Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
123456789
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
123456789

AVRUPA'NIN EKMEK SEPETİ VE BUĞDAY JEOPOLİTİĞİ ÜZERİNE

Ukrayna'yı Avrupa'nın “ekmek sepeti” olarak tanımlamak yanlış olmaz.

Tabii, bu tanımlama Rusya'nın Ukrayna'yı işgali öncesi için geçerliydi.

Rusya Devlet Başkanı Putin, yakıp yıkma kararı almadan önce Ukrayna, dünyanın en fazla buğday ihraç eden ilk 5 ülkesi arasındaydı.

Ülkenin, önemini daha iyi ortaya koyabilmek için, Ukrayna'nın yüzde 70'inin verimli topraklardan oluştuğunu, bunun Avrupa'nın tamamındaki ekilebilir toprakların neredeyse üçte birine tekabül ettiği bilgisini aktaralım.

Yani, Ukrayna, dünya üzerindeki buğday ithalatçısı ülkeler açısından stratejik gıda tedarikinde kritik önemi haiz konumda bulunuyordu.

Bu durum sadece Avrupa Birliği ülkeleri için geçerli değildi; örneğin Lübnan, buğday gereksiniminin yarısını, Yemen beşte birini, Libya da yüzde 43'ünü Ukrayna'dan yaptığı ithalatla karşılıyordu.

Türkiye, buğday ithalatının yüzde 13,4'ünü Ukrayna'dan yapıyordu.

Rusya'nın işgali nedeniyle Ukrayna’dan buğday ihracatının durma noktasına gelmesi, küresel bir krizi tetikledi. Deyim yerindeyse, dünyanın yarısı açlık tehdidi ile karşı karşıya kaldı.

Buğday fiyatlarının hızla yükselmesi Asya ve Afrika'da buğday ithal eden ülkeler için maliyetleri hızla arttırdı.

Burada kısa bir parantez açıp, küresel buğday arzının yüzde 35'inin hayvan yemi için kullanıldığı, bu durumdan et ürünlerin fiyatlarının etkilenmesinin kaçınılmaz olduğu notunu düşelim ve eğer kısa süre içinde çözüm bulunamazsa, krizin sonuçları bu ülkeler için tahmin edilenden daha ağır olacak!, diyelim ve devam edelim.

Ülkenin limanlarının Rus gemilerinin ablukası altında bulunması, deniz nakliye şirketlerinin sıcak çatışma riski olan bölgelerden uzak durmak istemesi, sigorta şirketlerinin primlerini astronomik düzeye taşıması, tedarik zincirinin kırılmasına neden oldu.

Ukrayna’nın sakladığı 40 milyon ton tahıl depolarda kaldı.

Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre yaklaşık 25 milyon ton tahıl Karadeniz ve Azak Denizi'ndeki Ukrayna limanlarında ihraç edilmeyi bekliyor!

Tabii ki tahılın hızla, bozulmadan ihraç edilmesi gerekiyor.

Durum böyle olunca, Avrupa Birliği kendince formül aramaya başladı.

Ukrayna tahılının öncelikle kara, demir yolu veya Tuna nehri üzerinden taşınması gündeme geldi. Ama gerek alt yapıdaki sıkıntılar, gerekse taşıma kapasitesinin sınırlı olması, bu formüllerin hızla rafa kalkmasına neden oldu.

Polonya ve Romanya üzerinden demiryolu ile yapılması öngörülen sevkiyat ise Ukrayna ve Avrupa ülkelerinde kullanılan demiryolu raylarının genişlikleri arasındaki farka takıldı. Ray genişliklerindeki standartın farklı olması, bunun düzeltilmesinin zaman alması ve bürokrasinin yavaş işlemesi sınır geçişlerinde sürenin iki haftaya kadar uzamasına neden oldu.

Bir eylem planı bile hazırlandı ama görünen o ki bugüne kadar bu eylem planından meseleye çözüm getirecek bir sonuç çıkmadı.

Görünen o ki, Avrupa ülkeleri meselenin bu yolla çözümünde pek istekli olmadı.

Böylece gözler yine Karadeniz'e, Ukrayna'nın Rus ablukası altında bulunan limanlarına çevrildi!

Eskilerin tabiriyle zurnanın zırt dediği yer burası oldu.

Avrupa-Atlantik değerler sisteminin stratejik oyun kurucuları, Türkiye'nin, Montrö Sözleşmesi'nin verdiği haklara dayanarak Ukrayna'daki savaşın başından bu yana kapalı tuttuğu Karadeniz'i açabilmek için için nabız yoklamaya başladılar.

Soralım...

ABD ve İngiliz donanmasına bağlı gemiler, Rusya'ya yönelik taktiksel bir baskı unsuru olarak Karadeniz'de bayrak sallayabilir miydi?

Bu, Karadeniz'de Türkiye'nin önüne geçmek için “fırsat penceresi” yaratabilir miydi?

“Küresel gıda krizini engellemek” gibi ulvi bir amaç için Batılı ülkelerin donanmalarının devreye girmesi, Rusya'nın ablukasının zayıflatılması ya da ortadan kaldırılması, Ukrayna'ya bağlı gemilerin ambarlarındaki tahılla birlikte söz konusu donanma unsurlarının refakatinde Karadeniz'den çıkması, Amerika ve İngiltere'ye Rusya karşısında siyaseten bir mevzi daha kazandırabilir miydi?

Bir de bu noktada akıllara başka bir soru daha geliyor:

“Acaba, Avrupa ülkelerinin Ukrayna'dan tahıl nakliyatında demiryollarını hızla devreye almamış olmasının nedeni, kendi donanmaları için Karadeniz'e sokma çabasının bir parçası mıydı?”

Kapalı kapılar ardında ne konuşuldu, hangi pazarlıklar yapıldı, tam olarak bilmiyoruz ama kulislere sızan bilgiler önemli.

Anlaşılan, yapılan hesap, kitap bu yöndeydi.

Amma ve lakin evde yapılan hesap çarşıya uymadı.

Karadeniz'de şimdi Türk donanmasının devreye girmesiyle bir “Buğday Koridoru” oluşturulması gündemde.

Türkiye'nin yasal dayanağı ise yine Montrö Sözleşmesi!

Tahıl taşıyan Ukrayna gemilerine Karadeniz'de Türk donamasına ait gemiler eşlik edecek. Operasyon merkezinin İstanbul'da olması planlanıyor.

Bir ölçüde de olsa, küresel gıda krizinin altındaki ateş söndürülmeye çalışılacak.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un Türkiye ziyaretinin önemli gündem maddelerinden birisi de bu. Ankara-Moskova arasında meseleye ilişkin mutabakat sağlanmış olmalı ki, Lavrov kritik ziyaretinin gündemine bu konuyu da almış!

İktidar şimdi söz konusu meseleyi, iç politikada kendi tabanını tahkim etmek, bundan bir diplomasi zaferi çıkarmak için malzeme yapar mı, “hayır” diyebilmek güç ama bu noktada, bir süre öncesine kadar sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş değerlerine karşı çıkma adına Montrö Sözleşmesi'ni bile tartışmaya açmaktan çekinmeyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imdadına yine Montrö Sözleşmesi'nin yetiştiğini söyleyerek yazımıza noktayı koyalım.