Baskının, sansürün, jurnalin egemen olduğu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son demlerini yaşadığı dönemde sözünü esirgemeyen, en cesur şairlerden biriydi.
İlerici, Aydınlanmacı, bağımsız karakterli bir aydındı.
“Servet-i Fünun” ya da diğer bir ifadeyle “Edebiyat-ı Cedide” akımının öncülerindendi.
Eğitim konusuna, gençliğe büyük önem vermiş, Robert Koleji’nde öğretmenlik, Galatasaray Lisesi’nde müdürlük yapmış, modern ve ilerici eğitim anlayışını benimsemiş bir eğitmendi.
Gençlere inanıyor, onların vatanın aydınlık geleceği olduğunu düşünüyordu.
"Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkûm etmiş demektir, hüsranına ağlasın" diyen, kadın haklarını savunan bir inkılapçıydı.
Yaşamı boyunca baskı rejimine, bağnazlığa ve ahlaksızlığa karşı mücadele verdi.
Mustafa Kemal Atatürk’e ilham kaynağı olmuş eserlerin sahibiydi.
*
19 Ağustos 1918’de Aşiyan’daki evinde üç kişi buluşur:
İki şair kardeş Süleyman Nazif (1869-1927), Faik Ali Ozansoy (1876-1950) ve onlara eşlik eden Mustafa Kemal Paşa (1881-1938).
Bu üç güçlü karakter, Servet-i Fünun Edebiyatı’nın öncülerinden büyük vatan şairini anmak ve hâtıra defterine imza atmak için oradadırlar.
Büyük vatan şairi, Tevfik Fikret’tir.
*
Büyük vatan şairi Tevfik Fikret, büyük Türk devriminin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık fikirlerinin oluşmasında etkin rol oynayan kişilerden biridir.
Atatürk’ün onun şiirlerini okuduğu ve bazı şiirlerini ezbere bildiği ve “Ben inkılap ruhunu ondan aldım. Ziyaret edeceğim yerlerin başında elbette ki Aşiyan gelir” ya da “Tevfik Fikret’i tanıyanlar benim ne yapmak istediğimi kavrayacak kimselerdir” dediği bilinmektedir.
Tevfik Fikret’in “Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir” dizesi, Atatürk tarafından “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlmin dışında mürşit aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir” şeklinde güçlendirilmiştir.
"Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim" diye yazan Tevfik Fikret’e atıfta bulunarak, “Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister,” diye ekleyen Atatürk’tür.
Atatürk, kendi tabiriyle bir “Fikret dostu”dur.
*
Yaşadığı dönem, Osmanlı İmparatorluğu açısından en zor ve çalkantılı dönemdir. Askeri ve siyasi açıdan imparatorluğun çöküntüye uğradığı, ekonomik yönden bunalımların yükseldiği, toplumsal ve kültürel açıdan köklü değişimlerin yaşandığı, entelektüel camiada kimlik bunalımının nüksettiği bir dönemden bahsediyoruz.
Emperyalist devletlerin sömürgeci emelleri doğrultusunda Osmanlı İmparatorluğu’nu Asya ve Afrika pazarlarından uzaklaştırma politikası uyguladığı bir dönem.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmeye başlamasının temel nedenleri arasında, a) Buhar gücünün makinalara uygulanmasıyla Osmanlı’nın Batı devletlerinin kalkınmasını sağlayan sanayi devrimi dışında kalması, b) Batı’da uygulamaya konan merkantilizm hareketine karşılık yerli sanayinin imparatorluk sınırları içinde bir türlü oluşturulamaması ve dahası imparatorluğun Batı’nın topyekûn tüketim pazarı haline gelmesi, c) Meşrutiyet ile girişimi yapılan yenilik ve reformların mülkiyet sistemini değiştirememesi, örneğin toprak reformu yapılamaması, tepeden inme biçimsel ıslahat ve reformlarla yetinilmesi var.
Ayrıca, yenilgiyle sonuçlanan savaşlar ve kaybedilen topraklar da cabası.
Tevfik Fikret böylesine karmaşık bir çöküş döneminde yaşadı.
*
Ziya Paşa ve Namık Kemal nasıl ki Tanzimat Reformu döneminin baş temsilcileri ise Tevfik Fikret de Meşrutiyet reformlarının baş temsilcilerinden biriydi.
Onun mutlakiyet fikrine karşı özgürlük ve eşitlik fikirleri, tahakküme, baskıya, dini yobazlığa karşı öfkesi şiirlerine ve yazılarına yansımıştır.
Yüzeyde kendini rüşvet, adam kayırma, eleştirel düşünceye tahammülsüzlük, jurnal, istibdat ile açığa çıkaran toplumsal bir çürümenin ortasında Tevfik Fikret, sadece güçlü dizelerin sahibi şair kimliği ile değil bağımsız, vatansever, toplumcu ve ilerici fikirlerini korkusuzca dile getiren bir fikir adamı olarak da öne çıkıyor.
Sözünü esirgemez bir şair olduğu apaçık ortadadır.
Onun meşhur “Han-ı Yağma” şiiri yaşadığı döneme ve cesaretine çok öz bir biçimde ışık tutması açısından önemli:
“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak,
Yarın bakarsınız söner, bugün çatırdayan ocak,
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştaha sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin.”
*
Onu daha iyi tanımamız açısından yaşam öyküsünü kısaca hatırlayalım.
Gerçek adı Mehmet Tevfik’tir. Tevfik Fikret ismini takma ad olarak kullanmıştır. 24 Aralık 1867’de İstanbul’da doğmuştur.
Babası Hüseyin Efendi devlet memuruydu. Annesi Refia Hanım Sakız Adası muhacirlerinden Hüsref efendinin kızıydı. Ekonomik durumları ve sosyal statüleri yerindeydi.
Tevfik Fikret annesi erken yaşta koleradan ölünce 12 yaşında öksüz kaldı. Çocuk yaşta annesini kaybetmek onu ruhsal olarak çok etkiledi. Kız kardeşine anneannesi ve yengesi baktı.
İlk olarak Mahmudiye Valide rüştiyesinde dindar bir çevrede okudu, 93 harbi yenilgisi ertesinde okul Rumeli’den gelen muhacirlere tesis edilince Galatasaray Sultanisi’ne (Lise) geçti ve 1888 yılında okulu birincilikle bitirdi.
Şiir yazmaya lisede başladı ve daha sonra edebiyat yaşamında büyük etkileri olacak Recaizade Ekrem ve Muallim Naci gibi önemli kişilerden burada eğitim aldı.
1888’de Hariciye Nazırlığı yani Dış İşleri Bakanlığı’nda memur olarak çalışma hayatına atıldı.
1890’da dayısının kızı Nazime Hanım’la evlendi.
Memuriyetin ruhuna uygun olmadığı gerekçesiyle 1892’de memurluktan istifa etti. Bu sırada, Gedikpaşa’daki Ticaret Mektebi’nde Fransızca ve güzel yazı dersleri de verdi.
1894’te Mekteb-i Sultânî’de açılan Türkçe öğretmenliği imtihanını kazanarak bu okula tayin edildi. Ancak hükümetin memur maaşlarında kesintiye gitmesi üzerine istifa etti. Ertesinde Robert Koleji’nde eğitim vermeye başladı.
1895 yılında oğlu Haluk dünyaya geldi. Fikret’in yaşamındaki olumsuz düşüncelerden kurtulmasında oğlu Halûk’un önemli rolü olduğu söylenir.
1896’da Recaizade Ekrem’in önerisiyle Servet-i Fünun dergisinin edebi müdürlüğünü yaptı. Topluluğa katılanlar arasında Cenab Şahabeddin, Hâlid Ziya (Uşaklıgil), Mehmed Rauf, Hüseyin Cahid (Yalçın), Hüseyin Suad, H. Nâzım (Ahmet Reşit Rey), A. Nâdir (Ali Ekrem Bolayır), Ahmed Şuayb, İbrâhim Cehdî (Süleyman Nazif), Süleyman Nesib, Faik Âli (Ozansoy) ve İsmâil Safâ vardı.
Bu dönemde II. Abdülhamid yönetimi aydınlar üstündeki baskıyı artırmıştı. Bir dost evinde okuduğu II. Abdülhamid’i eleştiren bir şiir nedeniyle jurnallendi, gözaltına alındı, evi arandı, şiir bulunamayınca serbest bırakıldı.
Bir süre sonra, saçma bahanelerle tekrar gözaltına alınınca inzivaya çekilmeyi düşünmeye başladı.
1900 yılı başlarında Servet-i Fünun içinde anlaşmazlıklar başladı. Daha fazla üstelemeyip 1901’de dergiden ayrıldı ve öğretmenlik yaparak geçimini sağlamaya devam etti.
1902’de kız kardeşi Sıdıka’yı 1905’te sürgündeki babasını kaybetti. Bu olaylar zinciri, annesinin ölümü ve gözaltına alınmasından sonra yaşadığı en büyük travmalardan oldu.
Aynı yıl Aksaray’daki konağı satıp Rumelihisarı’nda Robert Koleji yakınlarında planlarını kendisinin çizdiği ve Âşiyan (kuş yuvası) adını verdiği evi inşa ettirerek burada bir nevi inzivaya çekildi.
24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı, İttihat ve Terakki’nin güç kazanmasıyla birlikte yeniden coşkuya kapıldı. Büyük bir sevinçle inzivadan çıkan Tevfik Fikret “Millet Şarkısı” adlı manzumeyi kaleme aldı.
1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ile Galatasaray Lisesi müdürlüğüne tayin edildi. 1910’da Milli Eğitim Bakanı Emrullah Efendi ile aralarında çıkan bir anlaşmazlık yüzünden müdürlükten el çektirildi, edebiyat öğretmenliğinden de istifa ederek inzivaya çekildi ölünceye kadar sadece Robert Koleji’nde öğretmenliğe devam etti.
Dönemin karmaşası, şahit olduğu ve kendince doğru bulmadığı siyaset ve yaşadığı baskılar yüzünden Meşrutiyet yönetimine olan inancı sarsıldı, İttihat ve Terakki yönetimine de muhalif oldu.
En önemli eserleri arasında gençler için yazdığı “Haluk’un Defteri”, “Rübab-ı Şikeste”, “Rübabın Cevabı” çocuklar için yazdığı “Şermin” gelir. Bunların dışında çeşitli dergilerde yazmış olduğu makaleleri ve şiirleri bulunmaktadır.
Genç bir yaşta, 47 yaşında, 19 Ağustos 1915’te İstanbul’da yaşama gözlerini yumdu.
Ölümünden sonra 1920’lerde Galatasaray Lisesi bahçesinde anıt mezarı yapıldı.
Ayrıca 1906-1915 yılları arasında yaşadığı ev 1940 yılında eşi Nazime Hanım`dan İstanbul Belediyesi tarafından satın alınıp, 1945 yılında Edebiyat-ı Cedide Müzesi olarak açıldı. Eyüp aile mezarlığında bulunan naaşı, 1961 yılında doğal görünümü ile vasiyetine uygun olarak bahçeye nakledildi ve bu tarihten sonra müze "Aşiyan Müzesi" adını aldı.
*
“Sabah Olursa” şiirinde, “Evet sabah olacaktır, sabah olur, geceler Tulu-u haşre (mahşere) kadar sürmez” demiştir.
Beklediği sabahı göremeden yaşama gözlerini yumsa da ölümünden bir zaman sonra tıpkı şiirlerindeki gibi güneş yeniden doğmuş, “Cumhuriyet” olarak vücut bulmuştur.
Mücadelesi ondan ilham alanların rehberi olmuştur.
Yükselmek için kimseye minnet etmeyen, başkasından kanat dilenmeyen, kendi ufuklarında kendi uçmayı yeğleyen, eğilmenin boynundaki esaret zincirinden daha ağır geleceğini düşünen, fikri, vicdanı ve irfanı hür devrimci bir şairdir Tevfik Fikret.
Cumhuriyetimizin ilanının yüzüncü yılı yaklaşırken Tevfik Fikret’i tekrar okuyup hatırlayalım.
Ve seçeceğimiz bir şiirle bu büyük vatan şairini analım.
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply