Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Bozkurt neyi temsil ediyor
Bozkurt neyi temsil ediyor
123456789
Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Erdem Bayazıt'ın ölüm yıl dönümü
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Hatay'da 9 ayda tamamlanan duvar resimleri
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Anadolu’nun kayıp dili ‘Kalaşmaca’
Bozkurt neyi temsil ediyor
Bozkurt neyi temsil ediyor
123456789

Taliban'ın Afganistan'ı: Kadınlar için yeryüzü cehennemi

Taliban kısaca, Afganistan'da yönetimi elinde bulunduran islamcı hareket ve askeri organizasyon olarak tanımlanabilir. Taliban'ı, uygulamaları itibarıyla Hitler faşizminin islamcı yorumu olarak değerlendiriyorum. Arkaik idelerle çevrili karanlık dünyalarında kendilerince "yozlaşmış" olduğunu düşündükleri her şeye saldırıyorlar, öldürüyorlar, yakıyorlar, yıkıyorlar. Örneğin, fotoğraf çekmeyi, resim yapmayı, futbol oynamayı, interneti yasakladılar ama temel meseleleri islamcı faşist karakter taşıyan tüm hareketler gibi kadınlar... İktidarlarını, kadını sosyal hayattan silerek, onu cismen ve fikren yok ederek, salt bir üreme aracına dönüşmeye zorlayarak kurmaya çalışıyorlar. 

İslamcıların dünyasında hiç çözülmemiş ve çözülememiş bir sorundur bu kadın meselesi. Asırlardır türlü türlü sorularla boğuşur dururlar, "Kadınla kaç yaşında evlenilebilir", "Kim kimden tahrik olur" benzeri sapıklıklar arasında gider gelir zihinleri. Hatta iş öyle noktalara varır ki ülkemizde bizzat tanık olduğumuz gibi bu faşist primatlar 6 yaşındaki kızlarını dahi evlendirebilirler. Aslında her biri utanmazlığın ve ahlâksızlığın canlı kanlı temsilcileri olarak yaşar gider önümüzde. Tarikatların izbe köşelerinde küçüçük erkek çocukları, kız çocukları tecavüze uğrarken, onlar örneğin alkol satışı yapılan yerlerin kapısına gidip haram-helal dersleri falan vermeye kalkarlar ya da el ele gezen iki genç aşığa "din elden gidiyor" diye tacizde bulunmaya kalkışırlar. Hiçbirini çocukların tecavüze uğradığı bir tarikatın ya da vakfın kapısında görmeyiz. Siyaset, iktidar ve güç için satılığa çıkmış bu adamlardan ahlak dersi almanın acı hallerini yaşıyor ülkemiz maalesef. İslamcı faşizm tam da böyle bir şey işte. 

Gelelim, Afganistan'daki kadınların durumuna. İslamcı/faşist yönetimlerin tümünde olduğu gibi Taliban'ın da ilk hedefi kadınlar oldu. Geçen yıl Ağustos ayında iktidara geldikten sonra ortaokul ve lise öğrencisi olan kızların okula gitmesini yasakladılar. Burka zorunluluğu getirildi. Son darbeler çok daha ağır oldu. Kadınların üniversiteye gitmesi ve sivil toplum örgütlerinde çalışmaları yasaklandı. Taliban yönetiminin Yüksek Öğrenim Bakanı Nida Muhammed Nedim, üniversitelerde karşı cinsleri birbirinden ayırmak için yasağın gerekli olduğunu ayrıca kız öğrencilerin hicap kurallarını ihlâl ettiklerini ve okula "düğüne gider" gibi süslenerek gittiklerini söyledi. Bu açıklamalardan aslında topluma "din" diye dayattıkları şeyin "şehvet azgınlığını" dizginlemek için alınan bir takım önlemler olduğu anlaşılıyor. Asıl amacın, pırıl pırıl kadınları yok etmek, onları burkanın arkasına hapsederek köleleştirmek olduğu açık bir şekilde ortada. 

Faşizme ilişkin gerçekleştirilen monografik çalışmaların sayısının bir hayli fazla olmasına karşın, hüküm sürdüğü ülkelerde henüz tam olarak detaylarını bilemediğimiz, üzerinde fazlaca konuşulmayan çok sayıda karanlık uygulama olduğunu biliyoruz. Özellikle, ağırlıklı olarak "kadının" öznesi olduğu uygulamalar, bizi "faşizm ve kadın" teması üzerinde düşünmeye yönlendiriyor. Nitekim faşizm ve kadın ilişkisinin, meselenin karanlık taraflarından biri olduğuna inanıyorum.

Kadınların, proto-faşizmle yönetilmiş ya da modern faşist sistemlerin hüküm sürdüğü ülkelerde "ötekiler"den sonra en fazla baskıya ve sömürüye maruz kalan toplum kesimi olduğunu biliyoruz. Gerek Hitler Almanyası gerekse Mussolini İtalyasında ya da Taliban Afganistanında kadınların faşist rejimlerin selameti açısından "çocuk doğurma" misyonu içerisine hapsedildiğini görüyoruz. Hastalıklı öjenik kaygılardan beslenen bu insanlık dışı misyonun, bir kadın neslinin geleceğini nasıl kararttığının canlı tanıklarıyız. 

Bugün üzüntüyle müşahede ediyoruz ki, toplumsal cinsiyetçiliğin öğretilmiş kalıpları arasında sıkışıp kalmış kadınların nefes alabilecekleri alan giderek daralmaktadır. "Kadın doğursun, iyi bir anne olsun" tarzı cinsiyetçi savunular, net bir şekilde faşizmi tahkim edici ögeler olarak öne çıkıyor. Gerici ve faşist nitelikler taşıyan politik hareketlerin tamamı kadını sosyal yaşamda yok etmek üzerine kurgulanmıştır. Çünkü dinamik ve eğitimli bir kadın kitlesinin bu türden hareketler için uygun bir zemin olmadığı ortadadır.

İtalyan devrimci Yazar Maria Antoniette Maccioccihi'nin de vurguladığı gibi "Hiçbir gerici hareket kadınların desteği olmaksızın iktidardaki durumunu sürdürememiştir ama tersine hiçbir diktatörlük de kadınların mücadelesi olmadan devrilmemiştir." İşte Taliban ve benzeri arkaik yapılar kadından bu yüzden korkuyorlar. Üniversite hakkı için yüzlerce Taliban azgınının karşısına dikilen Zehra, Besire ve Şahla'nın gözlerindeki ışıktan korkuyorlar. Afgan kadın karikatürist Shamsia Hassani, "Kadınların eğitim hakkını ellerinden aldılar. Bu cahillerin karşısında duracak kimse yok mu? Dünya bu kadar zayıf mı? Taliban, sen bizim bitmeyen kabusumuzsun..." sözleriyle isyan ediyor başlarına gelenlere. Bunların üzerine söylenecek başka söz yok sanırım.