Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

DÜNYANIN MERKEZİNE YOLCULUK MU ETSEK?

İnsanın yaşama dair sevdiği şeyler olmalı.

Hayat, hiçe yapılan eklentiler bütünüdür, diye düşünür ve bu anlamda hiçe yaptığımız eklentilerin, hiçi varlığa dönüştürdüğüne inanırım.

Şimdi bu cümle anlatacağım konu için hem gerekli hem de gereksiz oldu aslında.

Demem o ki çok yönlü olmalı insan. Ya da olmayı denemeli, deneyebildiğince…

En sevdiği şeyler olmalı.

En sevdiği şarkı,

En sevdiği şehir,

En sevdiği resim,

En sevdiği animasyon kahramanı,

En sevdiği çiçek,

En sevdiği roman,

Ne kadar çok “en” varsa o “boy”dadır hayatın…

Topla enlerini hayatının odur. O kadar zengin ya da o kadar fakirsindir…

Kızımın da “en”leri var.

Yaşına göre sayısı azımsanmaz…

Bunların içindeki çocukluğunun en sevdiği yazarı da Jules Verne.

Dünyadaki her çocuğun ve her yetişkinin okuması gereken yazar.

Çocukların ufku geniş yetişkinler olabilmesi ve yetişkinlerin de biraz ufku geniş çocuklar olarak  kalabilmeleri için.

Benim çocukluğumun da çok önemli yazarlarından biriydi Jules Verne.

Özellikle de iki kitabı; 80 Günde Devri Alem ve Arzın Merkezine Seyahat.

Şimdi tebessüm ettim işte. Ben çocukken kitabın adı “Arzın Merkezine Seyahat”ti şimdi “Dünyanın Merkezine Yolculuk.” İkincisi daha güzel.

Sinema tanıtımlarında Dünyanın Merkezine Yolculuk ismini görünce filme gitmek istemiştim epey bir zaman önce.

Hem de 3D.

Yani 3 boyutlu sistem ile çekilmiş.

Ben Jules Verne’i ilk okuduğumda 3D yandaki sınıfın adıydı.

Vay arkadaş!


Yönetmenliğini Eric Brevig’in yaptığı, başrollerinde Brendan Fraser, Josh Hutcherson ve Anita Briem’i gördüğümüz 2008 yapımı Dünyanın Merkezine Yolculuk filmini eğer izlemediyseniz mutlaka izlemenizi, izlediyseniz de tekrar izlemenizi öneririm.

İnternette bir yerlerde mutlaka vardır.

DVD’sini de satın alabilirsiniz.

Ailenizle, çocuklarınızla harika zaman geçireceğinizi garanti eden filmlerden biri.

Şu andan itibaren yazacaklarım ise ağır spoiler içerir. Yazıyı okumayı tam burada bırakabilirsiniz.

Filmden bahsetmeden önce senarist Jennifer Flackett’in filme yaptığı güçlü katkıya şapka çıkarttığımı belirtmek isterim. Film 2008 yılında geçiyor. Bir başka ifade ile filmin vizyona girdiği tarih itibariyle “günümüzde”. Yani film romanın uyarlaması değil. Fakat hoş bir incelik var. Film referansını romandan alıp yine yer yer romana göndermeler yapıyor gibi gözükse de bence bütünsel olarak da romanla örtüşüyor. Buna şöyle bir bakacak olursak:

Romanda Profesör Lidenbrock (bu isme bayılırım) yeğeni Axel ile dünyanın merkezine yolculuk yaparken filmde ise yine genç Profesör Anderson (masal ismi gibi…hoş…) yine yeğeni Sean ile dünyanın merkezine yolculuk yaparlar.

Romanda Profesör Lidenbrock’un yanında çalışan kıza, Grauben’e yeğeni Axel aşıktı.

Filmde de Profesör Anderson bir dağ rehberi tutar (yani yine onunla çalışan güzel bir kadın vardır) adı Anita’dır . Bu defa yeğen çok küçüktür ama amcasına Anita’yla ilgilendiği söyler ve bununla ilgili birkaç espri olur. Fakat bu defa aşk profesör ve Anita’nın arasındadır.

Romanda da filmde de dünyanın merkezine giden yol İzlanda’da ki sönmüş bir yanardağdan geçmektedir.

Zaten filmin bütünü için de Jules Verne’nin kitabı kahramanlarımızın elindedir.. Yaşadıkları, gördükleri romandaki çizgi resimlerle dahi birebir aynıdır. Jules Verne dünyanın merkezine yolculuk eden birini tanımış ve ondan duyduklarını yazmıştır…Bu romanı okurken “keşke bu roman gerçek olsa” iç sesimizin karşılık bulması gibi keyif verici bir durum.

İşte ben filmi en çok bu çok katmanlı senaryo kurgusu ile beğendim.

Elbette filmde eleştirilecek yönler de var. Fakat eleştirilecek tüm yönler aynı zamanda filmin 3D tekniği ile çekilmiş olmasının da gereği. Örneğin filmde çok derin karakter tahlillerine yer yok . Çünkü kahramanlarımız için dünyanın merkezinden dünya yüzeyine uzanan uzun ve tehlikeli bir platform var. Bu platformda bizi yerimizden zıplatacak birbirinden bağımsız sekanslara ihtiyaç var ki  üç boyutlu film izlemenin tadına varalım. Bu anlamda Sean’ın daha önce dünyanın merkezine gelen ve orada ölen babasının cesedini bulmaları uzun bir sahne olsa bizi sıkar. Biz daha çok atraksiyon ve eğlence istiyoruz çünkü.

Örneğin bir nehir sahnesi var. Sanırım herkes o sahnede ya yerinden zıplamış ya da koltuğunda geriye doğru gitmiştir. Zaten 3D’nin olayı da budur.

Elbette daha birçok sahne sayılabilir.

Hasılı film izlenmeyi hak ediyor. Hani eğlenceli bir sinema deneyimi oldu falan diye bir laf var ya bu da önemli… Bu teknikle animasyon olmadan, gerçek oyuncularla çekilen ilk film. Daha ne olsun.

Filmde Sean, “Keşke bu romanı daha önce okumuş olsaydım” diyor. Romanı bilen, bir parça sinema seyircisi olan herkes için kesinlikle hoş vakit geçirilecek bir film.

Bu arada ben de sinema eleştirmeni kesilen köşe yazarlarından biri oluverdim. Hay  Allah!

Asıl diyalog şu olmalı belki de:

- Abi dünyanın merkezine yolculuk filmini izledin mi?

- Evet izledim.

- Nasıldı? İzlenir mi?

- İzlenir. Neden izlenmesin? Dünyanın merkezine gitmeyeceksin, alt tarafı CD’sini alıp izleyeceksin. İzle.

- Çok yardımcı oldun abi sağ ol.

- Eyvallah.




POLİS SOKAKLARI SUÇLULARA TERK ETTİ

Muhafazakarların partileri eskiden kanun ve düzenin partileriydi.

Muhafazakarlar iş başında olsa da artık suç işlemek kontrolden çıktı.

Bizi koruması gereken yetkililerin tüm amaç ve kararlılık duygusu buharlaştı.

Polisin, soygun ve hırsızlık gibi suçlara “korkunç” tepkisi nedeniyle halkın ceza adalet sistemine olan inancının çökmekte olduğu ortada.

Yayınlanan bir raporda , mağdurların “bekledikleri ve hak ettikleri” hizmeti alamadıklarını, çünkü faillerin “nadiren yakalanıp cezalandırıldığı” yazıyor.

Ülkenin pek çok yerinde polis sokakları suçlulara terk etti.

Sonuç, haydutlar ve hırsızlar devletten korkacak pek az şeyleri olduğunu bildikleri için yeni bir kanunsuzluk dalgası oldu.

Ancak polis, düzeni yeniden sağlama kararlılığını göstermek yerine giderek daha fazla felç olmuş gibi görünüyor.

Nerede mi?

Almanya'da.

Rishi Sunakve Liz Truss, ticaret ve ekonomi darbe alırken, suçla mücadeleyi hızlandırma ihtiyacı konusunda Trappist rahipler kadar sessizler.

Meraklıları için: https://www.thesun.co.uk/news/19487249/british-police-streets-criminals-crime/




A.101 BANK



A101 marketler zincirinin dijital banka kurmasına izin verilmiş.

Aklımda deli sorular...

A101'den aldığımız dolarlarda harca harca bitmeyecek mi?

A101'de altın daha mı ucuz olacak?

A101'den ayçiçeği yağına endeskli dolar alabilecek miyiz?

A101'e yatırdığımız paranın faizini temel gıda maddesi olarak alabilecek miyiz?

A101'den evimize kavun ve 100 dolar istediğimizde kurye, kavun ve 100 doları eve teslim edecek mi?

Hay bin kunduz!