Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Bozkurt neyi temsil ediyor
Bozkurt neyi temsil ediyor
123456789
Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Bozkurt neyi temsil ediyor
Bozkurt neyi temsil ediyor
123456789

ABD seçimleri: Kokuşmuş demokrasi ve emperyalist gericiliğin iki partili yarışı

ABD ara seçimleri sona erdi. Bu sabah New York Times'ta yer alan resmi olmayan sonuçlara göre, Kongre'nin kanatlarından Senato'da Demokratlar hâlihazırda 48, Cumhuriyetçiler 49 sandalye, Temsilciler Meclisi'nde ise Demokratlar 189, Cumhuriyetçiler 207 sandalye kazanıyor. 

ABD ara seçimlerine eşi benzeri görülmemiş bir sosyal, ekonomik ve siyasi kriz damgasını vurdu. Unutmamak gerekiyor ki Amerikan halkına sunulan sözde "seçim imkânı", hem yurt dışındaki savaşları tırmandırmaya hem de içeride işçi sınıfına savaş açmaya kararlı iki gerici kapitalist parti arasında gerçekleşti. Tek fark, Cumhuriyetçiler içerisinde komplo teorilerine tapan, ırk temeline dayalı saf faşizmi bir yönetim şekli olarak siyasi ajandaya yerleştirmeye çalışan eski Başkan Donald Trump ve benzeri çok sayıda sapkın tipin siyaset yapıyor olması. 

Kongre'ye yönelik faşist bir darbe girişimiyle sonuçlanan 2020 başkanlık seçiminden iki yıl sonra, Cumhuriyetçi Parti eyalet hükümetlerindeki baskın konumunu sağlamlaştırırken, bu ara seçimin ardından Kongre'nin her iki kanadından birinin kontrolünü ele geçirebilir. Ara seçimden önceki anketler, Cumhuriyetçilerin, Biden yönetiminin ilk iki yılında artan ekonomik sefaletten oy potansiyelini genişletme bağlamında faydalanmayı başardıklarını gösteriyor ancak şu ana kadar seçimden gelen sonuçlar, ülkenin Cumhuriyetçi bir Tsunami'den kendisini koruduğunu gösteriyor. Cumhuriyetçiler, seçim sonuçlarından hiç memnun değil ve hedefte Trump var. Partide Trump karşıtı cephenin bu seçimin ardından ağırlığını artıracağını ve ipleri eline alacağı belirtiliyor. Trump'a yakın kaynaklar, eski başkanın bunun farkında olduğunu ve o nedenle zemini tamamen kaybetmeden en kısa zamanda başkanlığa adaylığını açıklayacağını ifade ediyor. 

Cumhuriyetçi Parti'nin Trumpist yeni kimyasının iki öge üzerine oturtulduğunu görüyoruz. Birincisi, her koşulda, Senato, Meclis ve eyalet hükümetleri için Trump'ın "çalınmış 2020 başkanlık seçimleri" yalanını ısrarla desteklemek, ikincisi aynı zamanda mevcut seçimin sonuçlarını kabul etmeyi reddeden faşist gericilerden oluşan bir falanksı bir araya getirmek... Bu görüntüye güvenen Trump, gittiği her yerde 2024'te Beyaz Saray'a geri dönme sözü verdi sürekli olarak ancak yukarıda bahsettiğimiz yeni süreç nedeniyle bu söz, Trump için tatlı bir hayalden öteye geçmeyebilir. 

Cumhuriyetçiler, ahlâksızlıkta o kadar ileri gidebiliyorlar ki seçmenlerine, "kazanırsak bir daha asla kaybetmeyeceğiz" tarzında sözler veren adaylar bile oluyor. Bu sözlerin subliminal örüntüsünü ise "Oy mekanizması elimize geçecek ve onu kontrol edeceğiz, çalacağız, çırpacağız" şeklinde formülize edebiliriz. Fundamentalist ve okült ideolojilerin temel göstergesinin ahlâksızlık olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu bağlamda Wisconsin'deki vali adayı Tim Michels'in "Eğer kazanırsam Cumhuriyetçi Parti bir daha asla seçim kaybetmeyecek" güzel bir örnek olarak değerlendirilebilir. 


Trump giderek kontrolünü kaybediyor

2024'teki başkanlık adaylığını açıklamanın eşiğinde olduğu ifade edilen Trump, daha da azgınlaşarak açıktan faşizm ilan ediyor. Mitinglerinde, o ve diğer konuşmacılar açıkça anti-semitizmi kışkırtıyor, siyasi muhaliflerine yönelik intikam yemini ettiriyor, göçmenlere karşı nefreti köpürtüyor, "sosyalizme" küfrediyor ve demokrat Meclis Sözcüsü'nün Nancy Pelosi'nin kocasını yönelik saldırıyı yüceltiyor vs... Trump ve Cumhuriyetçi Ulusal Komite Başkanı Ronna McDaniel, bu ara seçimde Trump destekçilerini sandık merkezlerine doğru yürüyüşe çağırması sıkıntıyı daha da büyüttü. ABD iç istihbaratı, seçim sırasında ve sonrasında faşist şiddet riskinin arttığına dair bir uyarı yayınlamak zorunda kaldı. Durum bu. ABD vatandaşları ülkelerini savaş alanına çevirmeye, kana boğmaya yemin etmiş bir avuç faşistin kuyruğuna tutunmaya çalışıyor. 

Cumhuriyetçi Parti'nin 2024'te iktidarı yeniden ele geçirmesi ihtimalinin giderek güçlenmesi nasıl açıklanabilir? Bunu, bir bütün olarak, Trump ve onun faşist komplolarına yaygın bir destek olarak algılamak doğru olmaz. Çünkü Cumhuriyetçilerin önderliğindeki bir Kongre'nin uygulayacağı sermaye yanlısı politikalara geniş bir halk desteği yok. "Zenginler için yeni vergi indirimleri, refah harcamalarında kesintiler - özellikle sağlık ve sosyal güvenlik programlarında - göçmenlere yönelik yoğun saldırılar ve polis şiddetinin artması"... Adanmış faşistlerin dışında sağlıklı bilince sahip insanlar nesini desteklesin bu çarpıklığın? Cumhuriyetçilerin bir seçim başarısı, tamamen Demokrat Parti'nin gerici, iflas etmiş politikalarına ve iki partili tekelin işçi sınıfı için temsil ettiği çıkmaz sokakla ilgili olacaktır. Demokratlar görevde oldukları iki yılda nüfusun büyük çoğunluğunun, özellikle emekçilerin yaşam koşullarını iyileştirmek için hiçbir şey yapmadılar. Göçmenlerin haklarına yönelik bir olumlu bir ilerleme olmadı. Bunun yerine sığınmacıların sınır dışı edilmesi rekor seviyelere yükseldi hatta bu alanda Trump döneminin bile geride bırakıldığı öne sürülüyor. 

Özetle, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki farklar, görünüşte belirgin olsa da tamamen taktikseldir. Demokratlar, işçi sınıfını etnik ve toplumsal cinsiyet çizgileri boyunca bölmek için kimlik siyasetinin demagoglarını kullanırken, sendika aygıtını işçi sınıfını bastırmak için kullanmaya devam ettiler. Cumhuriyetçiler ise sınıf mücadelesine yönelik "beklenen performansı bir türlü sergileyemeyen" sendikaları tamamen ortadan kaldırarak vahşi bir polis devletine geçiş yapmak istiyorlar. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler, tüm varlıklarıyla sermaye sınıfının hizmetindeler. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Bunlar, kapitalist ve emperyalist gericiliğin iki partili sisteminin farklı bileşenleridir o kadar. Bu bağlamda, ABD'liler açısından seçim meselesine bakarsak, "Ha Ali Veli ha Veli Ali"...