Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Ukrayna krizinde AB'nin yeni strateji ihtiyacı

Avrupa Birliği (AB), Rusya'nın saldırısının başlamasından bu yana Ukrayna'ya kesintisiz bir şekilde destek vermeyi ve -kısmen de olsa- bir arada durmayı başardı. Bu, bazıları yapısal olmak üzere çok sayıda anlaşmazlık yaşayan üye ülkeler açısından oldukça etkileyiciydi ancak savaşta taraf olmanın elbette birlik için ağır bedelleri oldu. 

AB, savaş başlar başlamaz hemen pozisyon almadı ilk etapta Rusya ile müzakere yolu yani diplomasi kanalları denendi ancak bundan sonuç alınamadı. Bir süre sonra AB üyesi devletler, özellikle doğu kanadında bulunanlar, hızlıca Rusya karşıtı pozisyona yerleşmeye başladı. Macaristan gibi istisnai durumlar da olmadı değil ama Putin yanlısı neofaşist Viktor Orban'ı da fon kesintileriyle şimdilik susturdular. 

AB, geçen yıl aralık ayı ortasında, Moskova'ya karşı dokuzuncu kısıtlayıcı önlemler paketini kabul etti. Birlik üyeleri yine kısa bir süre önce ekonomisini desteklemek için Ukrayna'ya toplam 18 milyar euroluk kredi sağlamaya yönelik bir yasa teklifi üzerinde anlaştı. 2022 yılı Aralık ayı başlarında, G7 ülkeleri ile Avustralya'nın da katılımıyla Rus petrolünün fiyatına ilişkin bir tavan konusunda ortak bir pozisyon belirleyerek uygulamaya başladılar ancak yukarıda da belirttiğim gibi taraf olmanın ağır bedelleri oldu AB için. Özellikle Rusya'nın misilleme yaparak, doğal gaz arzını sonlandırması AB ekonomisinin daralmasına neden oldu. Enerji fiyatlarının sıçraması enflasyonun kontrolden çıkmasına yol açtı. 2022 yılında AB'de enflasyon yüzde 9 seviyesinde dalgalanırken, Euro Bölgesi'nde ise yüzde 8,5 ile tarihi oranları yakaladı. Bu kış, Avrupa'nın enerji güvenliği için kötü durum senaryolarının bertaraf edilmesi rahatlama sağlamış olsa da gelecek yıla ilişkin tedirginliklerin devam ettiğini vurgulamak gerekiyor.

Bunun yanı sıra, savaştan kaynaklanan ekonomik sıkıntının uzaması ve kriz ortamında ekonomik açıdan savunmasız olan insan sayısının artması, Avrupa şüphecisi neofaşistleri güçlendirdi. Neofaşistler, bu yoldan ilerleyerek insanların AB'ye olan güvenlerini törpülemeye çalışıyorlar. 

Bu tabloda önümüzde yanıt bulması gereken önemli bir soru bekliyor. Soru şu: "Avrupa yeni yılda savaşa ilişkin nasıl bir tavır belirleyecek?" AB, savaşın ekonomik zararını ve siyasi yansımalarını sineye çekerek, Ukrayna'nın sadık bir müttefiki olarak kalmaya devam edecek mi yoksa bıkkınlık, yorgunluk, faşistlerin yaydığı "aç kalacağız" korkusu ve ekonomik çıkarlar ile reelpolitik galip gelecek ve Kiev'e diplomatik müzakerelere başlama yönünde baskı mı yapacak? 

Brüksel'deki ABD Alman Marshall Fonu'nun Kıdemli Üyesi Jakob Kierkegaard, "Ukrayna'daki savaşın, 2023'ün ikinci yarısına kadar devam edeceği neredeyse kesin" tespitinde bulunuyor. Kierkegaard, "Yine de Rusya'nın kendisinden 20 kat büyük AB ekonomisiyle baş edememesi ve Batı'nın Kiev'e desteği sağlam göründüğü için Ukrayna'nın galip gelmesi çok muhtemel. Bu nedenle AB ekonomisinde 2023'te olası bir durgunluk yaşanacağını düşünmüyorum" diye ekliyor. Bu, AB için iyi olan senaryo. 

Bir paragraf üstteki sorunun yanıtına gelince, AB içerisinde kamuoyu yoklamaları yapan Eurobarometer'in son araştırması, Avrupalıların yüzde 71'inin Rusya'ya yaptırım uygulanmasından yana olduğunu gösteriyor. Yine AB vatandaşlarının yüzde 70'i Ukrayna'ya yardıma devam edilmesini istiyor. Eğer, reelpolitik bir süre daha görmezden gelinirse -'reelpolitik' derken örneğin, AB'nin Rus gazının yerini henüz dolduramamış olmasından bahsediyoruz- AB'nin Ukrayna'yı desteklemeye devam edeceğini söyleyebiliriz. Görüntü şimdilik böyle ama "müzakere çağrıları"nın da artmaya devam ettiğini belirtmek gerekiyor. 

Birlik, Ukrayna'daki savaş özelinde benzeri görülmemiş başka hamleler de yaptı. Örneğin, 4 Mart'ta, Avrupa topraklarına gelen tüm Ukraynalı mültecilere kalma, çalışma, eğitim sistemine erişim, sağlık ve sosyal yardım hizmetleri sağlayan "Geçici Koruma Direktifi"ni etkinleştirdi. Ayrıca ilk kez, askeri yardımın topluluk fonları ile finanse edilmesini onayladı. AB vatandaşlarına yönelik anketlere bakıldığında, üye devletler arasındaki bazı anlaşmazlıklara ve ekonominin sıkıntılı durumuna rağmen, AB'nin Ukrayna politikası Avrupa kamuoyunun desteğini almış görünüyor. 

Bunların yanı sıra önemli bir tehlike sürekli pusuda bekliyor. Rusya'nın kış ortasında Ukrayna'nın altyapısını bombalaması nedeniyle beklenen yeni mülteci akını, kıtanın faşistlerinin daha da azgınlaşmasına neden olabilir. Ukraynalıların genel olarak Hristiyan, sarışın ve renkli gözlü olmaları dahi faşist saldırıların hedefi olmalarını engellemiyor. "Almanya Almanlarındır", "İtalya İtalyanlarındır", "Macaristan Macarlarındır" benzeri zırvalar dışında hiçbir politik üretimleri ve diskurları olmayan kıtalı faşistler için saldırı düzenleyecekleri kitlenin genişlemesinden daha mutluluk verici bir şey olamaz sanıyorum. Bu da AB için kötü senaryo. 

Sonuç olarak, yeni yılda AB'nin Ukrayna'daki savaşa bakış açısında fazlaca bir değişiklik olacağını düşünmüyorum. Ukrayna'ya yardım devam edecektir ancak bu arada Rusya ile diplomasi kanalları da açık tutulacaktır. Örneğin, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, belli aralıklarla Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefon görüşmeleri yapmaya devam ediyorlar. 

Diğer yandan, savaşın gidişatı Putin'in politik kaderini de belirleyecek. Savaşı kaybetmesi durumunda Putin, Kremlin Sarayı'ndan taşınmak zorunda kalabilir ve bir daha Rusya siyasetinde etkili olamaz. Tüm bu etmenler üst üste okunduğunda savaşın bir an önce sona erdirilmesine çalışmanın herkes için en doğru yaklaşım olacağı açıkça ortada. Bu da yeni bir strateji kurulması ihtiyacına işaret ediyor. Aksi halde savaştan kaynaklanan ve karşılıklı bağımlılık sistematiğine içkin enerji krizi, yaptırımlar benzeri sorunların giderek daha da derinleşeceği görülüyor. Bu kimsenin hayrına olmayacaktır.