Rusya KKTC’yi tanımaya mı hazırlanıyor?

Birleşmiş Milletler'in (BM) 77’nci Genel Kurulu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Cumhurbaşkanı Nicos Anastasiadis arasında tartışmalara sahne olmuştu. Anastasiadis’in Türkiye’yi işgalcilik ile suçlamasını Erdoğan, "Doğu Akdeniz’de ve Ege’deki tüm sorunları uluslararası hukuka uygun olarak çözelim" önerisi ile savuşturdu. Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis arasındaki kavgadan yararlanmak isteyen Amerika, bir yandan Midilli ve Sisam adalarını silahlandırırken öte yandan GKRY’ye yönelik olarak uygulanan silah ambargosunu kaldırdı. Amerika bu hamlesi ile Türkiye’nin batıya sırtını dönmesinden duyduğu rahatsızlığı vurgulamış oldu. 

Özbekistan Semerkant’ta 11 Kasım 2022’de Türk Devletleri 9’uncu Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci üye olduğunu duyurmasının ardından Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda kullandığı, "Adım adım… O da olacak! Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türk Devletleri Teşkilatı’na Gözlemci üye olarak kabul edildi" sözleri, KKTC’nin tam üyelik yolunda ilerlediğini, Türk Devletleri Teşkilatı’nın KKTC’yi tanıyabileceğinin sinyalini verdi.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın bu hamlesi sonrası Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına yönelik bölgesel iş birliği ve enerji güvenliğinin sağlanmasına yönelik tartışmalar giderek artacak gibi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu vesilesiyle bulunduğu New York’ta gazetecilere açıkladığı “Rusya’nın KKTC’ye direkt uçuşlara başlamasından memnuniyet duyarız” sözleri ile Rusya’nın KKTC’yi tanıyacağına yönelik yapılan tartışmalar, Türk Devletleri Teşkilatı'na KKTC’nin gözlemci üye sıfatı ile kabul edilmesi sonrası ete kemiğe bürünmüş oldu. Rusya’nın KKTC’yi tanıyacağına yönelik tartışmalar, 15 Kasım’da açılacak olan yeni Ercan Havalimanı’na Rus uçaklarının inmesi ile cevap bulacaktır.

Türk Devletleri Teşkilatı'na Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözlemci üye olma sıfatıyla katılması elbette diplomatik bir kazanımdır. Fakat Türk Devletleri arasındaki sınır sorunları, su sorunu, etnik sorunlar, enerji sorunu, radikal dini akımlar ve demokratikleşme problemleri çözülmeden adanın kronik sorunlarına çözüm üretmesi beklenemez. Bu nedenle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, toprak bütünlüğünü bağımsızlık ve egemenliğini, emperyal hırslardan ve askeri ittifaklardan sadece Türkiye garantörlüğü ve Atlantik İttifakı'nın çatısı altında koruyabilir. Bana kızanlara İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un Türkiye ziyaretini hatırlatmak isterim.

Sonuç olarak; Cumhurbaşkanı Erdoğan diplomasi masasında elini güçlendirmek istiyorsa Doğu Akdeniz’de ve Ege’de yaşanan tüm sorunların çözümünü uluslararası hukuka uygun olarak iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözmenin yollarını aramalıdır. Aksi takdirde Türkiye ve Yunanistan’ın iç politikaya yönelik attığı adımlar, Amerika ve Rusya'nın revizyonist politikalarına hizmet edecektir. Adadaki silahlanma yarışının artması, adanın silahlanması en çok ada halkına zarar verecektir. Kıbrıs halkının güvenliği liderlerin kariyer planlarından daha önemlidir.