Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Erdoğan, Putin, Batı ve 2023 seçimleri...

ANKARA- 2023 seçiminin anahtarı kimin elinde? Soçi Zirvesi'nden Suriye'ye yönelik ortak askeri harekat kararı çıktı mı?

Zirve, bir kazanım mı yoksa bir kayıp mı? Batı tarafından nasıl algılandı? Batı, Soçi Zirvesi'ni nasıl okudu?

24 Kasım 2014’te Türkiye’nin Rusya’ya ait bir savaş uçağını düşürmesinin üzerinden sekiz yıl geçti. Haziran ayında Madrid'de gerçekleştirilen NATO Liderler Zirvesi'nden sonra 19 Temmuz 2022'de, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, İran Devlet Başkanı İbrahim Reisi ile yapacağı görüşmeye son anda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de eklenmesiyle ikili zirve, üçlüye dönüştü. 

Ukrayna’daki savaşın başından beri Erdoğan ve Putin, Tahran’da 20 Temmuzda ilk kez yüz yüze görüşeceklerdi. Görüşme esnasında, Irak’ın kuzeyinde, Zaho bölgesinde piknik yapan 9 sivilin hayatını kaybettiği haberi geldi. 

Bu saldırının, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) bağlı topçu birlikleri tarafından yapıldığı iddiası sosyal medyada yayıldı. Irak’taki, İran uzantılı milislerin çok hızlı ve sert bir dille Türkiye’yi hedef göstermesi, TSK'nın Suriye’de operasyon yapma fikrinin Tahran'dan onay almadığı anlamını taşıyordu.

Dezenformasyon... 

Fakat bunun bir dezenformasyon olduğu çok yakında ortaya çıktı. PKK, bu saldırıyı üstlendi. Zirve dönüşü Erdoğan'ın; “Amerika, Suriye’den çıkmalı” açıklaması, Türkiye'nin Tahran'dan eli boş döndüğü yönünde bir algı yarattı.

Erdoğan, zirveden istediğini alamadan Türkiye'ye geri dönmüştü. Putin’in, Tahran görüşmelerine sonradan katılması ile Astana Zirvesi'ne dönüşen toplantı akıllara, Erdoğan’ın 29 Ocak 2020’de, “Astana süreci diye bir şey kalmadı; Rusya, Astana ve Soçi'ye sadık değil" açıklamasını getirdi. 

İki yıllık süreç işlemiş henüz bir kazanım sağlanamamıştı. Türkiye'de bu konular konuşulurken, Irak Merkezi ve Yerel Yönetimi, “Türkiye, Irak’tan çıkmalı” açıklamasını yaptı. 

Bu açıklamanın arkasında kim vardı? Açıklama, İran kaynaklı mıydı? 

Tahran'da yapılan zirvede, Erdoğan'ın, Reisi’yi Suriye'de, PKK ve YPG’ye karşı yapmak istediği askeri operasyon konusunda ikna edemediğini çok geçmeden öğrendik. 

Soçi Zirvesi...

Erdoğan, Madrid ve Tahran’da yapılan görüşmelerde alamadıklarını Soçi’de almak istiyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin, 5 Ağustos 2022’de Soçi’de dört saatlik bir görüşme gerçekleştirdi. Tahran görüşmelerinde, Suriye’de terörle mücadelede iş birliği için gereken desteği göremeyen Erdoğan, Ukrayna-Rusya Savaşı'nın yarattığı küresel gıda krizine sırtını dayadı. Erdoğan, Soçi’de, Rusya-Türkiye arasında ekonomik iş birliği için bir yol haritası belirledi. Rusya ile ticaret cirosunun 100 milyar dolara çıkarılmasını kararlaştırdı.

İki lider, Türkiye'nin, Rus doğal gazının bir bölümünü dolar yerine ruble ile ödemesi, tahıl koridoru gibi konularda anlaştı. Soçi Zirvesi, ulusal ve uluslararası basında Erdoğan’ın diplomasi zaferi olarak takdim edildi.

Rusya ile Türkiye arasında stratejik bir düzeye ulaşan Rus-Türk ortaklık ilişkisinin sürekli gelişimi

Soçi Zirvesi sonrası Batı tarafından mercek altında alındı. 

İç siyaset açısından Avrasya'da barış, istikrar ve güvenliğin sağlanması için bölgesel ve uluslararası diyalog Rus ve Türk halklarının çıkarlarıyla uyumlu görünüyor. Fakat bu durum dış dünyada, “Erdoğan Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krize karşı pansuman yapmaya çalışıyor” yönünde algılanıyor. 

Türkiye, Ukrayna savaşının yarattığı tedarik krizini Soçi Zirvesi'nde yaptığı anlaşmalar ile kırmış görünüyor, Erdoğan kış boyunca Rusya’dan alacağı gaz ile enerji akışını sürdürmek istiyor yorumlarını da beraberinde getirdi.

Batı medyasında, söz konusu doğal gaz anlaşması, enerji fiyatlarının yüksekliğinin yaratacağı enflasyonist ortamı bir nebze düşürmesi için Erdoğan'a, Putin tarafından verilmiş bir hediye olarak yorumlandı.

Zirvenin sonuçları, Erdoğan’ın kamuoyuna zafer olarak sunabileceği bir alan açtı. 

Putin'in desteği ve 2023 seçimleri...

Putin ile Erdoğan arasındaki iş birliği, 2023 seçimlerinde, seçmenin Erdoğan'ı desteklemesi için bazı avantajları barındırıyor. Erdoğan, enflasyonun yüzde 79,6'ya ulaştığı ve liranın yabancı para birimleri karşısında değer

kaybettiği bir dönemde, ekonomik istikrarsızlıkla mücadele etmeye çalıyor. Enflasyonla birlikte

tırmanışa geçen sosyo-ekonomik sorunlar karşısında hükümetin başarısızlığı anketlere seçimi kaybedebileceği şeklinde yansıyor.

Yine, ekonomik istikrarsızlık anketlerde Erdoğan’ın popülaritesinin azaldığını gösteriyor. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu hayati sosyal ve ekonomik sorunları çözebilmenin yolu Erdoğan için dış politikada kendi pozisyonu güçlendirmesinden mi geçiyor? Ülke içinde siyasi karizması erozyona uğrayan Erdoğan kaybettiklerini dışarının sağlayacağı destekle kapatabileceğini düşünüyor.

Gelecek yıl yapılması planlanan seçimlerin kaderinin Cumhurbaşkanlığı'nın anahtarının

Rus lider Putin'in elinde olduğunu söylemek yerine Rusya ile dostluk, seçmenin önümüzdeki yıl Erdoğan'a oy vermesini sağlayacak avantajları barındırıyor demek sanki daha doğru .

Çünkü Türk halkı, soğuk kış günlerinde Türkiye’ye gaz akışını kesmeyeceği için Putin’e minnettar kalacaktır. Fakat bu çok kırılgan bir süreç. Gaz vanasının Putin’in elinde olduğunu düşünürsek Erdoğan için riskleri göğüslemekten başka bir çare kalmamış görünüyor.

Soçi sürecini Rusya’da olumlu karşılayan birçok gazeteci ve yazar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in; Erdoğan'a, gelecek yıl yeniden seçilmesi için siyasi ve mali desteğinin devam etmesi gerektiğini yazıp çiziyorlar.

Batı'da, Soçi kazanımlarının, Putin tarafından Erdoğan’a verilmiş bir destek olduğu yorumu yapılıyor. Bu elbette tek taraflı bir kazanç değildir. Uluslar arası piyasalarda yalnızlaşan Putin; bunun karşılığında Türk Serbest Ticaret Bölgelerinde Rus firmalarına ticaret yapma kolaylıkları sağlanacağı sözü aldı. 

Rusya Merkez Bankası'nın, VISA ve Mastercard’a alternatif olarak çıkardığı ödeme sistemi MIR logolu banka ve kredi kartlarının Türkiye İş Bankası, Ziraat Bankası, VakıfBank, DenizBank ve Halkbank'ta işlem yapabilmesine olanak tanındı.

Erdoğan ve Putin, bölgesel ve uluslararası alanda diyalog ve ikili iş birliğini sürdürmeye ve geliştirmeye istekli görünüyor. Fakat kısa vadede kazançlı gibi görünen bu anlaşma uzun vadede birçok riski barındırıyor.

Moskova ile Kiev arasında Ukrayna'nın tahıl ihracatını yeniden başlatmak için bir anlaşmaya aracılık ederek öncü bir rol üstlenen Erdoğan’a övgüler yağdırılırken, Ukrayna'daki savaşta Rus iş insanlarına yaptırım uygulamayı reddetmesi konusunda eleştiriler gelmeye başladı.

Erdoğan’ı; Rusya'nın, Türkiye üzerinden yaptırımları delmesine yardımcı olmakla suçlamaya başladılar. Rus oligarklarının Türkiye'de turist veya yatırımcı olarak karşılanması eleştirilere konu oluyor.

Örneğin Türkiye ekonomisine dair yorumlarıyla tanınan yatırım uzmanı Timothy Ash, "Erdoğan, Soçi Zirvesi kazanımlarını kendi çıkarları için kullanıyor. Fakat AB üye ülkeleri harekete

geçebilir, ticaretin finansmanına kısıtlama getirilmesini isteyebilirler ya da büyük finans şirketlerinden Türk şirketlerine olan finansmanı azaltmalarını isteyebilirler. Türkiye Rusya'ya çok yaklaşırsa, herhangi bir olumsuz eylemi göz ardı etmem" diyerek yatırımcıları uyardı.

ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo, Türkiye'de hükümet yetkilileri ve bankacılarla bir araya gelerek, Rus parasının kanalı haline gelmemeleri konusunda ilgilileri uyardığı açıklamasını yaptı. 

ABD’nin, Rusya’nın yaptırımları delmesine yardım eden ülkelere ambargo uygulayacağını açıklaması, S-400 füzeleri konusunda uyguladığı ithalat ihracat kısıtlamaları aslında gelecekte Türkiye’yi ne kadar ciddi sorunların beklediğini gösteriyor.

Batılı hükümetler, Türkiye'yi, tahıl anlaşmasına aracılık ettiği için överken, Türkiye'nin Rusya ile ekonomik ve ticari bağları derinleştirmesi konusunda endişeleniyorlar ve Rusya'nın yaptırımları delmesine yardımcı olması halinde Ankara'nın cezai bir misillemeyle karşılaşabileceği konusunda Türkiye'yi uyarıyorlar.

Batı; Erdoğan'ın, Soçi Zirvesi'nde alınan kararları uygulaması halinde, Avrupalı şirket ve finans kuruluşlarını Türkiye'den çıkmaya çağırabileceklerini söylüyor.

Rusya, Türkiye ile Batı arasındaki ilişkileri bozma stratejisine devam edecektir. Türkiye'yi Batı'dan koparmak Rusya'nın çıkarınadır. Rusya'nın, Bayraktar'ı satın alma konusundaki ilgisi, Soçi'de “teknik ve askeri iş birliğinin” gündemde olduğu açıklaması ile Kremlin tarafından doğrulandı. Böyle bir hareketin, Türkiye'nin Ukrayna'ya verdiği desteği baltalayacağı, NATO üyeleri arasında hoşnutsuzluk yaratacağı ve Batı ile ilişkilere zarar vereceği ortadadır. Erdoğan; Ak Parti’nin kaybettiği zemini geri kazanmak için Suriye’ye yapacağı operasyonun olumlu yansımalarının olacağını düşünüyor. Bu nedenle Soçi Zirvesi, Putin ve Erdoğan için kazan-kazan anlamına geliyordu. Ukrayna'da, Türkiye'de gerçekleşen tahıl anlaşması, Moskova'dan Ankara'ya diplomatik bir hediyeydi.

Putin'in yakın zamanda yaptığı “Avrupa, kesintisiz Rus gazı arzı için Türkiye'ye minnettar olmalıdır” açıklaması; Rusya'nın, Erdoğan'ı seçimlerinden zafer ile çıkartmak istediğini gösteriyor. Erdoğan’ın 2023'te seçimi kazanması Rusya ve bölge açısından çok önemlidir.

Türkiye için Ukrayna'daki savaş, büyük ölçüde Rusya ile Batı arasında bir savaştır ve bu nedenle Ankara, krizden kısmen Batı'yı sorumlu görmektedir. Bu nedenle faydalarını maksimize eden mevcut konumunu korumayı tercih etmelidir.

Fakat Türkiye, konumunu korurken NATO'dan uzaklaşırsa ciddi yaptırımlarla karşı karşıya kalma riski göz ardı edilmemelidir. Önümüzdeki aylarda Suriye'ye bir harekatın yapılacağı beklenilmektedir. 

Suriye’nin kuzeyindeki askerî harekâtın amaçları ve sonuçları ne olursa olsun meşru iktidar muhatap alınmalıdır.

Soçi’de imzalanan mutabakat metni ile terör gruplarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 kilometrenin dışına çıkarılması sağlanırsa, Türkiye neden operasyon düzenlesin? Türkiye'nin muhatapları bellidir. Suriye'nin seçilmiş meşru lideri bellidir. Esad dışında aranan muhataplar şu ana kadar bölgede barış ve huzuru sağlayamamıştır. 

Esad'ın gitmesi zor, kalması imkansızdır. Söz konusu bölge, Erdoğan'ın dediği gibi terörden temizlenmelidir fakat "Rusya, Astana ve Soçi'ye sadık değilse" bir B planımız var mı?