz için yüksek prestij sağlayan alanlardan birisi.

Sağlık Bakanlığı, özellikle ülkemize gelen hastaların korunması için güçlü sağlık güvenceleri, yabancı hasta kabul eden klinik ve hastaneler için daha yüksek sorumluluk ve standartlar belirleyebilir.

Konunun önemli olduğu belirterek, “Aman dikkat” diyorum.





BUNU GERÇEKTEN YAZMIŞ!


Hani hep söylenir ve ayrıca son derece doğrudur ya...

"Yabancılar ülkemizde tatil yapabiliyor ama biz yapamıyoruz."

Şimdi de doğal gaz fiyatlarının yüksekliği ve gelir düzeyimizdeki düşüklük nedeniyle bizim k.çımız donarken elin oğlu, elin kızı kışın ülkemize gelip sıcacık yaşayacak diye hava atan biri çıktı.

Yaz turizminden sonra kışın k.ç ısıtma turizmi.

Arkadaş bununla övünüyor!

"Malınızı ucuza kaptırmayın" diye de nasihat etmiş.

Neyse ki o konuda iyiyizdir.

Biz malımızı iyi biliriz, değerini de!




İNTERNETTE DOLAŞIRKEN RASTLADIM

Yalan, yönetmenliğini İbrahim Tatlıses olan 1982 yapımı bir film.

Film kavuşamayan aşıkları anlatıyor.

Yusuf (İbrahim Tatlıses) Adana'da hem öğrenci hem de geceleri taksi şoförlüğü yapar. Sınıf arkadaşı Safiya'ya (Perihan Savaş) aşıktır. Bir gün bir saldırıdan Safiya'yı korumak isterken cinayet işler. Hapse girer. Safiya, İstanbul'a taşınır. Yusuf hapisten çıkınca Adana garında buluşacaklardır. Fakat öyle şeyler olur ki buluşamazlar. Yusuf, Adana garında yıllarca Safiya'yı bekler. Safiya yıllar sonra Adana garına gelir ama perişan haldeki Yusuf'u tanımaz. Hatta bavullarını ona taşıtır.

Yusuf, intihar etmeye karar verir. İntihar etmeden önce tren vagonunun üzerine şu mısraları yazar;

Yıllar sonra beklediğim trenden indin

Valizini ben taşıdım SAFİYA

Bugün Adana garında o hamal bendim

Beni tanımadın, insan eserini tanımaz mı ya?


Şiir Ethem Vayvaylı'ya ait. Orjinal adı "SOFİA". Sanırım senarist bu şiirden etkilenerek Yalan filminin senaryosunu kaleme aldı. Safiya diye bir isim olmadığı halde (doğrusu Safiye) sırf şiire uygun olsun diye Sofia'yı Safiya yaptı.

Bir şeyler olmuş işte...

Şiirin aslı şöyle;

SOFİA

Her tren gelişinde

Gel istasyona demiştin

Trenlerden önce geldim Sofia

Yaz, kış, kar, yağmur demedim yetiştim

Bir aşk uğruna bunlar çekilir mi ya?

Her zaman aynı yerde demirliyordum

İnenleri saydım birer birer Sofia

Emin ol senden güzelleri de vardı

Ama ben seni seviyorum ya...

Bekleme odasında bir kız vardı

Neleri vardı bir bilsen...

Bakışları, gülüşleri vardı senden âlâ

Ama ben seni seviyorum ya...

Beş yolcu treni gelirdi bu istasyona

Birinde gelmedin birinde gelseydin ya

Nihayet beklediğim trenden indin

Valizini taşıdım Sofia

El açtım ekmek parası için ben sana

Dün bu garda beni öpen sendin

Bugün unuttun

Söyle Sofia söyle

Seven unutur mu ya?