Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Tahıl koridoru ve Putin'in gümüş kurşunu...

Ukrayna-Rusya arasında müzakere sürecinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yerini alabilir mi? Kasım ayında sona erecek olan tahıl anlaşması için Macron müzakere sürecini yönetebilir mi? GAZETE DURUM Analiz, zihin açıcı sorularına ve yanıtlarına devam ediyor.

12 Kasım 2018'de Fransa'da Birinci Dünya Savaşı'nın 100'ncü yıl dönümünü anma etkinlikleri törenine katılan ABD Başkanı Donald Trump, Amerika'ya döndüğünde birkaç tweet attı. 

Bunların en dikkat çekeni, "Avrupalı müttefiklerimiz NATO'ya gerekli katkıyı yapmıyor. NATO'ya ulusal ekonomilerinin yüzde ikilik bir dilimini ayırmaları gerekiyor. Bu durum adaletsiz” diyerek, Avrupa'nın güvenlik mimarisinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği mesajını vermesi oldu. 

Trump'ın, Avrupa'yı korumakta isteksiz olduğu mesajını alan Macron, durumdan vazife çıkarmış bir lider olarak Avrupa'nın Geleceği Konferansı kapanış töreninde yaptığı konuşmada, “NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti” dedi ve değişimin fitilini ateşledi.

Macron'un bu açıklaması Rusya'da, doğru bir durum tespiti olarak yorumlandı. Almanya Şansölyesi Merkel'in emekliye ayrılması ile birlikte onun siyasi mirasını devralmaya çalışan Macron için Trump'ın yaptığı açıklama bulunmaz bir fırsat alanı yarattı.

Trump, aslında 1980'lerden bugüne kadar tartışılan bir konunun örtüsünü kaldırdı. Macron, Çok Vitesli Avrupa ve AB Konfederasyonu fikrini yeniden tartışmaya açtı. Macron'a göre Avrupa mimarisi baştan aşağı değişmeliydi. Bu yüzden federatif yapının konfederasyona dönüşmesi gerekiyordu. 

Avrupa Birliği'nin kurumsal yapısı ve her ülkenin kendi çıkarlarını öne alması sonucu birliğin ortak konularda oy birliğiyle karar alamamasının birlik ruhunu zedelediği düşünülüyordu. Macron'un kafasındaki projenin adı Avrupa Birleşik Devletleri'ydi.

Merkel'in, liderlik koltuğuna oturması kolay olmayacaktı. Ukrayna, Gürcistan ve Moldavya'nın üyelik durumunun acil çözüme kavuşturulması gerekiyordu. Macron, öncelikle AB'yi nasıl daha iyi işler hale getireceğinin ve Balkanlara doğru nasıl açılacaklarının cevabını bulmalıydı. Bu soruların cevabı bulunmadan Avrupa Birleşik Devletleri'ni kurma fikri pratiğe geçemezdi.

Çünkü adaylık sürecindeki ülkelerin, üyeliğe kabulünün yıllar sürmesi, siyasi iş birliğini ve karar alma motivasyonunu etkiliyordu. Macron'un, eleştirilerine destek, dönemin AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen'den geldi. Leyen'e göre oy birliği kuralı AB'nin kalkınmasını yavaşlatıyor ve hatta bloke ediyordu. Macron ve Leyen, asgari müştereklerde hızlı karar almak için oy birliği şartının aranmaması gerektiği fikrini savunuyordu. 

AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen'in AB'nin kurumsal reform tartışmalarına katılması, tartışmayı alevlendirdi. Bu fikir Avrupa Birliği Parlamentosu'nda eleştirilere neden oldu. Değişim talebi, 13 AB üyesi ülkenin yayımladıkları raporda yer verdikleri, "Üzerinde düşünülmemiş ve tam olgunlaşmamış çağrılara mesafeli duruyoruz” ifadesi ile birlik içindeki güvensizlik tohumlarını gün yüzüne çıkarmış oldu. 

13 üye ülke lideri ile müzakere etmeden yaptığı açıklamalar, Avrupa siyasi iş birliği çıkışı, Macron'u şüpheli hale getirdi. 

Baltık ülkeleri ve Varşova Paktı ülkeleri için Rusya, eski SSCB'nin halefi konumundadır. Bu nedenle Batı Avrupa devletleri, Rusya'ya şüphe ile yaklaşmakta. 

Rusya, 2008'de Gürcistan'ı ve 2014'te Kırım'ı işgal ederek, özgürlükler ve insan hakları gibi AB'nin kuruluş ilkelerine ve değerlerine saygı göstermediğini gösterdi. Amerika'dan bağımsız NATO'ya alternatif Avrupa Ordusu'nun bu güvensizlik ortamında kurulması, mızrağı çuvala sığdırmaya çalışmaktır. 

Baltık ülkeleri ve Varşova Paktı ülkelerinin Rusya ile olan geçmişleri ve kapanmamış defterleri nedeniyle eski düşmanların tekrar dost olmasını beklemek çok rasyonel değil.

“Rusya ile konuşmayı sürdüren tek kişinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olmasını kim ister?” sözü, Putin ile diyalog anlamına geldiği için Macron, Kasım'da son bulacak tahıl koridoru anlaşmasında müzakere sürecini yönetmek için aday olduğunu ilan etmiş oldu.

Putin ile diyalog kurulması fikri ve Avrupa'nın müzakerelere katılmasına yönelik diplomatik çabaları, Macron için övgü ve eleştiriyi birlikte getirdi. 

Macron'un, Rusya Devlet Başkanı Putin'e yaptığı tek taraflı teklifler, NATO hakkındaki yorumları ve yeni bir Avrupa güvenlik mimarisi oluşturulması fikri çağrısı, ona olan güveni azalttı. Avrupa devletleri, Rusya'yı askeri bir tehdit olarak düşünmekte kararlı bir duruş göstermeye çalışırken Macron'un Putin ile yakınlaşması, Avrupa'da hoş karşılanmadı. 

Dışarıda işler böyleyken içeride Le Pen büyük sıçrama yaptı; Radikal Sol ana muhalefet koltuğuna oturdu. Fransızların; göç, finansal kriz, enerji krizi, COVID-19 ve Brexit gibi çözüme kavuşturulamamış, üzerinde uzlaşma sağlanamayan sorunlar nedeniyle devlet başkanlarına olan güveni anketlere de yansıdığı gibi azaldı. 

Macron'un, Avrupa Birleşik Devletleri fikrine 13 üye ülkenin karşı çıkması, bu güvensizliğin en büyük ispatı niteliğindedir. 

Macron, “Rusya, Avrupa Güvenliği vizyonunun bir parçası. Avrupa'da yeni bir güvenlik mimarisi inşa etmemiz gerektiğine inanıyorum. Çünkü Rusya ile ilişkilerimizi normalleştirmez ve netleştirmezsek Avrupa kıtası asla istikrarlı olmayacak, asla güvenli olmayacak” sözleriyle Avrupa'nın kapısına dayanmış olan savaşa karşı, üye ülkeleri erkenden tedbir almaya davet etti. Fakat oluşan güven bunalımı nedeniyle Macron'un bu çağrısı ciddiye alınmayacaktır.

Macron, Hindistan'ın da içinde olduğu Amerika'ya karşı Rusya ile AB'den oluşan alternatif bir kutbun inşasını savunuyor. Rusya'yı, Avrupa Güvenliği vizyonunun bir parçası olarak gören Macron, birçok Avrupa ülkesi ve Amerika için, kaleyi içten fethetmeye çalışan bir “Truva Atı” olarak algılanıyor. 

Güven bir algı meselesidir. Bu olumsuz algıyı değiştirebilmek için Macron'un yapması gereken, Moskova-Kiev-Washington hattında mekik diplomasisini koordine ederken AB'nin ortak çıkarlarını gözeterek, partnerleri ile müzakere edilmiş ortak aklın ürünü olan politikaları devreye sokmaktır. 

Aksi takdirde Macron'un, Putin'i geri adım attıracak bir “gümüş kurşun”a ihtiyacı var.