Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

SUÇLULUK DUYGUSU VE KEFARET ÖDEME DÖNGÜSÜ

Her insan bir şekilde suçlar kendini, bazen gereksiz bazen hiç gereksiz, çünkü suçluluk duygusunu “çocuk parçamıza” ait bir duygudur ve “kefaret” ister. Oysa çocuklar ve gençler masumdur. “Yetişkin parçamız” için ise “pişmanlık” vardır, hayat dersi olup olgunlaştıran ve varsa telafisini yaptırıp ileriye taşıyan... “Suçluluk duygusu”, kişinin “çocuk parçası” ile kendini kınayan, suçlayan, eleştiren bir iç ses olarak hissedilir ve zamanla kişi kendisini değersizleştirir ve “kefaret” ödemeye zorlar. Çocuklukta ve ergenlikte yaşanan öpüşme, sevişme, cinsel organları birbirine sürtme, sürtünme gibi cinsel oyunlar, taciz veya tecavüz olayları, aile bireylerine veya başka bir partnere karşı hissedilen cinsel arzular, ebeveynlere ve kardeşlere karşı duyulan düşmanlık hisleri, nesiller arası geçiş gösteren travmalar yetişkinlikte suçluluk duygularına yol açabilir. Bu nedenle danışanları terapiye getiren en önemli konuların başında “suçluluk duygusu” gelir. Suçluluk duygusu, kişilerin ailesel ve toplumsal değer yargıları ya da dini ve ahlaki kuralları çiğnediklerini düşünmeleri sonucu, bilinçli ya da bilinçsiz olarak kapıldıkları ve kendileriyle ilgili değer yargılarını derinden sarsan ve “içten gelen” güçlü bir duygudur. Kişi yanlış bir şeyler yaptığını düşündüğü için kendini suçlar, günahkâr hisseder, kendini affedemez, bu tecrübeyi geçmişte bırakıp hayatına devam edemez. Suçluluk duygusunun beraberinde kendine güvensizlik, mükemmeliyetçilik, kızgınlık duygularını atamama, affedememe, depresif ruh hali, endişe, korku ve kaygı halleri, daima kontrollü olma ihtiyacı gibi özellikler görülür. Suçluluk duygusu dini motiflerle süslendiğinde adı “günahkârlık” olur.

SUÇLULUK DUYGUSU İLE PİŞMANLIK ARASINDAKİ FARK

Suçluluk duygusu, özünde adıyla çelişen bir duygudur, çünkü çoğunlukla bu duyguyu “suç”un karşılığı olan “ceza”yı gerektirecek bir durumda hissetmez insan, yani aslında ortada gerçek bir suç yoktur çoğu zaman... Suçluluk duygusu “çocuk parçası” ile yanlış bir şeyler yaptığını düşünen kişinin “ebeveyn parçası” ile kendini affedememesinden kaynaklanır. Yetişkin bir yaşamda gerçek bir suçun karşılığında hissedilmesi gereken duygu “pişmanlık”tır. Örneğin, biri hakkında kötü düşündüğünüz ya da kötü şeyler söylediğiniz ve onun yaşamında olumsuz bir duruma yol açtığınızda suçluluk duygusu hissedersiniz ama ortada bir suç yoktur; yapılan bir hata veya yanlış vardır. Ancak birinin kötü bir duruma düşmesi için ona kasıtlı olarak zarar vermek, suçtur ve bunun sonucunda da hissedilebilecek duygu pişmanlık olur.

SUÇLULUK İNSANCIL BİR DUYGUDUR

İnsan, en gelişmiş canlı türü olsa da, mükemmel değildir. Herkesin yaşamında yanlış düşündüğü, hatalı davrandığı zamanlar olabilir. Yapılan yanlışlar ve hatalar, “yetişkin parça” ile gerçekleştikleri andaki koşullar, şartlar ve diğer faktörlerle birlikte düşünülüp değerlendirilmediğinde kişi “çocuk parçası” ile kendini suçlar ve suçluluk duygusu kaçınılmaz bir şekilde doğar. Çünkü geçmişte yaşananların tüm bileşenleriyle birlikte şu an ve şimdiye taşınması mümkün olmaz ve sadece iz bırakan kısımları alınır. Suçluluk duygusunu doğuran şey de, bu duyguyla ilişkilendirilen durumun içinde oluştuğu ortamdan koparılıp alınarak tek başına değerlendirilmesi ve yargılanmasıdır. Oysa yanlış ve kötü bir şey yapıldığında, insanın kendisi ve karakterini kötü olarak değerlendirmek yerine yapılan davranışın kötü ve yanlış olduğunu bilmek gerekir, sonrasında varsa telafisine gidilebilir...

SUÇLULUK DUYGUSU AŞILAMAZ BİR ENGEL DEĞİLDİR

Suçluluk duygusu, aşılamaz bir engel, yıkılamaz bir duvar olarak düşünüldüğünde depresyona doğru giden dikenli bir yola sokar insanı. Oysa bu duygudan kurtulmak insanın kendi elindedir ve yapması gereken ilk şey, geçmişi geçmişte bırakmak, kabullenmek, şu an ve şimdiyi yaşamaktır. Geçmişte yaşananlar orada kalmıştır, geri alınamaz ya da değiştirilemez ama insanın deneyimler hanesine eklenerek onun kişisel gelişim ve olgunlaşma sürecine katkı sağlar. Her yanlış, bir doğruyu öğretir insana ve hatalarından ders çıkarma fırsatı verir. Hatanın bedeli ağır olabilir ama öğrettiği doğru da bir o kadar değerli olur. Suçluluk duygusu, onu yaratan deneyimin sadece sonucu düşünüldüğünde ortaya çıkar. Oysa bu deneyim, başka olaylar, kişiler ve durumların da işin içinde olduğu bir sürecin sonucudur. Çünkü hiç bir şey birdenbire ve nedensiz olarak ortaya çıkmaz. Hayat, biri diğerinin nedeni ya da sonucu olarak iç içe geçmiş bir şekilde yaşanan deneyimlerden oluşur. İnsan, geçmişindeki hatalarını “Bugünkü aklım olsaydı, yapmazdım” diye düşündüğünde, bugünkü aklını geçmişte yaptıkları ile kazandığının farkına vardığında, kapıları sonuna kadar açarak, içinde hapsettiği suçluluk duygusunun bir daha gelmemek üzere çıkıp gitmesini sağlar. Ayrıca suçluluk duygusu yüz üzerinden yetmiş puan ve üzerine çıktığında, insan zihninde bir mahkeme kurup, kendini savcı gibi suçlayıp, hakim gibi kendine “Suçlusun ve şu cezayı hak ediyorsun” diye hüküm verdiğinde insan olmaktan çıkar, bir nevi tanrılaştırır kendini, tanrıya atfedilen bir eylemi istemsizce yapar, bu da suçluluğun kefaretle sonuçlanmasına yol açar. İnsanı üzen, acı veren, sıkıntıya sokan ve hasta eden her şey bir “kefaret” olabilir, “otokastrasyon” olabilir, “kendi kendini cezalandırma” olabilir, “geçmişin tekrar etme zorlatısı bağlamında bir yazgı” olabilir, “negatif sistemik bir döngü” olabilir, “çocuk parçamız” ile yazdığımız “yaşam senaryosu” olabilir...

İNSANI SUÇLULUK DUYGUSUNDAN KENDİNİ AFFETMEK KURTARIR

Suçluluk duygusu, bilinçdışının derinliklerinden çıkıp insanı içten içe kemiren bir kurt gibidir; özgüveni yerle bir eder, özsevgi ve özsaygıyı eritip bitirir, değersiz, yetersiz hissettirir. Suçluluk duygusu insanı bir girdabın içine sokar ve bu girdap dönüp dururken bir suçluluk duygusuna bir başkası daha eklenerek büyür; “kefaret ödeme arzusu...” İnsan bu girdapta duygularının esiri olur, onları kontrol edemez hale gelir. İnsanın girdaptan çıkabilmesi ancak kendini affetmesiyle mümkün olabilir çünkü affetmek geçmişten gelen olumsuz düşünceleri, duyguları ve ruhu özgürleştirir. İnsan duygularının kontrolünü yeniden eline alır. Kendini affeden kişi kendiyle yüzleşir; geçmişteki, benliği, bilinci ve farkındalığı ile yaptığını bugünkü benliği, bilinci ve farkındalığı ile değerlendirmez. Unutmayın, “mutluluk ve huzur” için on basit kural var; (1) kendinize küçük hedefler koyun, (2) beklentilerinizi az tutun, (3) ihtiyaçlarınızın farkında olun ve onları isteyin, (4) asla değiştiremeyeceğiniz şeyleri koşulsuzca kabul edin, (5) hayatın gerçekleriyle savaşmayın, (6) geleceği belirlemeye çalışmayın, geçmişe takılıp kalmayın, şu an ve şimdiyi yaşayın, (7) daha çok sevin, koşulsuzca sevin, (8) affedin, (9) kalbinizi nefretten arındırın, (10) basit ve yavaş yaşayın ve hayatın renklerini kaçırmayın...