Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

YUNMAMIŞ YUNAN

Fatih Sultan Mehmet "Avni" mahlası ile şiirler yazan bir dil ustasıydı.

Kelimelerle oynamayı, incelikli hicvi severdi.

Bir gün Molla Gürani ile Yunanlar'la ilgili sohbet ederken Gürani'nin Yunanlardan "Yunan... Yunan..." diye söz etmesi karşısında "Hocam Yunan deme, bunlar yunmamış millet Yunmayan de" ifadesini kullanmıştır.

Fatih Sultan Mehmet "Yunmayan" derken "yıkanmayan" demek istemiştir. Eski Türkçede yunmak, yıkanmak anlamında kullanılan bir kelimedir. Bu kelimeyi benim de duymuşluğum vardır.
Tabii Fatih'in Yunanlara "Yunmayan" demesinin tarihi bir gerekçesi var. Fatih bugünkü ifadesi ile pislik içindeki Orta Çağ Yunan şehirlerine ve bu kültürde temizliğin önemsenmemesine/bilinmemesine "gönderme" yapmıştır.


Günümüzde Yunanlar için "yunmuyorlar" diyemeyiz.

Mutlaka "yunuyorlar" ama temizlik sadece "yunmaktan" ibaret değil.

Yunanlar, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkler için zihinsel bir temizlik de yapmalılar.

Zihinleri, ruhları öyle kirli ki, bu kir onları sürekli bir endişe halinde tutuyor.

Kurtuluş Savaşımızda 640 bin "Türk sivil" Yunan ordusu tarafından vahşice katledildi.

Yenildiler, denize döküldüler...

Ama geri çekilirken yıktılar, yaktılar, yağmaladılar, erkek, kadın, çocuk demeden insanımızı vahşice katlettiler.

Yaptıkları şey onları sürekli tetikte tutuyor. Bir suçluluk psikolojisi içindeler.

Korkularından Amerika'nın ülkelerini işgal etmesine dahi razılar.

Zavallı Yunanistan...

Oysa çeyrek yüzyıl (1930-1955) ne de güzel geçinmiştik. Geçmiş geçmişte kalmıştı...

Fakat korku ve endişelerine yenik düştüler.

Şimdi de arkasına Amerika'yı aldığı kanaati ile aslında kendinde var olmayan bir güç ve bize dair vehimleri yeniden gün yüzüne çıkıyor.

Emekli Amiral Cem Gürdeniz'in tespitleri ile "Yunanistan’ın tüm bu girişimleri milli gücü ile orantılı değildir. Yunanistan’ın nüfusu yok. Ekonomisi küçük. Toprakları verimsiz. Endüstrisi yok. Milli savunma sanayisi yok. Hizmet sektörünün turizm ve gemicilik dışında ekonomiye önemli katkısı yok. Bu durumu Atlantik emperyalizmi Türkiye karşısında çok iyi kullanmaktadır."

Yunanistan'ın tarihi suçlarından kaynaklanan korkularını emperyal güçler başarılı biçimde kullanmaktadır.

Oysa Türkiye'nin Yunanistan algısı, Yunanistan'ın Türkiye algısı gibi değil.

Tam bu noktada Atina'da yayımlanan Elefterotipiya gazetesinin, Türkiye'de Bilgi Üniversitesi için “Infacto Research Workshop”, Yunanistan'da ise Siyasi Araştırma ve İletişim Merkezi (KPEE) için “KAPA Research” tarafından yapılan kamuoyu araştırmasının sonuçlarını hatırlamamızda yarar var (Araştırma 2007 tarihli).

Araştırmanın “tehdit algılaması” bölümüne bakıldığında, Yunanların yüzde 77,7'sinin Türkiye'yi, yüzde 5,6'sı Arnavutluk ve yüzde 2,3'ü de Makedonya'yı tehlike olarak görüyor.

Türklerin ise yüzde 35,6'sı ABD'yi, yüzde 25,8'i Kuzey Irak'ta olası bir Kürt devletini, yüzde 9,5'i Yunanistan'ı, yüzde 5,5'i AB'yi, yüzde 4,2'si İsrail'i, yüzde 3,4'ü Irak'ı, yüzde 2,9'u Ermenistan'ı ve yüzde 1,5'i İran'ı tehlike olarak görüyor.

Kısaca biz Yunanistan için sorunuz ama Yunanistan bizim için ciddi bir sorun ya da endişe değil.

Türklerin yüzde 71,3'ü dünyada Türklerin dostu olmadığını, Yunanların ise yüzde 54,5'i dünyada Yunanların dostu olmadığını düşünüyor.

Bu anket bilgilerini paylaşma nedenim eş zamanlı olarak yapılmış olması.

Anket bugün yapılsa sonucun farklı olacağını düşünmüyorum.

Yunanistan temelsiz endişelerinden kurtulmak istiyorsa Türkiye'nin "Yunanistan'dan endişe etmemize neden olacak söylem ve eylemlerden vazgeçmeli".

Bunu yapmak için Türkiye'ye ve dünyaya yaptığı büyük kötülükler için güçlü bir özür dileyerek işe başlayabilir.

Emperyal güçlerin oyuncağı olmayacağını beyan edebilir.

Yineliyorum, zihinsel ve ruhsal olarak da "yunabilir".

İSVEÇ Mİ TÜRKİYE OLUYOR? YOKSA TÜRKİYE Mİ İSVEÇ OLUYOR?


Son aylarda elektrik, yakıt, barınma ve şimdi de gıda için artan maliyetlerin bir sonucu olarak birçok cüzdandaki delik derinleşti.

Yüksek enflasyonun arkasında giderek pahalılaşan gıdalar var. Maliyetler arttığı için mi yoksa marketler fiyatları fazladan yükseltme fırsatı yakaladığı için mi gıdalar pahalanıyor?

Yukarıdaki satırlar İsveç gazetesi SvD Näringsliv'e ait.

De senaste månaderna har hålen i många plånböcker grävt sig djupt till följd av ökade kostnader för el, drivmedel, boende – och nu livsmedel.

Bakom den höga inflationen syns allt dyrare livsmedel. Är det för att kostnaderna har ökat – eller passar mathandlarna på att höja priserna extra mycket?

Bu ve benzeri haberlere dünyanın hemen her ülkesinde rastlamak mümkün. Dünya büyük bir ekonomik tufanın içinden geçiyor.

Eğer bir AK Parti yandaşı olsam şimdi bu haberi ballandıra ballandıra, uzun uzun yazardım.

Eğer bir muhalif olsam bu defa da görmezden gelirdim.

Oysa gazetedurum.com.tr'de köşe yazarıyım. Bu da adil, tarafsız ve vicdanlı olmayı gerektiriyor. İlkemiz bu.

Bu nedenle diyorum ki; Türkiye'de yaşanan ekonomik sorunlar sadece AK Parti ile ilgili değil. Sorunun küresel boyutunu görmeyenler gerçek çözümler üretemezler. Bu gerçeği görmeyen muhalefet de ancak Donkişot gibi yel değirmenleri ile savaşır. Yani ortada olmayan sahte bir gerçeklikle.

Oysa ihtiyacımız olan şey, sorunları gerçekçi biçimde doğru olarak tespit etmek ve buna uygun çözümler üretmek.

Siyasetin görevi ve siyasetten beklenen bu.

YABANCILARA KONUT SATIŞI TAM GAZ DEVAM EDİYOR



Türkiye İstatistik Kurumu konut satış istatistiklerini açıklamış. Türkiye genelinde konut satışları geçen yıl mayısa göre yüzde 107,5 artarak 122 bin 768 olmuş. Bu ise en hızlı yıllık artış olarak kayıtlara geçmiş.

Nedeni ise enteresan.

Yabancılara konut satışıyla vatandaşlık veriliyor ya... Bunun için gerekli asgari tutarın 400 bin dolara yükseleceğini duyan yabancılar, bu artıştan etkilenmemek için alım yapınca (yüzde 236 artışla) konut satışlarında yüksek hızlı artış oluvermiş.

Kim bu konutları alan yabancı?

Yaralar beni yüreğimden.

Hani biz alacaktık konutları yalancı.

Hani bizdik başının tacı?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ'A BİR TAVSİYE


İçeriden seslenmiş...

AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı için "Bize ne, kim olursa olsun. Nasılsa tarihi bir yenilgi yaşayacak garibim" demiş.

Bir de "Neyse, biz işimize bakalım. Kaldırılacak devasa bir enkaz, yeniden kurulması gereken harap halde bir memleket var. Ve başaracağımıza olan kararlılığımız, cesaretimiz, umudumuz var yüreğimizde" deyivermiş.

Biz dediği sanırım HDP/PKK/BİZİM CANAN ve avanesi.

Bunlar "yeni bir ülke" kuracaklar(mış).

Bunun için kararlı ve cesaretliler(miş).

Benim Demirtaş'a tavsiyem havalandırmaya daha çok çıkmayı hapishane yönetiminden talep etmesi. Zira insan beyninin oksijene çok ihtiyacı var.

Oksijen az olunca böyle saçmalanıyor çünkü.

Biz "Gençliğe Hitabe"nin her kelimesine iman etmiş bir milletiz. Orada öngörülen ve şu an yaşananlardan bin beter olan her türlü güçlüğün altından Çalap'ın izni ile kalkarız.

Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923'te kuruldu.

Ve ilelebet payidar kalacak!