Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI, DOMUZ ETİ ÜRETİMİ İÇİN HAREKETE GEÇMELİ

Çin'de enflasyon yükseliyor.

Bunun en önemli nedeni de domuz etine olan talebin artması, buna karşılık domuz eti üretiminin bu talebi karşılamaması ve domuz eti fiyatlarının yükselmesi.

Et fiyatlarındaki artış Türkiye dahil pek çok ülke için önemli bir sorun.

Türkiye özellikle hem kendi ihtiyacı hem de Çin başta olmak üzere Avrupa pazarı için domuz üretimine yönelik harekete geçmeli.

Kendisi için harekete geçmeli çünkü Türkiye’deki yabancılar ve her yıl nüfusumuzun yarısı kadar ağırladığımız turistlerin taleplerini karşılayabilmek amacıyla domuz eti ithalatı yapmamalı. Ayrıca kaçak domuz çiftlikleri, yasa dışı yollarla getirilen domuz ürünlerinden kaynaklı vergi kayıplarının önüne geçmeli.

Asya ve Avrupa pazarı için Türkiye domuz etinin merkezlerinden biri olmak amacıyla harekete geçmeli çünkü dünyanın yeni normali gıda üretimi gücü üzerine kurulacak.

Türkiye'nin mevcut ekonomik koşulları da göz önüne alındığında, bu pazarda olmama lüksü yok.

Ulaştığım 2017 tarihli FAO verilerinde, dünya toplam domuz varlığının 967 milyon baş olarak gerçekleştiğini gördüm. Bu miktarın yüzde 57,6’sı Asya kıtasında bulunuyor. Sonrasında ise yüzde 19,2’si Avrupa, yüzde 18,6'sı Amerika ve yüzde 4'ü de Afrika'da...

2017 itibariyle 188 ülkede domuz yetiştiriciliği yapılmış.

Dünya toplam domuz varlığının yüzde 45’i yani 435 milyon 37 bin 100 baş Çin'de. Geri kalan yüzde 67,8'i ise Amerika, Brezilya, İspanya, Almanya, Vietnam ve Rusya'da.

Türkiye bu listede olmamasına rağmen aslında domuz yetiştiriciliği bir dönem son derece başarılı biçimde ülkemizde de başlatılmış.

Şeker Fabrikaları Umum Müdürlüğü pancar küspesinin hayvancıkla değerlendirilmesi için inekçilik ve az sayıda damızlık domuzla bu işe başlamış. Bu girişim Trakya’da Sarımsaklı Çiftliği’ndeki oldukça başarılı olmuş. Bu çiftlikte Türkiye'nin en büyük domuz ahırı tesisi kurulmuş.

Bu başarı sonrasında 1938 ile 1950 yılları arasında Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu, Kırklareli ve Türkgeldi Çiftliği’nde domuzculuğa başlamış.

Pazar sorunu yaşanmaması, domuz yeminin ekonomikliği, et veriminin yüksekliği, yetiştirilme ve üremesinin kolaylığı ve domuzculuğun yüksek kârlı bir iş olmasının görünmesi ile domuzculuk farklı illere de yayılmış.

Genç Türkiye Cumhuriyeti, domuz yetiştiriciliğinin ülkeye katkısını görmüş ve bunun gereğini de yapmış.

Daha sonra domuz yetiştiriciliği gerilemiş. 2000'li yılların başında sadece 5 tane domuz çiftliği üretime kısıtlı sayıda devam etmiş.

Dünyanın geldiği noktada domuz üretimi, bu üretime şartları ve konumu son derece uygun Türkiye için güçlü bir döviz kapısı.

Görev siyasette, görev Tarım ve Orman Bakanlığı'nda.

Domuz yetiştiriciliği "sıfır vergi" ile teşvik edilirse ülkemize büyük katkı sunabilir. 



12 hayvanlı Türk takvimine göre 2031 domuz yılı.

Neden 2031 yılında domuz üreticiliğinde söz sahibi bir ülke olmayalım ki?




LİBYA HALKININ KARDEŞLİĞİ, MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN SONUNA DOĞRU...

Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Halid el-Mişri ile Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih yine anlaşamadılar.

Cenevre’de gerçekleşen görüşmelerin başarısız olmasının iki temel nedeni; çifte vatandaşlık konusu ve askerlerin olası seçimlerde aday olmaması. Bu iki anlaşmazlık konusu aklımıza hemen Mareşal Halife Hafter'i getiriyor. Mareşal Hafter çifte vatandaş. Hem Libya hem de ABD vatandaşı.

Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, ince siyasi manevralarla "ABD'ye rağmen" gelecekte Cumhurbaşkanı olmayı hedeflediği sözde çözümlerini dayatmaya çalışıyor.

Çözümsüzlük üreten çözüm önerileri Libya'da iki başlılığın (Trablus hükümeti ve Sirte hükümeti) devam etmesine hizmet ederken ilginç şeyler de oluyor.

Libya'ya bakınca kısa vadede pek çok sorunun aşılmasını zor görüyorum. Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed Menfi'nin de Libya'da istikrarsızlık ve kaosun artması ile sonuçlanacak "sert müdahaleler" yapmayı deneyeceğini görüyorum.

Tüm olumsuzluklara rağmen halk hareketleri çeşitlenerek genişliyor/çoğalıyor.

Bu çeşitlenmeye daha dikkatli bakarsanız, ileride "Libya Halk Hareketleri ve Siyasal İslam'ın Sonu" başlıklı yazılar okuyacağınızı görebilirsiniz.

Uzun vadede, Libya'da İhvan-ı Müslimin'in demokrasiyi engelleyecek girişimlerinin artması halk hareketlerinin daha da büyümesi, çeşitlenmesi, gelişmesi, örgütlenmesi ile sonuçlanacak.

Tarihe not düşecek olursak; Libya'da gelişen halk hareketleri İhvan-ı Müslimin için sonun başlangıcının işareti.

Libya halkı İhvan-ı Müslimin'in varlığını sonlandırarak Mareşal Hafter'i göreve getirecek.

Kısa vadede ise Libya'da iç savaş olmasa da çok sert çatışmalar yaşanacak. Bu çatışmalar bazı suikast girişimlerini de kapsayabilir. Libya İstikrar Hükümeti Başbakanı Fethi Başağa'nın da hedefte olması mümkün.




AIR NEW ZEALAND'IN EKONOMİ SINIFINDA YATAĞA UZANMAK



Türkiye'de uçak biletleri uçuşta.

Bırakın uçak biletlerini belediye otobüsüne binmek bile neredeyse lüks olacak.

Bizde durum bu iken Yeni Zelanda, uçakta ekonomi sınıfında yolculuk edenler için de uyuma kabinleri imkânı sunmaya başlamış.



Air New Zealand, Boeing 787 Dreamliner'da ranzalı altı yeni kabin imkânı sunmuş. Skynest konsepti şu sıralarda test ediyor. Uyumaya ihtiyacı olan yolcular, dört saate kadar kalabilecekleri bir ranza için ön rezervasyon yaptırabiliyormuş. Air New Zealand, "Bir uyku döngüsü yaklaşık 90 dakika sürer, bu nedenle dört saatlik bir seans, gezginlerin rahatlamasına, uykuya dalmasına ve huzur içinde uyanmasına olanak tanır" diyor.

Mantıklı. 

Bu mantık bizim için hayal de...

Şu belediye otobüslerinin sayısını bari arttırsalar. Biz uzun otobüs yolculuklarımızda işten eve ve evden işe giderken dikine uyumaya da razıyız.

   



BAL ŞERBETİ İÇMEK KİMİN HAKKI?

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş dahil olmak üzere başkan yardımcıları ve genel müdürler, yemek ücreti olarak 12 lira 25 kuruş ödüyorlarmış.

Bu ücret, daire başkanları için 10 liraymış.

Daimi işçi kadrosundaki temizlik ve güvenlik personeli ise yemeğe 15 lira ödüyormuş.

Vardır Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir bildiği.

Benim bildiğim, duyduğum ise şu:

Bir Ramazan günü Medineli bir Müslüman, Halife Hz. Ömer'i iftar yemeğine davet etmiş.

Yemek sırasında yalnız Hz. Ömer'e kap içinde bir içecek sunulmuş.

Hz. Ömer sormuş: "Bu nedir?"

Ev sahibi cevap vermiş: "Bal şerbetidir efendim, sizin için ayırmıştık."

Hz. Ömer onu içmeyi reddederek şöyle demiş:

"Ben, yönettiğim insanların yemediğini yemem, giymediğini de giymem. Benim yönetimini üstlendiğim halkın çoğu, içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal şerbeti içemem. Halkından ayrı yaşayan yöneticiler gibi olmaktan Allah'a sığınırım."

Dediğim gibi benim bildiğim, duyduğum bu.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın haberlere konu olan uygulamadan vazgeçeceğini, gerekli açıklamayı görevinin hassasiyeti ve önemi itibarıyla göstereceğini umut ediyorum.