Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

2022’nin Hayal Kırıklığı Yaşatan Filmleri

Alper Sezener

Geçen hafta 2022’nin yıldızı parlayan filmleri üstüne yazmıştım.

Bugünkü yazı ise ünlü yönetmenlerin çektiği ve/veya ünlü oyuncuların oynadığı, bütçe ve reklam açısından gündemi en fazla meşgul eden filmler arasından sinema eleştirmenleri ve izleyicilere en fazla hayal kırıklığı yaşatanlar ile ilgili olacak.

Hemen başlayalım.

*

1. Amsterdam:

Oscar ödüllerinde beş defa “en iyi yönetmen” ödülüne aday olmuş, 2 Oscar ödüllü 2011 yapımı “Fighter” (Dövüşçü), 2012 yapımı ve yine Jennifer Lawrence’a “en iyi yardımcı kadın oyuncu” ödülünü getiren “Umut Işığım” (Silver Linings Playbook) ve 2013 yapımı 10 dalda Oscar’a aday olmuş “Düzenbaz” (American Hustle) gibi önemli filmlerin yönetmeni David O. Russell, bu sefer o kendine has üslubu ve ahengi tutturamamış.

Üstelik, filmde Christian Bale, Margot Robbie, “Tenet” ile yıldızı parlayan Denzel Washington’un oğlu John David Washington, “Queen” filminin Oscarlı oyuncusu Rami Malek, Mike Myers, Michael Shannon, Taylor Swift, Queen Gambit” dizisinin yıldızı Anya Taylor-Joy ve küçük bir rolde Chris Rock olmasına rağmen beklenen gişe başarısı ve izleyici tatmini ne yazık ki gerçekleştirilememiş.

Sinematografik derinlikteki sıkıntı, yani konu bütünlüğünün sahneler aracılığıyla uyumlu ve anlamlı bir biçimde yansıtılmasındaki sorun dışında esprilerdeki cansızlık ve oyuncular arasındaki uyumsuzluk 2 saat 14 dakikalık filmden beklenilen keyfi yaşamamıza engel oluyor.

Dahası “Amsterdam”da Christian Bale'in oyunculuğu fazla plastik kalıyor, diğer oyuncuların rolleri ise beklenilenden fazla yüzeysel gibi.

Sonuçta, filmin yine de eğlenceli yönleri olsa da 80 milyon dolar gibi büyük bir bütçeyle çekilmiş bir film için yeterli değil.

2. Üç Bin Yıllık Bekleyiş (Three Thousand Years of Longing):

“Mad Max” filminin yaratıcısı George Miller’in son filmi “Üç Bin Yıllık Bekleyiş” A.S. Byatt'ın kısa öyküsünden bilindik bir uyarlama.

Yalnız bir bilgini canlandıran Tilda Swinton, İstanbul'a yaptığı bir yolculukta, özgürlüğü karşılığında kendisine üç dilek hakkı sunan bir cin olan Idris Alba’yı keşfediyor.

Özünde bir aşk filmi olan yapımda keyif vermeyen ve zorlama gelen bir şeyler olduğu ilk sahnelerden itibaren kendini belli ediyor. Film, masallar kitabından alınıp birbirine eklenmiş hikayelerden oluşturulmuş gibi duruyor.

Ayrıca, cin rolünde Idris Alba doğru seçim mi tartışmaya açık.

Film, genel itibarıyla izleyiciyi içine çekmekte başarısız.

En büyük artısı, filmde İstanbul’un ve Pera Palas’ın olması ve karikatürist Erdil Yaşaroğlu’nun filmdeki küçük rolüyle bizi gülümsetmesi.

İzlenmez mi? Tabi ki izlenir ama beklentiyi karşılar mı, bu soru işareti.

3. Örümcek Kafa (Spiderhead):

“Top Gun: Maverick”in usta yönetmeni Joseph Kosinski’nin aynı yıl çektiği bilimkurgu filmi “Örümcek Kafa” ilginç konusu ile dikkati çekiyor.

George Saunders'ın “Örümcek Kafadan Kaçış” isimli öyküsünden "Deadpool" filminin senaristleri Rhett Reese ve Paul Wernick tarafından uyarlanan filmde Chris Hemsworth ve “Whiplash” ile akıllara kazınan Miles Teller başrolleri paylaşıyor.

Bu kadroyu görünce de filmin Netflix yapımı olduğunu unutup büyük bir beklenti içine giriliyor ama filmin genel işleyişi ve karakterlerin derinliği ile oyuncu seçimi ile rol dağıtımı arasındaki çelişkiler de devreye girince film izleyiciye o beklenilen görsel şöleni ne yazık ki yaşatamıyor.

Denekleri anında aşık edebilen, çıldırtabilen ya da farklı bir kimyasal verildiğinde birini öldürebilen ilaç testlerinin yapıldığı bir laboratuvar kompleksinde geçen filmde, Thor rolüyle akıllara kazınan Chris Hemsworth çılgın bilim adamı rolünde gerçekten beklenilenin çok altında bir performans sergiliyor.

Sinema değil de TV filmi tadında bir yapım izlenimi veriyor.

4. Fantastik Canavarlar - Dumbledore'un Sırları (Fantastic Beasts - The Secrets of Dumbledore):

Harry Potter serisinin yazarı K. J. Rowling uyarlaması filmin yönetmen koltuğunda yine ilk iki filmi de yöneten David Yeats var. Oyuncu kadrosu ise çok güçlü: Eddie Redmayne, Jude Law, Mads Mikkelsen, Ezra Miller.

Filmde, Profesör Albus Dumbledore, Grindelwald’ın tüm Muggle'ları ortadan kaldırmak için bir ordu yönetmeye başlamasıyla birlikte Newt Scamander ve ekibine yardım etmek zorunda kalıyor ve haliyle eski hesaplar ortaya çıkıyor.

Özellikle Dumbledore rolünde Jude Law ile Grindelwald rolünde Mads Mikkelsen gerçekten çok iyiler ama filmde genel itibarıyla bir sorun olduğunu söylemek gerekiyor.

Filmin bu epizodu birçok alt hikâyeyi bir araya getirip birbirine bağlamaya çalışıyor. Bu da çok karmaşık görsel sunumların izleyicinin zihninin yorulmasına neden olmasıyla sonuçlanıyor.

İşin enteresan tarafı Dumbledore’un filmde eşcinsel olarak gösterilme gereğinin duyulması. Masalsı bir fantastik yapımda böylesine bir vurgunun ön plana çıkarılmasının yapım açısından ne tür bir artısı olabileceği ve izleyici açısından nasıl bir duygulanım yaratacağı düşünülmüş, açıkçası bu büyük bir soru işareti.

Sonuçta bu film dizisinin asıl amacının büyülü bir dünya sunarak çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin hayal dünyasını zenginleştirmek olduğu unutulmuş gibi görünüyor.

Bunun dışında, ilk iki filmde beklenti çıtası artmıştı, bu filmde beklenildiği gibi bir beğeni yaratılamamış görünüyor.

5. Morbius & Black Adam:

Morbius, Sony'nin Örümcek Adam Evreni'nin üçüncü filmi. Filmin yönetmeni Daniel Espinosa, başrollerde 2013 yapımı “Sınırsızlar Kulübü” (Dallas Buyers Club) ile 2014’te “en iyi yardımcı erkek oyuncu” Oscar ödülünü almış olan ünlü oyuncu Jared Leto ve Doctor Who dizisinden tanıdığımız Matt Smith var.

“Morbius”ta, biyokimyacı Michael Morbius (Jared Leto) nadir görülen bir kan hastalığını tedavi etmeye çalışıyor, fakat bunun yerine yanlışlıkla kendisini vampir türü bir yaratığa dönüştürüyor.

Morbius’u Jared Leto’nun oyunculuğu ne yazık ki kurtaramamış; hem Leto hem de rakibi rolünde Smith roller için doğru kişiler mi, tartışmaya açık.

Film oldukça klişe ve görsel efektler de tatmin edici değil. Filmin başından itibaren hep eksik bir şey varmış hissine kapılıyorsunuz.

Kara Adam (Black Adam)’a gelince…

Yönetmen Jaume Collet-Serra ile Dwayne Johnson’un “Orman Gezisi” (Jungle Cruise) filminden sonraki birlikteliği olan film Marvel’in Morbius’una karşılık DC’nin yanıtı niteliğinde.

Kendisine Mısır tanrılarının kudretli güçlerinin bahşedilmesinden ve aynı hızla hapsedilmesinden yaklaşık 5.000 yıl sonra, “Kara Adam” yeryüzündeki mezarından serbest bırakılır ve modern dünyaya kendine özgü adalet anlayışını getirmeye hazırdır.

Görkemli bir açılışla başlayan film, komedi-fantastik-bilimkurgu arasında gidip gelirken kendini kaybetmiş görünüyor.

Dwayne Johnson, Kara Adam rolüyle DC Genişletilmiş Evreni'nin yeni köşe taşı olacak izlenimi veriyordu. Fakat, Dwayne Johnson bu role uygun bir seçim olmamış gibi görünüyor.

Ayrıca, yan rollerden birinde eski Bond Pierce Brosnan biraz hareket getirse de filmi kurtarmaya yetmemiş.

Film fazla klişe ve görsel efektler de çok iç açıcı değil

 Film eleştirmenleri tarafından ağır eleştiri alan filmin, gişede çok düşük bir hasılat yaptığını da söyleyelim.

*

Benim için en büyük hayal kırıklıklarından biri ise Oscar ödüllü Meksikalı yönetmen Alejandro G. Iñárritu’nun çok kişisel bir film olan “Bardo, Bir Avuç Doğrunun Yalan Yanlış Güncesi” oldu. Film aslında kötü değil ama fazlasıyla kişisel ve anlatım açısından vermek istediğini tam olarak başaramıyor gibi duruyor. Eğer bunu başarabilseydi, yılın en iyi yabancı filmleri ödüllerinde boy göstermesi kaçınılmaz olurdu ama yine de ben yönetmeni sevdiğim için filmi diğerlerinden ayrı tutuyorum.

Yılın diğer hayal kırıklığı yaratan filmlerine de kısa değinelim:

Derin Sular (Deep Water) / Adrien Lyne

Kralın Kızı (The King's Daughter) / Sean McNamara

Kahramanın Dönüşü (Samaritan) /Julius Avery

Tepki (Firestarter) / Keith Thomas

Kod 355 (The 355) / Simon Kinberg

Sarışın (Blonde) / Andrew Dominik

Torontolu Adam (The Man from Toronto) / Patrick Hughes

Ödül Savaşçısı: Jem Belcher'ın Hayatı (Prizefighter: The Life of Jem Belcher) / Daniel Graham

Tehlikeli Oyun (Poker Face) / Russel Crowe

Hâlâ Yaşıyor (Last Seen Alive) / Brian Goodman

Yılbaşı Gecesi / Ozan Açıktan

*

Bu arada, geçen hafta belirttiğim gibi, gündemde olan fakat ülkemizde gösterime girmediği ve herhangi bir platformda halen izleme şansı bulamadığım birkaç film var.

Bunlar arasında “Siyah Kuğu” (Black Swan) ile 2011 Oscar Ödülleri’nde Natalie Portman’a “en iyi kadın oyuncu ödülü” getiren ve kendisi de “en iyi yönetmen” ödülüne aday olan Darren Aronofsky’nin “Balina” (Whale) ve Aşıklar Şehri” (La La Land) filminin Oscar Ödüllü genç yönetmen, Damien Chazelle’in “Babylon” isimli filmleri bir hayli öne çıkıyor.

“Babylon” 80. Altın Küre Ödülleri’nde müzikal-komedi “en iyi film”, Margot Robbie ile “en iyi kadın oyuncu”, Diego Calva ile “en iyi erkek oyuncu”, Brad Pitt ile “en iyi yardımcı erkek oyuncu”, “en iyi film müziği” dallarında adayken; “Balina” ise Brendan Fraser ile drama “en iyi erkek oyuncu” dalında aday durumda.

Haftaya, 10 Ocak 2023’te düzenlenecek Altın Küre Ödülleri adaylıkları ve ödüller için tahminlerimi yazacağım.

*

İlk başta yazmayı düşündüğüm günün anlam ve önemi hakkındaki sözlerimi sona sakladım.

Bugün yeni yılın ilk günü. Cumhuriyet'imizin yüzüncü yılını yaşayacağımız yıl olması açısından da anlamlı bir yıl.

Yeni yılın dünyaya barış, sevgi ve iyilik getirmesini diliyorum.

Mutlu yıllar…