Cinsel istismar nedeniyle gözaltı
Cinsel istismar nedeniyle gözaltı
Yılmaz Erdoğan ve Cemre Ebüzziya
Yılmaz Erdoğan ve Cemre Ebüzziya
Sertab Erener: Sağlık sorunlarıyla boğuşuyordum
Sertab Erener: Sağlık sorunlarıyla boğuşuyordum
"Çağ dışı bir ahlak anlayışı"
123456789
Cinsel istismar nedeniyle gözaltı
Cinsel istismar nedeniyle gözaltı
Yılmaz Erdoğan ve Cemre Ebüzziya
Yılmaz Erdoğan ve Cemre Ebüzziya
Sertab Erener: Sağlık sorunlarıyla boğuşuyordum
Sertab Erener: Sağlık sorunlarıyla boğuşuyordum
"Çağ dışı bir ahlak anlayışı"
123456789

Macaristan: AB, otoriterliği finanse etmeye devam edecek mi?

Avrupa Komisyonu, yolsuzlukla mücadelede yeterince çaba göstermediği gerekçesiyle Macaristan'a fonlardan ayrılan 7,5 milyar euroluk finansmanı dondurmak istiyor. Birçok Avrupalı siyaset uzmanı, bunun "çok geç alınmış bir karar olduğunu" vurguluyor. 

Macaristan'ın neofaşist Başbakanı Viktor Orban için AB fonları konusunda seçenekler tükeniyor. Bugüne kadar demokrasiye ilişkin ciddi bir reform programı yürütüyormuş gibi yaparak fon akışının devamını sağlayan Orban için Brüksel kulislerinde, "AB fonlarını artık akrabalarıyla birlikte yutmasına izin vermeyeceğiz" cümlesi daha yüksek sesle dile getiriliyor. Orban'ın AB'den gelen fonları akrabalarıyla iç ettiğine dair söylentiler uzun bir süredir kulaktan kulağa fısıldanıyor. Bu noktada, AB Komisyonu ve bakanlar konseyinin, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargının AB için vazgeçilmez bir ortak temel olduğu konusunda ısrar etmesi gerekiyor. O nedenle Avrupa demokrasi cephesi, AB'nin Macaristan konusunda "sağlam bir duruş sergilemesini" talep ediyor. Macaristan meselesi AB'nin kurucu değerlerine bağlılığını da test edecek aynı zamanda. Orban faşizmine bugüne kadar verilen tavizin sürmesinin "birlikte kalabilme" gücünü zayıflattığını da göz ardı etmemek gerekiyor. 

Bununla birlikte Macaristan'ın Orban önderliğinde yürüttüğü AB düşmanlığı üzerine kurulu politikasının ülkeyi giderek yalnızlığa sürüklediği görülüyor. Macar gazeteci Tomas Ronay, Nepszava gazetesindeki yazısında bu durumu, "Macaristan hükümetinin politikaları Brüksel düşmanlığı üzerine kurulu. Şimdi hükümetin bekası, beyinleri başarıyla yıkanmış olanlara ve bizi uçuruma sürükleyecek bu ölümcül AB karşıtı duruşu destekleyenlere bağlı. Ve hükümet için kendi iktidarını elinde tutmanın, kitlesel olarak yoksullaşmış bir nüfusun çıkarlarından daha önemli olmasından korkulmalıdır" sözleriyle özetliyor. Tüm otokratlar için aynı şey geçerli sanıyorum. İktidar ve güç aşkıyla "kitlesel olarak yoksullaşmış kitleleri" umursayan bir otokrat tanıyan var mı? 

Orban, yıllardır AB'ye fonlar konusunda ayar verip duruyor. Sürekli "veto" kartıyla şantaj yapıyor. Ancak diğer AB üyesi ülkelerin vergi mükellefleri tarafından karşılanan sübvansiyonların toplamı olan fonların Orban, akrabaları ve arkadaşlarının hesaplarına intikâl etmesi elbette yine AB'nin suçu. Uzun zamandır Orban'ın veto şantajına boyun eğen Avrupa, meselenin bu noktaya gelmesinin sorumlusu elbette. Şimdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp AB'ye, "Bize demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, insan hakları konusunda ayar verip duruyorsunuz ama durumu aynı bize benzeyen Macaristan neden hâlâ AB üyesi?" diye sorsa verilecek bir cevap yoktur muhtemelen diye düşünüyorum. 

Bunun yanı sıra Macaristan, 7,5 milyar euroluk fon kesintisi gündeme geldiğinden bu yana AB'de yapılan oylamaların çoğunda ya "hayır" oyu veriyor ya da "çekimser" kalıyor. Veto şantajın somutlaştırıyor yani. Hâlâ ısrarla AB'nin "demokratik gerekleri"ni yerine getirmeyi reddediyorlar. Bu bağlamda, Brüksel kulislerinde "Macaristan'a neden hâlâ yardım ediyoruz?" sorusu dilden dile dolaşıyor. 

Orban'ın destekçileri de var tabii ki. Örneğin, İsveç'in yeni kukla hükümetinin iplerini elinde tutan neonazi partisi İsveç Demokratları. Fransız aşırı sağcılar, İtalyan aşırı sağcılar vs... Faşist bir şer cephesi olduğu gibi arkasında duruyor Orban'ın. Bunlar, "Fon kesintisi gibi caydırıcı araçların gelecekte başka ülkelere karşı başka gerekçelerle kullanılabileceğinden endişeleniyoruz" argümanı ekseninde savunma yapıyorlar. İsveç'in, sırf "NATO üyeliğine olan vetoyu kaldırsın" diye AB bütçesi oylamasında Macaristan ile çekimser kalmasının neonazi partisi İsveç Demokratları'nın baskısıyla olduğu yazılıyor ülke medyasında. İsveçli gazeteci Susanna Kierkegaard, Aftonbladet'deki köşe yazısında, "İsveç, 2023'ün ilk yarısında AB Konseyi başkanlığını yürütecek ama bunun yerine, kendi demokrasisini ortadan kaldırmak için şantaja başvuran Macaristan'ın yanında, kol kola oturduk" ifadelerini kullandı bu meseleye ilişkin olarak. 

Ezcümle, AB içerisinde Macaristan, Polonya gibi otokratların yönettiği ülkelerden kaynaklı yapısal sorunlar yaşanıyor. Bu sorunların, fon kesmeyle falan halledilemeyeceği açık bir şekilde görülüyor. Sorunların tümü birliğin kimyasıyla ilgili. AB bir karar kavşağına yaklaşıyor. Ya "birlik dağılmasın" diye elini böğrüne koyup, susup oturacak ya da ilkelerine sahip çıkıp daha sert önlemlere başvuracak. Aksi halde zaten birçok ülkede yükselen AB karşıtı aşırı sağ, birliğin dağılması konusunda gerekeni yapacaktır.