Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

GENÇLİK İTTİFAKI

Haziran ayında yapılması planlanan seçimler ile ilgili siyaset arenasında farklı hesaplar yapılmaya başlandı. Meclis'in, 14 Şubat'ta kendini feshedeceği, 2 gün sonra Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) seçim takvimini açıklayacağı konuşuluyor. Bu senaryoya göre 16 Nisan'da, sandık vatandaşın önüne gelmiş olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, anayasa engeline takılmadan 3'üncü kez aday olabilmesi için 20 Nisan'dan önce sandığı vatandaşın önüne getirmesi gerekiyor. Buraya kadar anlattığımız her şey şekil şartı ve seçim tarihine ilişkindi. Bir diğer tartışma konusu ise seçimlerin demokratik bir ortamda yapılıp yapılmayacağına yönelik.

Uluslararası medyada, AKP iktidarında, seçimlerin adil koşullarda yapılmasını sağlayan demokratik kurumların ve basın özgürlüğünün büyük zarar gördüğü eleştirilere konu oluyor. Örneğin, Freedom House tarafından yayınlanan Dünya Özgürlük Raporu'na göre; Türkiye 195 ülke arasında 144. sırada yer alıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) tarafından yayınlanan dünya basın özgürlüğü endeksine göre Türkiye, 180 ülke arasında 149. sırada yer alıyor. Raporda yapılan değerlendirmeye göre, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye'de basın özgürlüğünde büyük bir gerilemeye neden oldu. Yayınlanan raporlara ve uluslararası eleştirilere rağmen 6 Nisan'da Resmi Gazete'de yayınlanan milletvekili seçim kanununda yapılan değişiklik ile uluslararası alanda Türkiye'nin itibarının olumsuz yönde etkilendiğini söyleyebiliriz. Türkiye’de demokrasi değerlerinin gerilemesinin yarattığı süreç, ekonomik büyümeyi sekteye uğrattı. Bu durumun faturası elbette ağır oldu. Ülkece ciddi bir ekonomik krizle baş etmek zorunda kaldık. İstanbul Planlama Ajansı'nın hazırladığı “Ekonomik Kriz Kıskacındaki İstanbul'da Geçim ve Dayanışma” raporunda; toplumun bel kemiğini oluşturan orta sınıfın giderek yoksullaşmakta olduğu, hatta temel gıda maddelerini temin etmekte bile zorluk çektiği rapor edildi. Raporda dile getirilenler sadece İstanbul gibi büyükşehirlerin sorunu değil, Anadolu’nun en ücra köşelerinde bile hissedilen bir durum. Bir şekilde gelir dağılımı eşitsizliği kötüleşmeye devam ediyor. Türkiye'de enflasyon savaş halindeki Rusya ve Ukrayna'dan daha yüksek bir seviyeye geldi. Paramız diğer para birimlerine karşı hızla değer kaybediyor. Nitekim son 18 ayda TL; ABD doları karşısında yaklaşık %75 değer kaybetti. Edirne ve Artvin gibi sınır vilayetleri daha ucuza alışveriş yapmak için Türkiye'ye gelen Bulgar ve Gürcü vatandaşlarla dolup taşıyor. Vatandaşlarımız daha ucuza telefon alabilmek için Sarp Sınır Kapısı'nda uzun kuyruklar oluşturmuş durumda. Türkiye’nin, NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip olmasına rağmen, doğu ve güney sınırlarımızın Avrupa'ya seyahat etmek isteyen mülteciler tarafından kolayca geçiliyor olması halkın tepkisine neden oluyor. Hızla artan mülteci nüfusu nedeniyle Türk toplumunun demografik yapısının değişmesi herkesi endişelendiriyor.

Öte yandan iç politikada yaşanan olumsuzluklara rağmen dış politikada yaşanan gelişmeler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi desteğini artırmak için kullanabileceği koşulların oluşmasına yardımcı oldu. AREA Araştırma Şirketi tarafından yapılan son kamuoyu yoklamasında, "Yarın seçim olsa kime (milletvekilliği) oy verirsiniz?" sorusunda cevap, %28 AKP, %6 MHP çıkıyor. Mevcut durumda bile kamuoyu yoklamalarına göre; Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için anketlerde hâlâ favori aday olarak gösteriliyor. Süreç CHP açısından olağan işliyor olmalı. Kemal Kılıçdaroğlu,6'lı Masa'nın Cumhurbaşkanı adayını "Seçim kararı alındıktan sonra açıklayacağız" dedi. CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, "Nisan başına kadar yapılacak bir erken seçime biz de destek veririz, ama nisanın ilk haftasından sonra yapılacak bir erken seçime, biz destek olmayız" diyerek yeni Seçim Kanunu ile sandığa gitmek istemediklerini ifade etmiş oldu. Kemal Bey ve Öztrak'ın açıklamasını bir yere not alalım, seçim takvimine tekrar geri dönelim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, anayasa engeline takılmadan 3'üncü kez aday olabilmesi için sandığın 20 Nisan'dan önce vatandaşın önüne gelmesi gerekiyor. Bu durumda Meclis kendini 14 Şubat’ta feshet etmek durumunda kalacak, 2 gün sonra ise Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçim takvimini açıklayacak. Geldiğimiz noktada, Kemal Bey'in adaylığını ilan edeceği tarihi artık öngörebilir olduk.

Peki HDP konusu ne olacak ?

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi açısından, siyasi partilerin kapatılması belli şartlara bağlanmış durumda. Dünya Özgürlük Raporu'nda bu kadar geriye gitmişken Erdoğan'ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kriterlerini dikkate alacağını, meşrutiyetini tartışmaya açmaktan kaçınacağını düşünüyorum. Devlet Bahçeli'nin Aralık 2020'de "HDP'nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır" sözlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Bu konuda en çok bizim ağzımız yandı. Parti kapatmayı AK Parti zorlaştırdı. Bu bizim kararımız zaten. Parti kapatmak yerine, kişiler üzerinden bir ceza verilecekse verilmelidir" şeklinde karşılık vermişti. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi'nden şubat ayında HDP'nin kapatılmasına yönelik bir kararın çıkması olası görünmüyor. Muhtemelen devlet yardımının kesilmesi ya da parti üyelerine 5 yıl süre ile siyaset yasağı getirileceğini ön görebiliriz. CHP eski Genel Sekreteri Mehmet Sevigen, "Eğer HDP kapatılırsa HDP'li vekiller DEVA'dan seçime girecek" demişti. Bu ihtimal hâlâ devrede mi? Bence değil. Bu seçim önceki seçimlerden önemli. En hayati seçim. Bu nedenle seçim takviminin açıklanması ile süreç HDP’nin kapatma davasına, kapatma davası ise siyaset yasağına evirilecek gibi görünüyor. Kapatma davasının görüldüğü süreçte Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının açıklanacak olması dikkat dağınıklığına neden olacaktır. Böyle bir ortamda muhalefet partilerinin kaç yerde miting düzenleyeceğini gerçekten merak ediyorum. Kemal Kılıçdaroğlu sadece 11 büyükşehirde mi miting yapmayı planlıyor olabilir? İYİ Parti'ye ait olan bir büyükşehir belediyesini de ekleyelim 12. Bu soruları sormamız gerekiyor mu? Cumhurbaşkanı adayı artık 6'lı Masa dışından gösterilebilir mi? Mevcut seçim takvimi bu olasılığın gerçekleşmeyeceğine işaret ediyor. Kalan kısa süre adayın kendini tanıtması için yeterli olur mu? Aday belki kirlenmez ama temiz de kalmaz. Bu ve benzer soruları birçok insanın kendine sorduğunu biliyorum. Cevap bulamayan ya da bulmakta güçlük çeken birçok kişinin Millet İttifakı yerine Cumhur İttifakı'na yöneldiğini ya da oradan kopamadığını gözlemliyoruz. Elbette bu siyasi tablonun arkasında birden fazla sebep var. Sebep her ne olursa olsun, muhalefet bloğunun etkin muhalefet yaptığından bahsetmek mümkün değil. Ülkenin mevcut sorunlarını çözebileceklerine seçmeni ikna edecek somut politikalar ürettiklerini söyleyebilir miyiz? Kemal Kılıçdaroğlu,"6 lider kimi aday olarak gösterirse göstersin o isim kazanacak" diyor, peki bu o kadar kolay mı? Kararsızların oyu dikkate alınıyor mu? Cevabı duyar gibiyim. Aday belirleyecek. Peki, anketlerde Kılıçdaroğlu’nun durumu nedir? Akşener Başbakan olabiliyor mu? Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olursa İmamoğlu, Akşener’in başbakanlıkta rakibi olur mu? Sartori, demokrasi teorisine geri dönüş sürecini demokrasinin idealleri ile toplumsal gerçeklikler arasında mantıksal bir bağ kurma girişimi olarak tanımlar. Millet İttifakı’nın parlamenter sisteme dönüş idealini Sartori’nin demokrasiye dönüş teorisinde benzetecek olursak, muhalefet partilerinin demokrasi ideali toplumsal gerçeklerle daha doğrusu sokağın gerçeği ile örtüşüyor mu? Muhalefet partilerinin demokrasi ideali nedir? Çok soru sorduğumun farkındayım. Bitirelim... Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere “Önümüzdeki seçimlerin kilidini şu veya bu parti değil bizatihi sizler açacaksınız" diyor. Ben de Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a katılıyorum. Siyaset cesaret işidir. Ya Erdoğan kadar cesur olacaksınız ya da Erdoğan’ı yenecek kadar cesur olmak zorundasınız. Cumhuriyet’in öksüz çocukları, Cumhuriyet'e ve demokrasiye sahip çıkacak kadar cesur. Halkın kavgasında, memleketin aydınlık günleri için gençlik ittifakı yola çıktı. Siyasi Partiler Kanunu'nun yarattığı genel başkan diktasına karşı bekleyin biri daha geliyor…