Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

AK PARTİ, CHP’NİN ADALET ANLAYIŞINI MODEL ALDI

Yıl 1995.

Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay partisinin il kongresinde…

Partisi ve ülkesi için yaptığı o çok büyük işi salonu dolduran partililerine büyük bir gururla açıklayacak olmanın heyecanı içinde…

Ve Türkiye var oldukça unutulmayacak o cümleyi başı dik, vakur bir duruşla haykırıyor:
“Ben CHP'lileri işe almayacağım da MHP'lileri mi alacağım?”

Alkışlar…

Islıklar…

Bu gururu paylaşarak kendinden geçen partililer…

Bu coşku karşısında, yaptığı bu büyük işin haklı gururu ile “Evet” diyor.

"Evet, hükümetten sınavlı beş bin kişilik kadro çıkarttım. Doğu'dan Güneydoğu'dan gelen insanlar aç mı, işsiz mi kalsın? Bu kadroları örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim? Seyfi Oktay ve benim dönemimde de iki bin hakim aldık. Bu aldığımız kadrolar, ileride yeşerecek demokrat insanlardır. Yaptığım suçsa işlemeye devam edeceğim. Ben yılmayacağım, bu makamı da terk etmeyeceğim.”

Alkışlar…

Islıklar…

Bu gururu paylaşarak kendinden geçen partililer…



“İleride yeşerecek demokrat insanlar” ise yazılı sınavda ilk 100’e giren 57 hakim-savcı adayına “namaz kılıp kılmadıkları” sorulan mülakatlarda elenen adaylardan arta kalanlardı.

Bu demokrat insanlar sahiden de ileride yeşerdiler, dal budak saldılar.

Bunlardan biri Mustafa Bilgili’ydi. Hani Kozmik Oda’ya giren savcı.

Bunlardan biri Nihat Taşkın’dı. Onu Ergenekon savcısı olarak hatırlarsınız.

Bunlardan biri Özcan Şişman’dı. MİT tırlarını durduran savcı.

Bunlardan biri Metin Özçelik. 15 Temmuz sonrası yakalanan teröristleri tahliye etme girişiminde bulunan hakim.

Bunlardan biri diye başlayan cümleler HSYK eski Üyesi Ahmet Berberoğlu, HSYK eski Genel Sekreteri Muzaffer Bayram, HSYK eski Üyesi Mahmut Şen gibi isimlerle uzar gider. Yüzlerce “bunlardan biri” diye başlayan cümle kurmak zorunda kalırım.

Sözde Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, klientalist bakış açısı ile kullanılmaya müsait insanları hakim ve savcı yaparsa, hayatın bir başka döneminde bu kullanılmaya müsait insanları başkaları da kullanıverir.

Öyle de oldu.

1995’te bu zihniyeti neşe içinde alkışlayanlar, şimdi aynı zihniyetin mağduru olunca, alkışlarını protesto için hüzün içinde yapıyorlar.

Ne diyordu CHP? Alkışlıyoruz. Sahiden de CHP’yi yargıda kadrolaşmayı başlattıkları için alkışlıyoruz!

Yoksa bugünlere nasıl gelecektik?

Hz. Ali, "Adaletin güzelliği insanların düzenidir” der. İşte Moğultay, bu düzeni bozdu. Alkışlar ve ıslıklar eşliğinde yüceltilerek…

Gezi Davası hakiminin AK Parti’den milletvekili aday adayı olduğu derin bilgisine Google’da küçük bir gezintiyle ulaşan gazetecilerimize, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a, Siirt’te okuduğu "Kubbeler miğfer, minareler süngümüz, camiler kışlamız" biçimindeki şiir nedeniyle Diyarbakır DGM’de yargılandığını ve "Halkı ırk, din, dil ve sınıf farkı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına çarptırıldığını hatırlattıktan sonra soralım; bu hakimler içinde CHP’li hakimlerde var mıydı?

Derin bir Google araştırması yaparlarsa Erdoğan’ın cezasının Yargıtay 8'inci Ceza Dairesi tarafından onandığını göreceklerdir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi heyetinde o dönem yer alan Naci Ünver ve Yusuf Kenan Doğan emekli olduktan sonra siyasete girdi.

Acaba hangi partide?

2003 yılında CHP’ye üye olan Ünver’in rozetini Deniz Baykal takmıştı. Doğan ise 22 Temmuz’da yapılan seçimler öncesinde Yargıtay üyeliğinden istifa ederek CHP Malatya milletvekili adayı oldu, ancak seçilemedi. Sonrasında ise CHP PM üyesi yapılarak teselli edildi.

Peki hakimler herhangi bir partide görev alınca ya da bir yerlere aday olunca doğru ve adil karar veremezler mi?

Rasim Ozan Kütahyalı bir davada yargılanırken, hakim CHP’den aday olmuş iddiası ile reddi hakim talebinde bulunmuştu. Hakim de “2011 yılında bana AK Parti, Düzce’den aday olmam için teklifte bulunmuştu” dedikten sonra şu soruyu sormuştu: “Ayrıca CHP’li hakim karar veremez mi?”

Pekala karar verebilir. Yeter ki parti kimliği adil ve doğru karar vermesini engellemesin.

Gerçi CHP’li Fikri Sağlar “Türbanlı hakimin adaleti yerine getireceğinden kuşkuluyum” demişti.
Tabii bu durumda cübbeli, sarıklı ya da çarşaflı, başörtülü bir vatandaşımız da hakim karşısına gittiğinde o hakimin kıyafetine bakarak adaleti yerine getirip getirmeyeceği konusunda fikir geliştirecek. Yani Fikri Sağlar mantığı böyle.

Vay arkadaş!

Özetle Gezi Davası bize bir defa daha gösterdi ki AK Parti, CHP’nin adalet anlayışını model alıyor.
CHP, hakim ve savcılar “bizden olsun” diyordu. Bu defa AK Parti hakim ve savcılar “bizden olsun” diyor.
Lokman oğluna der ki "Kötülük kötülükle söndürülür diyen yalan söyler. İnanmıyorsan iki ayrı ateş yak. Bak biri diğerini söndürüyor mu? Kötülüğü ancak iyilik söndürür. Tıpkı suyun ateşi söndürdüğü gibi".

Geldiğimiz noktada ateşi ateşle söndürebileceğini sanan AK Parti de CHP de adaleti tesis edebilme anlayışından çok uzaktalar.

Bunu ancak halkın doğrudan kendisi yapabilir. Belki bağımsız ve partisiz bir Cumhurbaşkanı aday ile…

NOT: Gezi davasında Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet hapis, 7 kişinin ise 18’er yıl hapis cezasına çarptırılması kamu vicdanını kanatan, adalete olan güveni örseleyen bir karardır. Karara şerh koyan hakim “Türkiye’de hakimler var” dedirten bir umut ışığı olmuştur.

____________________________________________________________________________________

KISSINGER, KISSINGER’DEN ÇOK DAHA FAZLASIDIR

En son mayıs ayında Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada gördüm.

Zati Sungur’un şapkasından çıkan tavşanı görmek gibi şaşırtmıştı beni.

Şaşkınlığımı ancak atabildim üzerimden.

Ona ait birkaç şey yazabilirim artık.

99 yaşındaki Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline son vermesi için, Ukrayna'nın topraklarının bir kısmını Rusya'ya vermesini salık veriyordu.

Bu iki ülke için de en doğrusu şey olurmuş.

Gerekçesi de enteresandı; “Rusya'nın Ukrayna'da Batı için utanç verici bir galibiyet alması, uzun vadede Avrupa'nın istikrarı için tehlikeli olabilir”.

Kissinger’ın bu tavsiyesinin analizini yapmayacağım. Elbette 99 yaşındaki bir siyasetçinin fikirlerinin hala gündem olabilmesi hem takdire değer hem Henry Kissinger’a dair çok ilginç şeyler olduğunu hatırlamamızı sağlıyor.

Kissinger’ın Türkçeye “Beyaz Saray Yıllarım” diye çevrilmiş bir anı kitabı var.

Bizim hatırladıklarımız onun hatırladıklarından farklı tabii.

Ancak siyasetle ilgilenen/siyaset yapan/ siyaset yapmayı düşünenlerin okuması gereken “ev ödevi kitaplar” listesinde olan bir kitap.


Hem 1973'teki Şili askeri darbesinin önemli isimlerinden biri olduğu söyleniyor hem de 1973’te Nobel Barış Ödülü alıyor.

Birleşmiş Milletleri "Tyranny of the Majority" (çoğunluğun tiranlığı) olmakla suçlayarak, Birleşmiş Milletler’in yapısını değiştirmiştir. (Amerika’dan başka kimsenin tiran olmak ne haddine!)

Ve…

Kissinger’a dair şeyler o kadar çok ve okumaya, öğrenmeye değer ki… "Ve"den sonra gelen üç noktayı tamamlamak için zaman ayırın.

Onu uzun uzun okumanızı ve onun üzerine düşünmenizi tavsiye ederim.




BU ÜLKE NELER NELER GÖRDÜ

Kurban Bayramı’na çok az kaldı.

Enflasyon can yakıyor, fiyatlar aldı başını gitti, maaşlara kallavi zamlar yapılmazsa işimiz zor.

Ama tüm bunlara rağmen zamlı maaşlar bayramdan önce yatacak.

Geliri, maaşı yeten kurban kesebilen kesecek.

Dini vecibenin önüne geçme çabasında olan bir yönetim şükür ki iktidarda değil.

Biz bu günlerin çok daha beterini görmüş insanlarız.

Aşağıda o günlere dair ibretlik bir haber göreceksiniz.