Alevilerin oluşturduğu ilk siyasal parti, 1966 yılında kurulan ve adı daha sonra Türkiye Birlik Partisi olarak değiştirilecek olan Birlik Partisi'dir.
Partinin ilk Genel Başkanı Hasan Tahsin Berkman, partinin adının neden “Birlik” olduğunu şu sözlerle açıklamıştır: "Kapılarımız ilerici, memleket ve milletsever bütün vatandaşlarımıza daima açıktır. Partiye birlik adını verdik birliğe hizmet edeceğiz."
Berkman'ın sözünü ettiği "ilerici, memleket ve milletsever " insanlardan biri de Şemsi Belli'ydi.
Şemsi Belli, Alevi olmadığı halde Birlik Partisi'nin Genel Sekreteri olduğu için Alevi sanılan usta şair. Alevi toplumuna özel ve büyük bir saygısı, sevgisi var.
Ben, bu kültürden aldıklarını şiirlerinde görebiliyorum.
Kürt bir baba ve Türk bir annenin evladı.
Çevresine "şairlik genimi annemden aldım" diyor sıklıkla.
PKK'yı "mikrop" ve "hakla, hukukla işleri olmayanlar" olarak tanımlamış.
"İnsan devletine silah çekmez" diyor.
Devleti "devletim" diyerek yürekten sahipleniyor.
Şemsi Belli'nin bendeki yeri ayrıdır. İlk gençlik yıllarıma yoldaşlık eden şairlerden biridir. Kıymetlilerimdendir.
Özellikle bu günlerde ihtiyacımız olan bakış açısını Şemsi Belli'nin kaleminden okumak isterseniz buyurun:
"Lo gardaşım ne soriysin
Beni boşuna yoriysin.
Kürt de Türk de bir silahın yarısı.
Biri namlu biri gundah.
İnanmazsan aç tarihi
Horasan’dan bu yana
Geçmişe bah!
Aynı kökten su yürümüş gövdeye
Gövdenin üst yanı çatal
Her çatalda
Bir güçlü dal
Dalın üstünde yemişler
Dallar farklı, gövde aynı, kök aynı
Birine Türk, birine Kürt demişler.
Kürt Ziya’ydı
Ziya Gökalp Türkçülüğün esasını yaratan.
Fırat, Dicle birbirine karışmış
Belli değil alan satan
Aynı mezarlıkta yan yana uyur
Anan, baban, deden, atan.
Kürt de, Türk de
Bir bütünün yarısı.
Birinin anası anam
Öbürünün anası emmim garısı.
Felek bizi aynı yünden eğirmiş
Gara, yeşil, gırmızı, mor.
Boyamıza sarı girmiş, al girmiş
Ayırmak zor
Tek kilimde bir çift nakış yan yana
Can vermişiz, kan vermişsiz
Aynı cana…
Lo gardaşım ne soriysin?
Beni boşuna yoriysin…"
GÜVEN KÜLTÜRÜ
Sosyoloji profesörleri Rosalind Gill ve Shani Orgad iki yakın arkadaş.
2015 yılından başlayarak, kadınlara sürekli olarak empoze edilen, "kendinize güvenin" sloganını içeren gazete ve dergi sayfalarını, kitapları, sosyal medya içeriklerini, müzikleri, adına "güven sepeti" dedikleri bir şeyde toplamaya başlamışlar.
Bu bilgiler ve analizleri ile 2022 yılı başında "güven kültürü" isimli bir kitap yayınlamışlar.
Enteresan tespitler var.
Ters köşe yapan türden.
Kitap, "Kadınların gerçekten doğuştan gelen bir güven eksikliği var mıydı, yoksa sahip olduğumuza inanmaya mı yönlendirildik?" sorusunun cevabını veriyor.
Rosalind Gill ve Shani Orgad'a göre cevap kadınların inanmaya yönlendirilmesi.
Rosalind Gill'e göre, “Güven eksikliği kişisel bir kusur olarak konumlandırılıyor. İş liderlerinin, politikacıların, koçların veya markaların eşitsizlikten bahsettiğini duyduğumuzda, kadınların özgüveni her zaman tartışılır. Ancak kadınların sorumlu olduğunu söylediğimiz sürece kurumların ve daha geniş yapıların değişiklik yapmalarına izin veriyoruz. Markalar nadiren tüm varlık nedenlerini yeniden düşünürler. Hâlâ kadınların güvensizliklerini istismar ediyor ve onları hedef alan ürünler satıyorlar.”
Gill, kadınların farklılıklarını düzleştirerek, “bu farklılıkların anlam ve önemini boşalttığını” söylüyor. "Güven özneler arasıdır" diyor, yani diğer insanlar nasıl hissettiğimizi yansıttığında canlanıyor.
Türkiye'de "kadınların güvensizliklerini istismar" diye bir ifade kullanamazsınız.
Anlamadan dinlemeden tefe koyarlar.
Oysa sosyoloji profesörleri Rosalind Gill ve Shani Orgad, derinlemesine araştırmalar ve çalışmalarla, güven kavramının istismarı ile dayatılan güvensizliğin kabulü ve reddi üzerine bizi düşünmeye davet ediyorlar.
Kendime soruyorum; bu kitap Türkiye'de de yayımlanmalı mı, yoksa bu tür bir çalışma Türkiye için ayrıca yapılmalı mı?
Cevabım ikincisi.
Her ikisi de olmalı diyenlere de sözüm yok.
DİJİTAL TEPKİ YETERLİ Mİ?
İnternet, dijitalleşme, toplumun kamusal alanı kaybetmesine mi yol açıyor?
Pandemi süreci, şirketleri dijital toplantılar yapmaya zorlarken bir süre sonra bu toplantı biçimleri benimsendi ve adeta vazgeçilmez oldu.
Ofis yerine evden çalışabilmenin çalışma maliyetlerini düşürürken aynı zamanda verimliliği olumlu yönde etkilemesi de bu alternatif çalışma modelinin benimsenmesi, kabullenilebilmesi sonucunu doğurdu.
Hatta eylemler, toplumsal muhalefet bile dijital platformlar üzerinden gerçekleşti.
Peki ama bu değişim, toplumun kamusal alanı terk etmesi, siyasi kaşı duruşların, meydanlarda birey olmaktan çıkıp toplumun bir parçası olarak bütünsel bir güç oluşturmanın, yerini dijital aktivizme bırakarak her birimizi kendi bireysel alanlarımıza hapsederek etkimizi azaltılabilir, engellenebilir, yönetilebilir bir noktaya çekmiyor mu?
Basit bir soru sorayım; kadın cinayetlerine karşı 100 bin kişi tweet atsa mı daha etkili olur, yoksa 100 bin kişi bir meydanda seslerinin kas gücünü birleştirse mi?
Emperyalist akıl bize yeni bir seçenek sundu. Fiziki olanı, sanal olanla takas ederek büyük ölçüde elimizden aldı.
Oysa 15 Temmuz'da gördük ki halkın, halk tepkisinin sanalı olmaz. Fizikisi olur.
Subscribe for our daily news
John Carpet
But unfortunately for most of us our role as gardener has never been explained to us. And in misunderstanding our role, we have allowed seeds of all types, both good and bad, to enter our inner garden.
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply