Sosyetik güzel bir yılda iki kez anne olmuştu
Sosyetik güzel bir yılda iki kez anne olmuştu
Yasa dışı bahis reklamları geçidi
Yasa dışı bahis reklamları geçidi
Susan Sarandon: Hollywood'da Kara Listeye Alındım
Susan Sarandon: Hollywood'da Kara Listeye Alındım
Yasemin Kay Allen Erdal Kaya aşkı
Yasemin Kay Allen Erdal Kaya aşkı
123456789
Sosyetik güzel bir yılda iki kez anne olmuştu
Sosyetik güzel bir yılda iki kez anne olmuştu
Yasa dışı bahis reklamları geçidi
Yasa dışı bahis reklamları geçidi
Susan Sarandon: Hollywood'da Kara Listeye Alındım
Susan Sarandon: Hollywood'da Kara Listeye Alındım
Yasemin Kay Allen Erdal Kaya aşkı
Yasemin Kay Allen Erdal Kaya aşkı
123456789

Lula'nın hezeyanı: Faşizm ile mücadelede güvenlik güçlerine güvenmek

Özgür Çoban

Brezilya'daki darbe girişiminin ardından Devlet Başkanı Lula da Silva, yaptığı açıklamalarda bir "güvenlik açığından" bahsetti. Lula aslında, demokrasinin kurumlarına saldırılar yaşanırken, oraları korumakla görevli güvenlik güçlerinin darbecilerle yaptıkları neşeli sohbetlerden, kaşlarıyla gözleriyle çaktırmadan yol tarif etmelerinden falan bahsediyordu kanımca. Türkiye'de, gündem 3 saniyede bir değiştiği için Brezilya'da yaşananları unuttuk bile belki ama bu olay, ABD'deki Kongre ve Almanya'daki parlamento baskınıyla birlikte düşünüldüğünde faşizmin, "gümbür gümbür geliyorum" mesajı olarak değerlendirilmeli kanımca. 

Brezilya'daki primat sürüsü, sosyal medyada ülke istihbaratının gözü önünde örgütlenip, ABD'de 6 Ocak 2021 yılında gerçekleşen kanlı Kongre baskınının yıl dönümünü dahi kutlamış binlerce mesajla. Onlarca iş adamı, bu faşistlerin başkente taşınarak, orayı burayı yağmalamaları için otobüs kiralamış, ceplerine para koymuş. Ordu, bazen açık bir şekilde bazen de üstü kapalı bir şekilde destek vermiş bunlara. Üst düzey askeri yetkililerin neredeyse tümü eski Başkan neonazi Jair Bolsonaro'nun kankası. Polisin başında zaten yine Bolsonaro'nun sağ kolu olan faşist Anderson Torres var. Şöyle dört başı mamur bir darbe için tüm koşullar uygun aslında. Başkent Brasilia'ya darbe yapmak için gelen faşistler de bunun farkında. Görüntüler dikkatlice izlendiğinde hepsinin yüzlerinden, "Başardık, güç yeniden bizde" ifadesini rahatlıkla okuyabiliyorsunuz. Normal böyle hissetmeleri. Saatlerce hükümet binasını, yüksek mahkemeyi falan talan ediyor, yakıyor ve yıkıyorlar piyasada bir tane polis, asker yok. Güvenlik güçleri, sahne almak için sanıyorum işin tamamlanmasını beklediler ancak görüntüler dünya medyasına sızmaya ve infiale neden olmaya başladığında geri adım atıp, darbeci faşist yoldaşlarına müdahale etmek zorunda kaldılar. 

Buraya kadar yaşananlar, tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşti. Dünya kamuoyu, Brezilya'da düzenlenen vandalizm soslu faşist karnavalı dehşet içerisinde izledi ancak esas mesele, faşist primatlar paketlendikten sonra başlıyor. Tehlike geçti mi? Tabii ki hayır. ABD'de tehlike geçti mi? Buna da yanıtım "hayır" olacak. Trumpistlerin gelecek seçimlere nasıl hararetli bir şekilde hazırlandıkları ve seçim kampanyasında çalışanların büyük çoğunluğunun gençler olduğu yazılıp çiziliyor ABD medyasında. 

ABD'deki Kongre baskını ve Brezilya'daki faşist darbe girişimi arasındaki benzerlikler elbette tesadüf değil. Jair Bolsonaro, 2018 sonbaharında Brezilya Cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana bilinçli olarak eski ABD Başkanı Donald Trump'ın izlerini takip etti. O da Trump gibi kendisiyle aynı fikirde olmayan herkesi "hain", "suçlu" ya da "terörist" ilan ederek "halkın gerçek sesi olduğunu" iddia etti. Trump gibi o da mahkemelerden gazetelere kadar bağımsız kurumların meşruiyetini sorgulayarak gücü kendi elinde toplamaya çalıştı. Seçimin ardından yaşananlar da tıpatıp aynıydı. Neonazi Bolsonaro da yoldaşı Trump gibi müritlerini, ellerinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen seçimi "hileli" ve "yasa dışı" ilan etmeye, demokrasiye karşı ayaklanmaya çağırdı. 

Brezilya içinden ve dışından çok sayıda siyasi analist, yaptıkları yorumlarda Bolsonaro'nun seçimi kaybetse dahi "uslu durmayacağı, aslında tüm faşistler gibi ülkeyi umursamadığı ve sadece koltuğu için iç savaş çıkarabileceği" konusunda uyarıda bulundu. Analistler, Bolsonaro'nun, müritlerini iktidarın el değiştirmesini önlemek için şiddet kullanmaya yönlendirebileceğini de söyledi. Bu veriler bir arada değerlendirildiğinde darbenin olası bir sonuç olduğu görülüyor. Lula'nın resmen devlet başkanı olarak atanması ve Bolsonaro'nun, "altının deşilip, pisliklerinin dışarıya taşacağı" korkusuyla ABD'ye kaçmasının ardından ülke ısınmaya başladı ve ardından tanık olduğumuz olaylar yaşandı.  

Bununla birlikte, tarihin bize öğrettiği bir şey varsa o da -yalnızca Brezilya ve ABD'de değil- neonazi/faşistler siyasi sistemde varlıklarını koruyabiliyorlar. Seçimlerde aldıkları yenilgilere rağmen oldukça büyük bir hayran kitlesinin ateşli desteğini mobilize etmeye devam edebiliyolar. Bakınız Trump ve Bolsonaro... Yani, mali kriz veya ciddi bir skandal gibi başarısızlık göstergesi olacak bir dizi olayın ardından yeniden iktidara gelebilirler. 

Bu anlamda, Brezilya'daki ayaklanmayı, birkaç bin kişi tarafından gerçekleştirilmiş olsa bile gelecekte yaşanabileceklere ilişkin endişe verici bir işaret olarak değerlendirmek gerekiyor. Ülke derinden bölünmüş durumda. Lula'nın hükümeti bazı hatalar yaparsa ki bu oldukça muhtemel, Bolsonaro sürgünden yeni bir zaferle dönebilir. Bolsonaro gündemden düşse dahi başka bir faşist demagog, Bolsonaro'nun siyasi sisteme bu derece etkili bir şekilde enjekte ettiği güvensizlikten ve kutuplaşmadan kesinlikle yararlanacaktır.


EMEKÇİLER DEMOKRASİYİ SAVUNUYOR 

Sosyalist Devlet Başkanı Lula, faşistlerin darbe girişimin ardından henüz kafasını toparlamış görünmüyor. Olayların hemen akabinde yaptığı açıklamalarda, güvenlik güçlerini kıyasıya eleştiren Lula'nın bu söylemlerinde yumuşama olduğu fark ediliyor. Görünen o ki Lula, aşırı sağ ile başa çıkmak için güvenlik güçlerine güveniyor ancak ülkedeki emekçi sendika ve konfederasyonlar hâlâ uyanık ve darbecilerin gücü ellerine geçirdiklerinde neler yaşanabileceğini biliyorlar. Sendikalar, kendisi de eski bir sendikacı ve işçi olan Başkan Lula'ya yolu gösteriyorlar: "Yol belli, demokrasiyi savunmak için emekçi örgütleriyle dayanışma" diyorlar ancak Başkan'ın dağınık kafası belli ki henüz bu türden bir aydınlanma yaşamaya müsait değil. İyi haber şu ki, Brezilyalı emekçiler, bünyesinde her türden binlerce faşistin örgütlü olduğu güvenlik güçlerine demokrasi emanet etme aptallığının sonuçlarının ağır olacağının bilincindeler. 

Darbe girişiminin hemen ardından Brezilya Sendikalar Konfederasyonu (CUT) ve Petrol İşçileri Tek Federasyonu tarafından düzenlenen etkinliklerde, işçilerin demokrasiye yönelik saldırılara karşı "uyanık kalmaları"nın ne kadar önemli olduğu ifade edildi. İşçiler, birkaç gündür devam eden etkinliklerde, Brezilya'nın kuzeyinden güneyine, demokratik hukuk devletini savunmak ve faşist Bolsonarocuların terör saldırıları ile darbe girişimine karşı emekçi barikatı oluşturmak için bir araya geldiler. Etkinliklerde yapılan açıklamalarda özetle, "Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunda ortaya çıkan halkın iradesine saygı duyulmalıdır. Demokrasiye ve cumhuriyetin kurumlarına yönelik hiçbir saldırıyı kabul etmeyeceğiz" güçlü mesajı verildi.  

Sonuç olarak, Lula'nın arkasında duracağı ve sırtını yaslayacağı örgütlenme modeli bu olmalı. Polis, asker falan değil. Lula, faşistlere karşı mücadele ederken gücü emekten, emekçilerden almalı, sermayenin arka bahçesinde beslediği faşistlere yoldaşlık yapan polisten ve ordudan değil. Lula, güvenlik güçlerine sırtını dayamaya çalışırken, kendisine 60 milyondan fazla Brezilyalı'nın "hukuk devletini ve demokrasiyi yeniden tesis etsin diye" oy verdiğini ve büyük bir emekçi sınıfının arkasında olduğunu unutuyor sanıyorum.