Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789

İsveç ve İtalya: Avrupa'da "alacakaranlık" ve "faşizm baharı"

Rusya'nın Avrupa'ya yönelik gaz akışını kesmesi insanların psikolojilerini de sarsıyor doğal olarak. Örneğin, Almanya'da her hafta sonu çeşitli kentlerde insanlar sokaklara dökülüp, gittikçe derinleşen yoksulluğu ve yüksek enerji faturalarını protesto ediyorlar. Genel psikolojik tabloyu şekillendiren duygunun "karamsarlık" olduğu açıkça görülüyor. 

Bu aşamada ürkütücü gelen şey, insanların krizleri aşmada karizmatik, güçlü kişilik sergileyen otoriter/faşist eğilimli liderlerin arkasında hizalanma eğilimi. Bu bağlamda, Avrupa'da siyasetin giderek kişiler zemininde şekillendiği, yönetim şemalarının demokrasiden otokrasiye doğru değiştirilmeye çalışıldığı zamanlardan geçiliyor. 

Konuyu, İsveç ve İtalya örneklerinden yola çıkarak açıklamanın zihinlerde somut çağrışımlar yaratacağını düşünüyorum. İtalya'da öylesine ilginç gelişmeler yaşanıyor ki... İtalya Senatosu'nun erken genel seçimden sonraki ilk toplantısının açılışını, faşist diktatör Mussolini döneminde Yahudi olduğu için ilkokuldan kovulan 92 yaşındaki Liliana Serge yaptı. Peki aynı toplantıda başka ne oldu? Faşist Mussolini'nin müridi olduğunu her fırsatta açık cümlelerle söyleyen, Meclis'teki odasında Mussolini heykeli bulunan ve sosyal medyadan yaptığı paylaşımlarla gençlere, "Artık el sıkışmayı bırakın. Adam gibi Hitler selamı verin" diye yazan bir azılı neonazi olan İgnazio Benito La Russa senato başkanı seçildi. Bu arada Benito Mussolini ile aynı adı yani "Benito"yu taşıdığı da dikkatlerden kaçmamıştır umarım. 

İsveç'e gelince. Geçtiğimiz hafta yeni hükümetin kurulduğu açıklandı. Sosyal demokratların yönetiminde 8 yıl geçiren İsveç'i bundan sonra neonazi destekli bir sağ koalisyon yönetecek. Muhafazakar ılımlıların, Hristiyan demokratların ve liberallerin azınlık hükümeti, neonazi İsveç Demokratları'na avuç açmış vaziyette ülkeyi yönetmeye talip oldular. İsveç demokrasi tarihinde ilk kez neonazi kökleri olan bir parti, iç ve dış politikada bu derece güçlü bir şekilde aktif olacak. Muhafazakârların lideri Ulf Kristersson artık nazilerle iş birliğinin mümkün ve doğal olduğunu açıklayalı birkaç gün oldu. 

İsveç Demokratları'nın hükümetin arkasındaki güç olarak ülkeyi tek başına domine edeceğinden kimsenin bir şüphesi yok. Daha şimdiden "göç yasası üzerinde sert değişiklikler yapılacağından" falan bahsedilmeye başlandı. Buna karşılık partiden, tescilli birkaç Nazi'yi tasfiye etmesi ve NATO karşıtlığını yumuşatması istendi hepsi o kadar. Nazilerin Avrupa'nın her yerinde en iyi anlaştıkları ve tabanları arasında yoğun geçişkenlik olan muhafazakârlar ile İsveç'te de var olan medeni yapıyı bozmak ve sosyal demokrat geçmişi yok etmek için el ele verecekleri görülüyor. 

Neonazilerin lideri Jimmie Akesson, koalisyon anlaşmasının duyurulmasının ardından yaptığı açıklamada, "Pastanın üzerindeki kremanın -burada kendilerinden bahsediyor- eksik olmasına rağmen, koalisyon anlaşmasının açıkça İsveç Demokratları'nın imzasını taşıdığını" belirtti. Akesson, "Sanki bir iktidar partisiymişiz gibi çalışacağız. Ceza hukukunun sıkılaştırılmasına ek olarak, kısıtlayıcı bir göç ve iltica politikası hazırlayacağız" dedi. Akesson ve takipçilerinin, ülkede işlenen ne kadar suç varsa, kapkaçtan cinayete, tecavüzden soyguna hepsini ama hepsini istisnasız bir şekilde göçmenlerin işlediğini savunduğunu hatırlatayım burada. Bu bağlamda, bu hasta beyinlerin elinden çıkacak ceza yasalarının niteliği az çok tahmin edilebilir sanıyorum.  

"Nasılsa düzelir, aklıselim galip gelir, uygarlık dışına taşma hali sona erer" diye bekledikçe umutların daha da köreldiği, karanlığın daha da koyulaştığı sabahlara uyanıyoruz. İtalyan sosyalist kuramcı ve düşünür Antonio Gramsci'nin bir sözüyle bitirelim yazıyı, "Eski dünya ölüyor; yenisi ise henüz ufukta görünmüyor ve bu alacakaranlıkta canavarlar ürüyor."