Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

ALİ

Bir grup genç arkadaşımızla sohbet ediyorduk.

Z kuşağı apolitik mi? Ülke gündemini ne ölçüde takip ediyor? Siyaset üzerine düşünceler...

Sohbetin bir yerinde içlerinden birine sordum: "Oyunu hangi partiye vereceksin?"

Farklı cevaplar gelmesi mümkün olan ve oy verilecek parti adı sorulmasına rağmen "açık uçlu soru" niteliği olan bir soruydu. Zira sorunun muhatabı "oy kullanmayacağım", "bağımsız bir adaya oy vereceğim" gibi cevaplar verebilirdi.

Elbette asıl beklediğim cevap ise bir parti ismiydi.

Sorunun muhatabı "Ali" dedi. "Ali'ye oy vereceğim."

Beklediğim tüm cevaplardan farklı bir cevap almanın kısa şaşkınlığı sonrası sordum.

"Ali derken?"

"Ali işte" dedi. "Ali Babacan."

Bir diğer genç arkadaş başını birkaç defa yukarı aşağı sallayarak "Ali...Ali" dedi.

Çok farklı siyasi parti ve liderlerine danışmanlık yapmış biri olarak ilk defa böyle ilginç bir cevap almamın verdiği şaşkın bir hazzı da yaşadım.

Genç seçmenler oy verecekleri partiyi değil, onun liderinin ön adını söylüyordu: Ali.

DEVA Partisi‘nin kurulduğu günden beri genç seçmeni önemsediği ve öncelediğinin farkındayım.


Sohbet sonrası "Ali" olgusunu oluşturan siyasi mantığın ne olduğunu merak ettim. DEVA Partisi‘nin parti programındaki "gençlik" bölümüne baktım.

Programda gençlerin özgüveni yüksek bireyler olmasını hedefledikleri yazıyor.

Babacan, bu "genç öz güveni"ni AK Parti ve CHP'nin iki büyük miting yaptığı gün Gaziantep'te bir başka büyük miting gerçekleştirerek gösterdi.

Programda sosyal medyanın gençlerin en güçlü kendini ifade etme mecrası olduğu tespiti ile bu alanın özgürce kullanılması gerektiğinin altı çizilmiş.

Babacan, sosyal medyayı genç bir dinamizm ile kullanan genç bir lider.

Programda dünyayı ve farklı kültürleri daha iyi tanımaları için, gençlerin seyahat ve değişim programlarını geliştirerek, bu programları coğrafya olarak yaygınlaştıracakları ifade edilmiş.

Babacan, AK Parti gibi "dünyayı gezin" önerisinde bulunmuyor. Bunu bir program dahilinde gerçekleştireceğini söylüyor.

Babacan'ı "Ali" yapan şey de sanırım "genç bir söyleme" sahip olması ve bu söylemi eyleme geçirebilme yeteneği.

"Ali" bu yönüyle rakibi olan "sayın" liderlerden ayrılıyor.

DEMEK Kİ HAYRETTİN KARAMAN, BÜYÜK SURVIVOR'DA YARIŞMACI DEĞİL


Yeni Şafak gazetesi yazarı ilahiyatçı ve "fetvacı" Hayrettin Karaman, Survivor yarışma programına katılmanın ve izlemenin "caiz'" olmadığını söylemiş.

İyi de...

Ev kiraları patlamış gitmiş, TL "pul" olmuş, gıda ürünleri ateş pahası, işsizlik bir kabus.

Ya Hu! Hayatımız Survivor olmuş bizim.

Ülke hayatta kalmak için mücadele veriyor.

Peki bizim hayatlarımızı survivor'a dönüştürenlerin bu yaptıkları "caiz" mi hocam?

BİNDİK BİR ALAMETE GEDİYOZ GIYAMETE AMANEEEYY!


İlanı görünce biraz kafam karıştı.

En son aya sert iniş yapacaktık. Şimdi de uzaya gidiyoruz.

Ay da uzayda olduğuna göre, aya sert iniş yapacak sert bir yiğit mi aranıyor acaba?

Bilemedim şimdi.

Gazetemizin yerel haberler editörü Ömer Şan'ın haberinde gördüm. İlanı gören vatandaşlarımızdan aile hekimliklerinin kapısına dayananlar olmuş. Uzaya gitmek için aile hekimliğinden rapor almaya çalışmışlar. Şu notun görüldüğü aile hekimliği varmış: “Aile sağlığı merkezimizde uzaya gidiş raporu verilmemektedir. Lütfen ısrar etmeyiniz. Uzaya gidiş raporu için adres: Gülhane Tıp Fakültesi, Hava ve Uzay Hekimliği (Ankara)”

Vallahi hava ve uzay hekimimiz olduğunu da ilk defa duymuş oldum. "UFO gören masum köylü" gibi kalakaldım.

Bir de uzay hekimini düşünsenize. Bugüne kadar kaç tane "uzaya gidebilir" raporu vermiştir ki? Şimdi ise kuyruk var. Aile hekimliğinin kapısındaki yazıyı okuyan kendini uzay hekiminin kapısında buluyor.

Sağlam bir rapor almak için aracı kullananlar bile olur: "Hamili kart yakinimdir. Uzaya gitmeyi hak eden kıymetli bir insandır. Yakin ilginizi beklerim."

Vay arkadaş!

Normal ama bu ilgi. "Uzaya çift şerit yol yapacağız" dense "Uzay HGS'si nereden alınır?" diye soranlar olur.

Düşündüm de... Bu konuya partilerin yaklaşımları nasıl olur?

AK Parti: Dış güçlerin engellemelerine rağmen uzaya gidiyoruz.

CHP: Bunlar uzaya kaçacaklar. Elimizde belgeler var. ENSAR Vakfı ve TÜRGEV uzayda yurt inşa etmişler.

İYİ Parti: Türkiye'de her işi çözdünüz de uzay mı kaldı? Uzaya gidecek olan vatandaşımızı 5'li çeteden biri mi götürecek? Yolcu garantisi verdiniz mi?

MHP: Fatih'in torunları uzaydaki yerlerini alacaklardır. Uzaya gidecek aracın adı Abdülhamit Han olmalıdır.

SAADET Partisi: Rahmetli Erbakan Hocamızı dinleselerdi şimdi uzayda ağır sanayi bile kurmuş olurduk.

DEVA Partisi: Uzaya gidecek kişi mutlaka demokratik yöntemlerle seçilmelidir.

GELECEK Partisi: Seçilen vatandaşımızın uzayda yaşayacağı "değerli yalnızlık" hissi, bir gün pelikancıların yaşayacağı "değersiz yalnızlık" hissinden çok farklıdır.

HDP: Uzaya sadece bir vatandaşın gitmesi ayrımcılıktır. "Uzaya gidecek eş yolcular seçeneği" düşünülmeli ve "en az iki Türkiyeli gönderilmelidir."

DP: Keşke biri de gelip bizim fikrimizi sorsa.