Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

GEZİ KARARI, İŞARET FİŞEĞİYDİ!

Merhaba!

Bugün, umut dolu bir başlangıç yaptık.

Yeni ve uzun bir yola çıktık, çok değerli meslektaşlarımla birlikte.

Her yeni başlangıçta olduğu gibi heyecanlıyız.

Gazete Durum, bugün internet üzerinden yayınına başladı, okuyucusuyla buluştu.

2022 itibarıyla 31 yılı devirdiğim meslek hayatımın her anı benim için çok ama çok değerli. Ancak ilk kez bir yayın kuruluşunun doğumuna bu kadar yakından tanık oldum.

İlk kez, bir gazete elimde, elimizde doğdu, ilk nefesini yine kucağımızda, kollarımızın arasında aldı!

Ve yeni gazetemizle, Gazete Durum'la birlikte bugün; bildiğimizi, gördüğümüzü, hissettiğimizi, sizinle paylaşmak için ilk adımımızı attık.

Amacımız, tarafsız, bağımsız ve özgür bir yayıncılık!

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş değerleri ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, yayın anlayışımızın temelini oluşturuyor.

Amma velakin, bugünkü ahval ve şerait içinde çıktığımız yolun fazlasıyla zorlu olduğunun bilincindeyiz. Diğer yandan bu topraklar üzerinde yaşadığımız sürece umudumuzu yitirme lüksümüzün olmadığını da biliyoruz!

Büyük usta Yaşar Kemal'in; yaşam umutsuzluktan umut üretmektir, insan bugüne böyle gelmiştir, sözünü bir kez daha anımsayıp, yeniden umut dolu bir merhaba diyerek kalemimizi elimize alalım...

      * * *

Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belli olmuştu!

Yargıtay 3. Dairesi'nin, beş ayrı suçlamadan verilen mahkumiyet kararının üçünü onamasıyla 4 yıl 11 ay 20 günlük hapis cezası kesinleşen CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na siyasi yasak getirilmesi sürpriz değildi elbette.

Biz, Gezi davasında Osman Kavala'nın ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasının hukukla ve vicdanla açıklanabilir olmadığını konuşup tartışırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çoktan seçim startını vermişti.

Osman Kavala ve diğer sanıklara ilişkin verilen karar; seçim sath-ı mailine girmiş olduğumuzu açıkça ilan etmesinin yanı sıra, bu süreçte seçime nasıl ve hangi koşullarda gideceğimize yönelik net mesajlar taşıyordu.

Yani, iktidar önce Gezi davası kararlarıyla muhalif kitleye gözdağı verip, Türkiye'yi seçime, hukuksuzluğun öne çıktığı ağır bir baskı ortamında götüreceğini açıkça ortaya koyarken, Kaftancıoğlu'na getirilen siyaset yasağıyla elini daha da yükselttiğini gösterdi!

Muhalefet, iktidarın bir sonraki adımını hesaplayıp ona göre bir pozisyon alır mı, şimdiden bir şey söylemek zor ama CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün itibarıyla takınacağı tutum, hem kendisinin, hem partisinin, hem de seçim sürecinde muhalefet blokunun başarısı açısından belirleyici olacak.

Sadece birkaç sert açıklamanın ya da -adalet yürüyüşü, elektrik faturası ödememe gibi- arkası getirilmeyen, protesto eylemlerinin seçmenin siyasi davranışına kayda değer bir şekilde yansımadığı ortadayken, bundan sonra muhalefetin atacağı her adımın kritik önemi haiz olduğuna ve büyük önem taşıdığına güçlü şekilde vurgu yapmak gerekiyor.

Eğer muhalefet, iktidara topluma güven verecek şekilde “Elini yükselttiğini gördüm” diyemezse, net ve kararlı bir tutum sergileyemezse, bundan sonra sıranın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na geleceğini düşünmemek safdillik olacaktır.

Tabii ki bir de HDP'ya açılmış kapatma davası var!

Burada kısa bir ayraçla, Gezi davası kararlarına toplumsal tepkinin sınırlı kalmasının, Kaftancıoğlu'na kolayca siyaset yasağı getirilmesinde iktidarı cesaretlendirmiş olduğuna da işaret edelim. 

Kaftancıoğlu'nun ardından İmamoğlu'na siyasi yasak getirilmesi ve hatta yasaklı siyasetçiler listesine HDP'nin ağır toplarından bazılarının eklenmesi, iktidarın seçim sürecinde elini güçlendirip muhalefetin manevra alanını kısıtlayacaktır kuşkusuz!

Erdoğan'ın kendi tabanını İslamcı ve milliyetçi retorikle tahkim etme gücünü düşündüğümüzde, muhalefetin işinin bu süreçte oldukça zor olduğunu söylemek yanlış olmayacak.

Diğer yandan Erdoğan'ın siyasi algoritmasının tamamen seçim kazanma üzerine kurulu olması, aynı zamanda iktidarın yumuşak karnını da oluşturuyor. İktidarın, Gezi ve benzeri güçlü toplumsal hareketlilikten ciddi anlamda çekiniyor ve korkuyor olmasının nedeni de bu.

Erdoğan'ın seçimleri her ne pahasına olursa olsun kazanma hedefiyle toplumu kutuplaştırması sadece kendi tabanını tahkim etmekle kalmıyor, kendine göre karşı mahallede olanların da saflarını sıklaştırmasına neden oluyor.

İktidar karşı mahallede safları sıklaştırmış kitlelerin bir şekilde sokağa dökülmesinin kendileri için büyük tehdit oluşturacağını düşünüyor olmalı ki, insanların topluca bir araya gelecekleri etkinlikleri sudan sebeplerle iptal ediyor.

Bu kritik süreçte Adana, sonra da Anadolu Fest'i kapsayacak şekilde, Eskişehir'de yapılması planlanan etkinliklerin her iki ilin valisinin kararlarıyla iptal edilmiş olması tesadüf değil elbette

12-15 Mayıs tarihleri arasında yapılması planlanan Anadolu Fest iptal edilmeseydi, genç nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir öğrenci kenti olan Eskişehir'deki etkinliklerde Kaftancıoğlu kararının elbette yansımaları olacaktı.

Belki de ikinci bir Gezi'nin kıvılcımı çakacaktı!

İktidarın insanların bir araya geleceği etkinlikleri yasaklama yaklaşımının toplumu daha fazla gereceği, su götürmez bir gerçek.

Ezcümle, seçim 2023'ten önce yapılır mı yapılmaz mı, bu aşamada tahmin yürütmek zor ama her halükarda Türkiye'yi oldukça sıcak ve hareketli yazın beklediği değerlendirmesini yaparak yazımıza noktayı koyalım.