Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Hukuk, Siyaset ve Adalet :Sinan Ateş Cinayeti Üzerine Bir Eleştiri

Hukuk, Siyaset ve Adalet :Sinan Ateş Cinayeti Üzerine Bir Eleştiri

Türkiye'nin siyasal ve toplumsal yapısında derin yaralar açan bir olay olarak, Sinan Ateş cinayeti hafızalarımıza kazındı. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in Ankara'da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmesi, sadece bir insanın trajik ölümü değil, aynı zamanda hukuk ve adalet sistemimize dair derin kaygıları da beraberinde getirdi.

Bu cinayet, ülkemizin hukuk devleti olma iddiasını sorgulatan önemli bir sınavdır. Anayasamızın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin "demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" olduğunu belirtir. Ancak, bu tür olaylar karşısında hukuk devletinin ne kadar etkin işlediği, suçluların adalet önüne ne denli çıkarılabildiği ciddi soru işaretleri yaratmaktadır. Siyasi bağlantılar ve koruma kalkanları altında işlenen bu tür suçlar, toplumun adalete olan inancını zedelerken, demokratik hukuk devleti ilkesini de tehdit etmektedir.

Cinayetin ardında yatan nedenlerin ve faillerin kimliklerinin hala tam olarak aydınlatılamamış olması, toplumun vicdanında derin yaralar açmıştır. Sinan Ateş'in ölümü, sadece bir siyasi figürün kaybı olarak değil, aynı zamanda Türkiye'deki siyasi çekişmelerin, güç kavgalarının ve kirli hesaplaşmaların yansıması olarak da görülmelidir. Bu tür olaylar, siyasetin kirli yüzünü ortaya çıkarırken, halkın siyasete ve adalete olan güvenini de sarsmaktadır.

Anayasamızın 36. maddesi, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğunu belirtir. Ancak, bu hakkın sadece mahkemelerde değil, aynı zamanda sokaklarda, meydanlarda ve günlük yaşamın her alanında güvence altına alınması gerekmektedir. Sinan Ateş cinayetinde olduğu gibi, siyasi bağlantılar ve güç oyunlarıyla örtbas edilmeye çalışılan suçlar, adil yargılanma ilkesini ve hukuk sistemimizin bağımsızlığını zayıflatır.

Toplumun vicdanında derin yaralar açan bu tür olaylar karşısında, siyasilerin sorumluluğu büyüktür. Siyasi retorik ve söylemler, toplumun adalete olan inancını pekiştirmek yerine, kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı bir dil kullanarak daha fazla zarar vermemelidir. Siyasetçilerin, toplumun huzurunu ve güvenini koruyacak şekilde hareket etmeleri, adaletin tesis edilmesi için çaba göstermeleri gerekmektedir. Adaletin olmadığı bir toplumda, demokrasiden ve hukukun üstünlüğünden söz etmek mümkün değildir.

Sonuç olarak, Sinan Ateş cinayeti, Türkiye'nin hukuk devleti olma iddiasını sorgulatan acı bir gerçektir. Adaletin tecelli etmesi, suçluların adil bir şekilde yargılanması ve cezalandırılması, toplumun adalete olan inancının yeniden tesis edilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Anayasamızın ve hukuk sistemimizin gerektirdiği adaletin sağlanması, sadece Sinan Ateş'in ailesi ve sevenleri için değil, tüm toplum için bir zorunluluktur. Bu bağlamda Ayşe Ateş'in mücadelesinden bahsetmezsek olmaz.

 Ayşe Ateş, Sinan Ateş'in ölümü sonrasında sergilediği kararlı duruşu ve azmiyle adeta bir adalet savaşçısı haline geldi. Kendisini derinden sarsan bu trajediye rağmen, hukukun üstünlüğü ve adaletin yerini bulması için mücadelesini sürdürmekten bir an bile vazgeçmedi. Her platformda sesini duyurarak, toplumun vicdanına hitap eden ve sessiz kalmayan Ayşe Ateş, kaybettiği eşinin anısını yaşatmak için adeta bir sembol oldu. Onun bu kararlı ve cesur duruşu, sadece ailesi için değil, haksızlığa uğrayan tüm insanlar için bir umut ışığı niteliğinde. Ayşe Ateş'in adalet arayışı, ülkemizde hukukun üstünlüğü ve insan hakları mücadelesinin en canlı örneklerinden biri olarak hafızalara kazınacak.

Bitirelim; Sayın Devlet Bahçeli, Sinan Ateş davasında 'Herkesin eteğindeki taşları dökmesini istedi.Herkes eteğindeki taşları dökebilecek mi bilmiyorum ama bu tür olayların bir daha yaşanmaması için, hukuk, siyaset ve adaletin işbirliği içinde çalışmasının şart olduğunu biliyorum.Sağlıcakla kalın.