“Mümkün olsa vatanımı gönlümün içinde saklayacağım. Göğsüm parça parça olmadıkça, bir taşına kimsenin elini dokundurmayacağım.”
"Ben şimdi vatan için ölmeyeceksem, niçin doğdum? Ah, vatanını sevmeyen adamdan nasıl aşk beklersin?"
“Vatanınız için ölmeye mi geldiniz? Peki neden vatanınızdan ayrıldınız? Pekâlâ, ayrıldınız, ölsenize!”
“Allah büyüktür. Vatan kutsaldır.”
“Bence vatan imanla beraberdir. Vatanını sevmeyen Allah’ını da sevemez.”
“Dünyaya yapayalnız geldim. Geldiğim gibi yapayalnız kaldım.”
*
Mehmed Namık Kemal, 21 Aralık 1840’ta Tekirdağ’da doğdu. Müneccimbaşı ve Meclis-i Maliye üyeliği yapmış olan Mustafa Asım Bey’in oğludur. Annesi Tekirdağ mutasarrıfı Koniçeli Abdüllatif Paşa’nın kızı Fatma Zehra Hanım’dır. Aile soyağacına bakıldığında hanedan bağı açıkça görülür.
Çocukluğunu dedesi Abdüllatif Paşa’nın yanında Anadolu ve Rumeli’nin çeşitli şehirlerinde geçirdi. Bu süre zarfında özel eğitim almış, Farsça, Arapça ve Fransızca öğrendi.
Abdüllatif Paşa Mayıs 1855’te Sofya kaymakamlığına tayin edildiği dönemde Nâmık Kemal şiire yöneldi.
Namık Kemal Sofya’dan ayrılmadan kısa süre önce Abdüllatif Paşa’nın ve anneannesinin ısrarıyla Niş Kadısı Mustafa Râgıb Efendi’nin kızı Nesîme Hanım ile 1856 yılında evlendi. (Bu evlilikten Ulviye, Feride ve Ali Ekrem Bolayır adında üç çocukları oldu).
Hariciye Nezareti Tercüme Odası'nda ve Gümrük Kalemi'nde çalıştı.
Dönemin önde gelen şairleriyle tanıştı ve klasik Osmanlı tarzında şiir yazmaya başladı.
1862’de Tasvir-i Efkâr ("Fikirlerin Tasviri") gazetesinin yazarı ve editörü Şinasi ile tanıştıktan sonra onun etkisiyle Batı siyaseti ve sanatına ilgi duydu. Batı üslubunda şiir ve denemeler kaleme aldı.
Şinasi, siyasi fikirlerinden dolayı hedef olunca Fransa'ya kaçmak zorunda kaldı ve 1865 yılında Tasvir-i Efkâr'ın editörü oldu.
Bu dönem onun Genç Osmanlılar’a katıldığı dönemdir.
1867'ye gelindiğinde, gazetenin muhalif niteliği Osmanlı hükümeti açısından tehlike olarak görüldü ve Namık Kemal diğer Genç Osmanlılar üyeleriyle önce Londra'ya, ardından Paris ve Viyana'ya gitti.
1868 yılında Londra’da Ziya Paşa ile tanıştı ve birlikte “Hürriyet” gazetesini çıkardılar.
Bu arada Victor Hugo, Rousseau ve Montesquieu gibi büyük Fransız yazarların eserlerini inceme ve Türkçeye çevirme fırsatı oldu.
Genç Osmanlılar 1871'de İstanbul’a döndüklerinde “İbret” gazetesinin editörü olarak muhalif yazılarına devam etti ve bu dönemde vatan ve hürriyet fikirlerini açıkladığı, 1854'teki Silistre kuşatmasını çevreleyen bir dram olan “Vatan yahut Silistre”yi yazdı.
1873’te sahnelenen oyun ertesinde çıkan toplumsal olaylar ve veliaht V. Murad ile olan yakın ilişkilerinden dolayı Ebuziyya Tevfik ve Ahmet Mithat ile Osmanlı hükümeti tarafından kara listeye alındı ve Kıbrıs, Magosa’ya sürgüne gönderildi.
Sürgünde geçirdikleri otuz sekiz ay sonunda 30 Mayıs 1876 tarihinde Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ertesinde V. Murad’ın padişah olmasıyla serbest bırakıldılar.
Namık Kemal, 19 Haziran 1876’da yeniden İstanbul’a döndü.
Fakat, V. Murad’ın aklen ve fiziken tahtta kalamayacağı anlaşıldı ve tahta çıkışından sadece 93 gün sonra Şeyhülislam fetvasıyla tahttan indirildi.
II. Abdülhamid, kısa bir süre sonra Namık Kemal’i Şûra-yı Devlet üyeliğine getirdi.
Ardından Namık Kemal, 7 Ekim 1876’da ilk anayasa olan Kanûn-ı Esâsî’yi hazırlayacak heyet arasında yerini aldı.
23 Aralık 1876’da Kanûn-ı Esâsî kabul edildi.
Bu devrim niteliğindeki olaylar zinciri bilhassa Mithat Paşa taraftarlarının taşkınlığı, Namık Kemal şiirlerinin halk nezdinde teveccüh görmesi gibi nedenlerden ötürü II. Abdülhamit ve çevresini rahatsız etmeye başladı.
Kısa süre sonra, Kanûn-ı Esâsî çalışmalarında bulunanların büyük bir kısmı çeşitli nedenlerden ötürü sürgüne gönderilmeye başlandı.
Namık Kemal de bu süreçte beş ay hapis yattıktan sonra 10 Temmuz 1877’de padişahın iradesiyle tahliye oldu ve Midilli Adası'na sürüldü. Burada başarılı hizmetlerde bulunduktan sonra Rodos Adası'na ve Rodos’tan Sakız Adası'na tayin edildi.
Bu süreçte sağlığı iyice bozulmaya başlamıştı. Sonunda zatürreye yakalandı ve bu büyük vatan ve hürriyet şairi, 47 yaşında, 2 Aralık 1888’de yaşama veda etti.
Naaşı önce Sakız Adası’nda defnedildi. Ertesinde Gelibolu’ya nakledildi. Bolayır’da Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa’nın türbesinin yanına gömüldü.
II. Abdülhamit’in emriyle burada bir türbe yapılmasına karar verildi.
Türbenin planının Tevfik Fikret tarafından çizildiğini belirtelim.
*
Namık Kemal’in de üyesi olduğu Genç Osmanlılar ya da diğer adıyla Yeni Osmanlılar, Tanzimat Dönemi’nin karmaşık siyasi atmosferinde 1865'te İstanbul'da milliyetçi fikirler etrafında kurulmuş olan reform yanlısı bir fikir hareketidir.
Daha sonradan ortaya çıkacak Jön Türkler hareketi ile İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin öncüsü olan grup Osmanlı İmparatorluğu'nun daha saf bir Türk devletine dönüştürülmesini destekliyor ve anayasal bir hükümet kurulması çağrısında bulunuyordu.
1867'ye gelindiğinde Genç Osmanlılar grubunun üye sayısı, aralarında ünlü şairler Namık Kemal ve Ziya Paşa'nın da bulunduğu 6 kişiden 245'e yükselmiştir.
Genç Osmanlılar, “Padişahların sarayına en güç giren şey doğruluktur” sözü ile meşhur Mısır Prensi Mustafa Fazıl Paşa tarafından maddi ve manevi olarak desteklenmiş ve Osmanlı şehzadeleri Murad ve Abdülhamid'in de dikkatini çekmişlerdir.
Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerindeki reformların yapılmasında ve ertesinde bağımsız Türkiye Cumhuriyeti fikrinin gelişmesinde bu hareket önemli bir yere sahiptir.
*
Namık Kemal, Tanzimat döneminde yetişmiş ve I. Meşrutiyet dönemini belirleyen fikirlere öncülük etmiş bir aydın olarak kendisinden sonra gelen Jön Türk ve ulusçu fikirleri büyük ölçüde etkilemiş ve Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Sosyal reformcu yaklaşımlarla “vatan” ve “hürriyet” düşüncesini sentezleyen Namık Kemal, aynı zamanda Batı kökenli bu iki kavramı Türkçeye yerleştiren kişidir.
Düşünce ve eserleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberliğinden yararlandığı birkaç önemli aydından biridir.
Eserleri Türk ulus kimliğinin oluşmasına güçlü bir şekilde katkı sağlamıştır. Milli birlik ve bütünlük gibi değerler ekseninde ortaya koyduğu fikirler demokrasi ülküsünün filizlenmesine öncülük etmiştir.
*
Servet-i Fünun dönemi şairlerinden ve Namık Kemal’in en yakın takipçilerinden olan Süleyman Nazif (1870-1927), “Bizi yaratan Allah, yetiştiren ise Namık Kemal’dir” demiştir.
Süleyman Nazif, Namık Kemal ile ünlü Fransız yazarı Victor Hugo’yu karşılaştırır ve onları tarzları ve konuları işleyişleri açısından birbirine benzetir. Ona göre, Namık Kemal vatan sevgisi ve paraya değer vermemesi bakımından farklıdır.
“Doksan Üç Harbi” Osmanlı Devleti açısından oldukça yıpratıcı olmuştur. Namık Kemal savaşın etkisi altında “Vâveylâ”, “Vatan Mersiyesi”, “Bir Muhacir Kızının İstimdadı”, “Hilâl-i Osmânî” şiirlerini yazmıştır.
“Vatan yahut Silistre”deki meşhur “Vatan” şarkısı ve “Hürriyet Kasidesi” ile kendine has üslubunu oluşturmuştur.
Namık Kemal kısa ömrüne birçok önemli eser sığdırmıştır. Tiyatro oyunu olarak “Vatan yahut Silistre” (1873), roman olarak “İntibah” (1876) ve “Cezmi” (1880) bunlar arasında en meşhur olanlarıdır.
Hatırlayalım, hatırlatalım.
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply