Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

İran yok olmadan İran rejimi yok edilemez

İran'da yaşanan olaylar pek çok yazarın İran özelinde dini yapılara karşı hayallerini gerçekmiş gibi yazmalarına neden oldu.

İran'da kadınlar baskıcı dini rejime karşı başkaldırıyordu...

İran rejiminin zulmü toplumu isyan noktasına getirmişti...

İran'da rejim sallanıyordu...

İranlı kadınlar özgürlük istiyordu...

İran'da yeni bir devrimin ayak sesleri duyuluyordu...

Bu tür yazılar “olmasını istedikleri ve olması gerekenler”in anlatıldığı, bir yönüyle “gerçeküstü” yazılardı.

“Kadın devrimi” ve “devrim kadındır” gibi dünya tarihinde hiç görülmemiş bir kavramın sloganlaşmış olmasını da kendilerini doğrulayan bir gerçeklik gibi sunuyorlardı.



İran da rejimin tekrar ilk dönemindeki katı dini kuralların tavizsiz uygulandığı çizgisine geri dönme kararı almıştı ve elbette buna direnenler olacaktı. Rejim ise daha radikal olma kararında olduğunu bu direnişçiler üzerinde gösterecekti.

Öyle de oldu.

Kadınların sınırlı özgürlük kazanımlarından vazgeçmemek için sınırlı şekilde gösterdikleri tepkiler, bir grup üniversite öğrencisi başta olmak üzere sınırlı sayıda erkek tarafından desteklenince daha önceki yazılarımda da analizini yaptığım biçimde Kürt ayrılıkçılar bu tepkileri bir başka şeye dönüştürdüler: İran rejimine karşı ayaklanma.

Oysa İranlı kadınlar rejime karşı değillerdi. Seküler bir anlayışı da benimsememişlerdi. Sadece kazandıkları azıcık haktan mahrum kalmak istemiyorlardı.

Buradan bir devrim çıkmaz.

Ayrıca şeriat üzerine kurulu bir rejimin “kadının örtünmesi”nden taviz vermesi beklenemez.

İran'ın yürekli kadınlarına selam olsun...

Hayatlarına hayatları pahasına sahip çıkan tüm kadınlara selam olsun...

Ancak gelinen noktada İran rejimi ancak İran'ın da yok olması ile yok olabilir.



Soylu'ya birkaç soru

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu diyor ki: “15 Temmuz öncesi Türkiye’de hapishanelerde 35 bin uyuşturucu satıcısı vardı. Yargıyla, emniyet güçlerimizle, jandarma güçlerimizle şu anda ne kadardır? 116 bin kişiyi içeri tıktık. Tekrar söylüyorum, emniyet güçlerimize tekrar talimat veriyorum. Uyuşturucu satıcısını bulduğunuz an ayaklarını kırın.”

1- Neden uyuşturucu satıcılarının yakalanmasında 15 Temmuz milat alınıyor ? Yani o dönem FETÖ'cüler bunları özellikle mi yakalamıyorlardı? Eğer öyle ise bu kişiler kimlerdi? Gerekli cezaları aldılar mı? Dönemin İçişleri Bakanı bu konuda ne diyor?

2- Yakalanan uyuşturucu satıcısı sayısı 35 binden 116 bine çıkmış ise bu aynı zamanda uyuşturucu kullanıcısı ve satıcısındaki tehlikeli artışı da göstermiyor mu?

3- İlk talimattan bu yana ayakları kırılan uyuşturucu satıcısı sayısı kaçtır? İlk talimattan sonra talimatın ikinci defa yenilenme ihtiyacı doğmasının nedeni nedir?




Ye ye bitmez!

Cumhurbaşkanlığında taşeron şoförlere yemek ücreti olarak brüt 12.90 TL ödeme yapıldığı ortaya çıkmış.

Brüt yemek ücretinin neti de yaklaşık olarak şu:




A Haber'in bundan haberi var mı?

Eylül ayında 130'u pratisyen 255 hekimin daha Türk Tabipleri Birliği'nden (TTB) "İyi Hal" (goodstanding) belgesi almasıyla yılın ilk 9 ayındaki toplam sayı bin 938'e yükselmiş.

A Haber'in bundan haberi varsa bu durumu “Yurt dışına hekim ihraç ediyoruz” diye haberleştirebilir.

Hatta şöyle bir mantıkla haberi sunar: Dünyanın sağlığı Türkiye'ye emanet.