Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

Cinsel Kutupluluk: Anima-Animus Dengesi

Günümüzde yeni aile yapıları, eğitim, medya gibi birçok faktör nedeniyle toplumsal cinsiyet rollerinde bir değişim görüldü. Erkekler ve kadınlar için kalıplaşmış olan toplumsal cinsiyet rolleri hızla değişirken bu durumdan çift ilişkileri hem romantik hem de cinsel boyutuyla etkilendi. Geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine göre erkeklerin dışarı çıkıp para kazanması, kadınların ev işleri ve çocukların bakımıyla ilgilenmesi gerekiyordu. Bu bağlamda erkekler genellikle kadınları fiziksel ve finansal hakimiyet yoluyla, kadınlar de erkekleri duygusal ve cinsel yollarla manipüle ediyorlardı. “Maço erkek” ve “itaatkâr” kadın imajları normal kabul ediliyordu.

Zaman içinde kadın ve erkek rolleri birbirine daha çok benzemeye başladı, aslında bu bir değişim ya da dönüşüm değil, kadın ve erkek her insanın içinde olan eril ve dişi enerjinin dengelenmesinin bir sonucuydu. Gerçekte olan toplumsal cinsiyet rolleriyle bastırılan erkeklerdeki dişi enerji (anima) ve kadınlardaki eril enerjinin (animus) gün ışığına çıkmasıydı. Erkekler kendilerini dişi enerjilerinin akışına bırakmayı öğrendiler, sert erkeksi duruşlarını bırakıp uzun saçları, renkli kıyafetleri ile doğayı, müziği ve yaşamın bereketli gücüyle her şeyi kucakladılar, yani dişi enerjilerini büyütmeye başladılar. Bu arada, kadınlar tam tersini yapıyor, eril enerjilerini büyütüyorlardı.

Kadınlar ihtiyaç ve arzularında daha iddialı olmayı öğrendiler, daha çok kişisel uzun vadeli hedeflere odaklandılar, mali ve siyasi bağımsızlık kazandılar, kariyerlerini güçlendirdiler. Bu yeni dünyada kadınlar da erkekler de hem yaşamda hem de ilişkilerdeki değerlerini yeniden keşfettiler. Anima ve animusun dengelenmesine yönelik bu değişim bir yandan ekonomik ve sosyal eşitlikle sonuçlanırken, diğer yandan de cinsel olarak nötrlükle sonuçlandı. Cinsel benzerliğe yönelik bu eğilimin yan etkileri, günümüzün cinsel mutsuzluğunun önemli bir nedeni oldu.

Bugün ilişkilerdeki sorunların en önemli nedeni, toplumsal cinsiyet eşitliğini doğal eril ve dişi cinsel özümüzü eşitlemekle karıştırmış olmamızdır. Anima ve animus dengesi, eril ve dişi enerjinin eşitliğine değil, duygusal ve ruhsal olarak farklılıklarına, zıtlıklarına, yani eşitsizliğine dayanır. İlişkilerde romantik ve cinsel çekimin korunması için anima ve animusun dengesinin oluşması, yani cinsel özümüzü ifade etmekte özgür olmamız gerekir. Bu gizemli denge, tüm hayatımızı etkiler, ancak çoğunlukla bilinçsiz bir seviyede kalır. Herkesin içinde farklı oranlarda bulunan bu enerjileri uyandırmanın, iki cinsiyet arasındaki manyetik çekimin yolunu açmanın, ilişkilerde gerçek yakınlığı yakalamanın yolu cinsel kutupluluğun sürdürülmesidir. Bir ilişkide eril ve dişi enerjinin aynılığı yani anima ve animus dengesinin olmaması, sadece cinsel çekimi ortadan kaldırmakla kalmaz, tüm ilişkinin suyunu kurutmaya başlar. Çoğu zaman partnerimizin bizim için herkes olmasını bekleriz; arkadaşımız, sevgilimiz, çocuklarımızın ebeveyni, hatta terapistimiz. Ama böyle olunca da kıvılcım söner, tutku tükenir. Partnerimizle ilgili küçük şeyler bizi sinirlendirmeye başlar.

Anima ve animus dengesinin bozulmasının önemli bir nedeni sınırlayıcı inançlarımızdır. Yetersiz olduğumuza veya partnerimizin bizi reddedeceğine dair inançlarımız, eril ya da dişi enerjimizi maskelememize yol açabilir. Önceki ilişkilerde incinmek de bu maskeyi takmamıza neden olabilir ve gerçek benliğimizin parlamasına izin vermek yerine başkalarını memnun etmeye odaklanmaya başlarız.

Bir partner veya her ikisi de diğerini memnun etmek için eril ya da dişi enerjilerini değiştirmeye çalıştığında anima ve animus dengesi bozulur. Animası güçlü olan partner güvensizlik veya sevilmediğini hissederse, bunu animusunu güçlendirerek telafi etmeye çalışır. Animusu baskın olan bir partner sorgulandığını veya kontrol edildiğini hissederse yönünü kaybedebilir. Bunun sonucunda da partnerlerin arasındaki anima ve animus dengesinde sorun oluşur, eril ve dişi enerjilerinin arasındaki kutupluluk zayıflar, bu da ilişkinin gergin veya dengesiz hale gelmesine yol açar.

Cinsel kutupluluk dinamiği çifti arasındaki farkındalık eksikliğinden ve bunun nasıl geliştirilip etkinleştirileceğini bilmemekten dolayı, genellikle uzun süreli ilişkilerde zamanla azalır. Bu durumda kadınların dişi enerjilerini, erkeklerin de eril enerjilerini güçlendirmelerini sağlayacak yollar vardır.

Erkekler için eril enerjilerini güçlendirerek dişi enerjinin karşı kutbuna geçmenin en önemli yollarından biri erkek erkeğe zaman geçirmektir. Animus erkeğin güce, başarıya ve kararlılığa yönelik doğuştan gelen dürtüsünün ifadesidir. Erkekler kendilerini başka erkeklerle çevrelediklerinde, birbirlerinin enerjilerini tamamlar ve emerler. Başka erkeklerle zaman geçirerek sadece erkeklerin hoşlandığı faaliyetlerde bulunduklarında eril enerjilerini beslerler. Animusun verdiği saldırganlığı sağlıklı ve güvenli bir şekilde uygulamalarına izin veren faaliyetlerde bulunduklarında eril enerjilerini arttırırlar. Spor, ağırlık kaldırma, dövüş sanatları gibi faaliyetler, aynı zamanda testosteron artışı sağlar. Bu da cinsel dürtülerini, motivasyonlarını ve özgüvenlerini arttırmalarına yardımcı olur.

Kadınların eril enerjiye kutup oluşturacak şekilde dişi enerjilerini güçlendirmeleri öncelikle animanın doğasındaki şefkat, bağlantı ve duygusal derinliğin tamamen hissedilmesi, ifade edilmesi ile mümkündür. Duygular engellendiğinde dişi enerji akamaz. Kadın yargılamadan duygularını hissetmeli, kendini akışa bırakmalıdır. Anima kadının iç gücüyle bağlantı kurmasına, yaratıcılığını ifade etmek için zihninizi susturmasına ihtiyaç duyar. Bunu sağlamak için meditasyon, yoga, yürüyüş, dans gibi etkinlikler hareket yoluyla özgürleşmeyi sağlar. Ayrıca kişisel bakıma öncelik vermek kadının dişi enerjisiyle olan bağını derinleştirir.