Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Demokrasinin Siyasi Şiddet ile Sınavı

Türkiye’nin her yerinde artan siyasi şiddet olayları, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yapılan saldırı ile zirveye ulaştı. İmamoğlu’na yapılan saldırı ile demokrasi tarihimiz bir kez daha yara aldı.

Erzurum’da gerçekleşen saldırı, sadece bir siyasi figürü hedef almadı aynı zamanda demokrasi geleneğimizi de tehdit etti. 


Demokrasi geleneğimizi tehdit eden bu dil, halkın demokrasiye olan inanıcını ve seçim güvenliğine yönelik endişelerini arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Siyasi şiddet olayları halkın iradesini değiştirebilir mi? Tabii ki hayır.

Başka bir pencereden bakacak olursak, Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu saldırı, ülkemizde olduğu gibi dünyanın her yerinde demokratik değerlere yönelik bir tehdittir.


Demokrasinin temel taşlarından biri olan seçimlerin; adil, özgür ve demokratik bir şekilde gerçekleşmesini engellemeye yönelik kötücül açıklamalar ve davranışlar bugüne kadar devam etti. Peki ama bu süreci nasıl okumamız gerekiyor?

Millet İttifakı'nın seçim bürolarına yönelik yapılan saldırılar, halkın iradesini etkilemeye çalışan unsurların varlığının en büyük ispatıdır. Bu durum, ülkemizin giderek demokrasiden uzaklaştığını gösteriyor. Ayni zamanda yaşanan siyasi şiddet olayları, seçim sürecindeki güvenlik açıklarını ve siyasi parti liderlerine yönelik riskleri de ortaya çıkarmış oldu.


Bu durum açıkça seçim güvenliği ve demokrasimiz adına bir uyarı niteliğindedir.

Failler ortadadır. Halkın seçme ve seçilme özgürlüğüne engel koymak isteyenler, demokrasi ruhunu yok etmeye çalışanlar ile aynı odaklardır. Oysaki seçimler bir ülkenin demokratik sağlının göstergesi olarak kabul edilmelidir. Bu pencereden bakınca Türkiye demokrasinin kan kaybettiğini söyleyebiliriz.


Demokrasimizi korumak adına her vatandaşın eşit ve özgür bir şekilde oy kullanabilmesi ve tercihlerini özgürce ifade edebilmesi için seçimlerin güvenliğinin sağlanması elzemdir. Yapılan bütün saldırılara ve siyasi gerginliğe rağmen bizler demokratik değerlere olan inancımızı korumak zorundayız. Bu tür saldırılar karşısında korkuya kapılmak yerine sandıklara sahip çıkarak önümüzdeki seçimin güvenli bir şekilde gerçekleşmesi için provokasyonlara karşı dikkatli olmak zorundayız. Demokratik bir toplumun inşası öncelikle seçimlerin güvenli bir şekilde icra edilmesine bağlıdır.

Yaşanan şiddet olaylarından çıkardığımız ders ile demokrasimizi daha güçlü bir şekilde inşa etmek zorundayız. Unutmayalım sandığa ne girerse o çıkar.