6. İstanbul Uluslararası Halk Müzikleri Festivali
6. İstanbul Uluslararası Halk Müzikleri Festivali
6 sanduka mezar gün yüzüne çıkarıldı
6 sanduka mezar gün yüzüne çıkarıldı
Mazhar Alanson'un kızı hayatını kaybetti
Mazhar Alanson'un kızı hayatını kaybetti
Künhü'l Ahbar basıldı
Künhü'l Ahbar basıldı
123456789
6. İstanbul Uluslararası Halk Müzikleri Festivali
6. İstanbul Uluslararası Halk Müzikleri Festivali
6 sanduka mezar gün yüzüne çıkarıldı
6 sanduka mezar gün yüzüne çıkarıldı
Mazhar Alanson'un kızı hayatını kaybetti
Mazhar Alanson'un kızı hayatını kaybetti
Künhü'l Ahbar basıldı
Künhü'l Ahbar basıldı
123456789

Brüksel, Orban ve NATO'nun genişlemesi meselesi

Rusya, Ukrayna'ya saldırınca hemen yan taraftaki İsveç ve Finlandiya endişelenip alelacele NATO üyeliği için başvuruda bulundular. Türkiye, ilk etapta özellikle "çok sayıda terör örgütü mensubunu barındırdığı ve teslim etmediği" gerekçesiyle İsveç'in üyeliğini onaylamayacağını duyurdu ancak Madrid'deki NATO zirvesinde İsveç ve Finlandiya'nın üyeliği konusunda uzlaşmaya varıldı. 

Bununla birlikte Finlandiya ve İsveç'in fiilen üye olabilmeleri için Madrid Mutabakatı'nın NATO'ya üye ülkelerin tamamının parlamentoları tarafından onaylanması gerekiyor. 30 ülkenin 28'i bu prosedürü yerine getirirken sadece iki ülkede konu gündeme gelmedi. Türkiye ve Macaristan henüz mutabakatın parlamentoda onay kısmını yerine getirmedi. 

NATO ve Avrupa Birliği (AB) içerisinde, neofaşist Başbakanları Viktor Orban ve onun kurduğu otokratik düzen nedeniyle "Putinci bir Truva atı" olarak görülmeye başlanan Macaristan'ı, sıkıntılı günler bekliyor. Orban, faşistliğinin harladığı olanca ateşiyle AB'nin resmi organlarında dahi Putin propagandası yapmaktan çekinmiyor. Hatta Ukrayna'daki savaş nedeniyle Rusya'ya uygulanan yaptırımların, AB'nin sonu olacağını falan söylüyor. 

Peki görünüşte NATO ve AB üyesi bir ülke olan Macaristan bu iki ülkenin katılımını neden hâlâ onaylamıyor? Macaristan'da kısa bir süre önce yapılan genel seçimleri, ağzından köpükler saça saça AB'ye, NATO'ya atarlanan Orban, açık bir farkla kazanmıştı. NATO üyeliği meselesi Macaristan'da o seçime kadar hiç sorgulanan bir fenomen olmadı. Ancak Orban ve kurmayları, "Putin'i üzüyorlar" diye NATO'ya sallamaya başlayınca bu konuda gündem ısındı. Orban'dan tutun da Dışişleri Bakanı'na, ondan da Savunma Bakanı'na kadar tüm hükümet yetkilileri papağan gibi "NATO'ya ihtiyacımız var mı acaba? NATO bizi koruyabilir mi?" benzeri cümleleri tekrarlayıp durdular. 

Orban'ın ülkeyi koca bir vodvil sahnesine çevirdiğinin farkında olan Macarlar, bu türden çıkışların seçim yatırımı olduğunu bildiklerinden gülüp geçtiler ama yine de "Orban ve yandaşlarının, Macaristan'ın güvenliğinin temel taşı olan NATO üyeliğimize bile saygı duymayacaklarını düşünemezdim" tarzı sızlanmaların yükseldiğine de şahit olundu.

Macaristan'da az da olsa yayın hayatına devam etmeyi başaran muhalif basın nüveleri, Orban hükümetinin Moskova ile samimi dostluğunu, ülkede cirit atan Rus gizli servis ajanlarının varlığını hatta Dışişleri Bakanlığı'nın gizli odalarında dolaşan Rus bilgisayar korsanlarının faaliyetlerini yazıyorlar. Tam da bu nedenlerle yukarıda da belirttiğim gibi Macaristan Hükümeti'nin Rus yanlısı tutumu nedeniyle güvenilir olmadığını ve Rusların NATO'daki "Truva atı" olduğunu düşünenlerin sayısı pek de az değil. 

Orban, tabiri caizse tam bir şark kurnazı. Esasında Putin aleyhine olabilecek her gelişmeye otomatik olarak karşı çıkması tabii olarak Rus yanlısı tutumdan kaynaklanmaktadır. Elbette Brüksel'de, Madrid'de hatta Berlin'de karşısında güçlü bir cephe gördüğünde, kendisini hemen akıntıya bırakıp ayrık otu gibi görünmemeyi tercih ediyor. Tıpkı Madrid Mutabakatı'nda olduğu gibi ancak Budapeşte'ye dönünce Putin'in memnun etmek için yeniden o meşhur danslarına başlıyor. 

Meselenin Brüksel boyutuna gelince... Orban'ın AB ile ilişkisi salt para alışverişi düzeyine kadar düşmüş durumda. AB'nin, insan hakları, basın özgürlüğü, demokrasi gibi en temel ilkelerinin dahi üzerinden silindirle geçen Orban, AB'ye sadece para için katlanıyor desek yeridir. AB de "kendi gitsin" diye dört gözle bekledikleri Orban'a "Aman veto kartını kullanmasın" diye sabrediyor. Bu veto meselesini aşmak için şimdilerde "Kararlarda oy çokluğu yeterli olsun" denilmeye başlandı. Orban'ın birlik fonlarını aile efradına pay ettiğini bilmeyen yok. Brüksel'in gönderdiği fonların vatandaşa hiçbir fayda sağlamaması ve sadece yandaşların cebine akması durumundan oldukça sıkıntılı olduğu haberleri geliyor. Orban'ın Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılma meselesini, "Bakın fonları yutuyorum tamam ama sesinizi kesin. Yoksa bu ülkelerin NATO'ya katılmasına onay vermem" şeklinde bir şantaj aracı olarak kullanması çok mümkün. Neticede, faşistlerin en belirgin özelliklerinin ahlâksızlık olduğunu biliyoruz.  

Ülkesini hayli gelişmiş bir yandaş ağı ve onların nemalandığı kaynakları sınırsız bir yolsuzluk kuşağıyla çevreleyen Orban'ın sürekli seçim kazanmasının yarattığı mizahi durumla ilgili söylenecek çok şey var elbette ama o zaman birileri çıkıp "Siz önce kendinize bakın" der diye endişelenmiyor değil insan.