Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Akıl, Akil, Makul

Yazının başlığı “akıl” olunca insan aklının ve bilgisinin sınırlarını çizmeyi kendisine uğraş edinmiş büyük Alman filozofu Immanuel Kant ile yazıya başlamanın yerinde olacağını düşünüyorum.

Kant, “Aydınlanma Nedir? Sorusuna Bir Yanıt” (1784) isimli yazısında şöyle der:

“Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır.” 

Ve ekler:

“Sapare Aude! “Aklını kullanma cesaretini göster!” sözü şimdi Aydınlanma'nın parolası olmaktadır.”

Ona göre, insanla ilgili her türlü bilgi akılla, düşünceyle başlar, oradan kavramlara geçer ve fikirlere, görüşlere dönüşür.

*

“Akıl,” Aydınlanma ve Modernizm düşüncesinin temelini oluşturur. Öyle ki Aydınlanma dönemi aynı zamanda “Akıl Çağı” olarak da adlandırılır. 

“Akıl,” koskoca bir felsefe geleneğinin ana nesnesidir. İnsan bilgisinin kaynağının akıl mı yoksa deney mi olduğu tartışmalarında ciddi bir savunma noktasıdır. Aynı zamanda, Rasyonalizm ya da Akılcılık olarak tasnif edilen fikir akımının da varlık nedenidir.

İnsanı insan yapan ve onu diğer canlılardan ayıran temel özelliğin aklını kullanabilmesi olduğu da temel tezlerden biridir.

*

Yanlış kararlardan sakınılması gerektiğini düşündüğümüz durumlarda “Aklını kullan, akıllı ol!” deriz, zor bir durumda ya da olağanüstü bir koşul karşısında “Sakin ol, aklını yitirme!” diye sesleniriz. 

Geçmişte yapabileceğimiz fakat yapamadığımız bir konu hakkında örnek bir durumla karşılaştığımızda “Şimdiki aklım olsaydı şöyle şöyle yapardım” dediğimiz zamanlar vardır.  

Akıllı, akil, akil baliğ, aklıselim, akıl tutulması, akıl yürütme, üst akıl, ortak akıl, akıl dışı, akıl fakiri, akılsız gündelik yaşamda duyduğumuz ya da kullandığımız kelimeler, sıfatlar ya da isim tamlamalarıdır.

Dahası, son moda cep telefonlarına akıl bahşederiz, akıllı telefonları daha cazip görürüz.

Dolayısıyla, “akıl” kavramı yaşamımızın bir parçası olarak çeşitli kalıplara girer nesneleşir, imge haline gelir.

*

Öyleyse, hep beraber “akıl” kelimesinin anlamına ve kökenine bakalım.

"Akıl” en genel tanımıyla, (Eski Yunanca: Logos, epistêmê; Latince: İntellectus, intelligentia, ratio; Türkçe: Us) düşünme gücüdür. Bütünü kavrama ve soyutlama, karar ve hüküm verme kapasitesidir.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre, Arapça ʿaḳl kökünden gelir. “Düşünme, kavrama gücü, us” olarak tanımlanmıştır.

Nişanyan Sözlüğü’ne göre, Arapça ˁḳl kökünden gelen ˁaḳl عقل “kontrollü düşünme yeteneği, sağduyu, itidal” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça ˁaḳala عقل “1. dizginledi, gem vurdu, 2. akıl süzgecinden geçirdi, akıl yürüttü” fiilinin faˁl vezninde mastarıdır.

Ayrıca, aynı kökten Arapça ˁiḳāl, ˁuḳla(t) "bukağı, hayvanlara vurulan ayak bağı". Akıl, “frenleyici ve dizginleyici bir şey” olarak düşünülmüştür.

Dolayısıyla, aklını kullanan insanın içgüdülerini, duygularını dizginleyeceği ve makul davranacağı düşüncesinin de temelini oluşturur.

“Akil” kelimesi de tıpkı akıl gibi Arapça ˁḳl kökünden gelen ˁāḳil عاقل “akıllı, rasyonel” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça ˁaḳala عقل “akıl yürüttü” fiilinin fāˁil vezninde etken fiil sıfatıdır.

Dolayısıyla, akil insanın aklını kullanan, aklını kullanarak karar verip eyleyen kişi olduğunu söyleyebiliriz.

“Akil baliğ”, yani “yeni yeni aklı yeten, ergen” demektir.

“Aklıselim” ise, “sağduyu, sağduyu sahibi” anlamına gelir.

Hemen bir ek daha yapalım. Çoğunlukla günlük konuşmada da kullandığımız “makul” kelimesi de Arapça ˁḳl kökünden gelen maˁḳūl معقول “akla uygun” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük de tıpkı “akil” gibi Arapça ˁaḳala عقل “akıl yürüttü” fiilinin mafˁūl vezninde edilgen fiil sıfatıdır.

“Makul bir fikir, makul bir davranış” dediğimizde düşünülen, söylenilen ya da yapılan şeyin akla uygun olduğunu ifade ederiz.

*

Gündelik yaşamın yüzeysel ilişkilere ve hızlı tüketime dayalı rutini bizi aklın korunaklı limanından kolayca uzaklaştırıyor.

Dolayısıyla kendimize zaman zaman sormamız gereken birçok soru da beraberinde geliyor:

Yaşamımızda, çevremizde, içinde yaşadığımız toplumda akıl mı yoksa içgüdüler mi daha baskın? 

Aklıselim insanlar ve makul düşünceler ne kadar talep görüyor?

İçgüdülerin, bencil istek ve arzuların aklı esir ettiği bir dünyada mı yaşıyoruz?

“Ben” ile diğerleri arasındaki çatışmanın temel nedeni aklın ve sağduyunun göz ardı edilmesi olabilir mi?

Aklın egemen olduğu, akil insanların sözünün dinlendiği ve makul bir toplumsal düzen tesis etmek mümkün mü? 

Üstüne düşünelim.

----------------------------------------------------------------------

Yazımı karıştırılan kelimeler:

Müstahak: Doğru

Müstehak: Yanlış

Şarj: Doğru

Şarz: Yanlış

Şoför: Doğru

Şöför: Yanlış

Teneffüs: Doğru

Tenefüs: Yanlış

Vejetaryen: Doğru

Vejeteryan: Yanlış