Serhat Akın'a silahlı saldırı
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi:
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi: "Bu kupaya yine talibiz"
123456789
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi:
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi: "Bu kupaya yine talibiz"
123456789

"Gazze, Lübnan Soykırımı ve BM'lerin Çaresizliği: İnsanlık İçin Bir Utanç"

Gazete Durum Analiz

"Gazze, Lübnan Soykırımı ve BM'lerin Çaresizliği: İnsanlık İçin Bir Utanç"

Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kuruluna hitaben yaptığı konuşmada;

Geçtiğimiz yıl, 7 Ekim’de İsrail, Gazze’ye yönelik yeni bir operasyon başlattı. O günden bugüne yaşananlar, insanlık adına bir utanç tablosu çiziyor. 41 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti, 17 binden fazla çocuk ise İsrail bombalarının hedefi oldu. Her gün bu acıyı izlerken insanlığın vicdanının biraz daha köreldiğini hissediyorum. Savaşın ortasında, mazlumların yaşadığı bu trajedi karşısında dünya adeta kör, sağır ve dilsiz.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sormak istiyorum: Gazze’deki soykırımı durdurmak için daha neyi bekliyorsunuz? Sivillerin katledilmesi, çocukların öldürülmesi karşısında neden bu kadar sessizsiniz? Yıllardır çatışma ve yıkım içinde yaşayan Filistin halkı, dünyanın adalet anlayışından mahrum kalmış durumda. Uluslararası hukukun ve insan haklarının en temel ilkeleri burada hiçe sayılıyor.

ABD’nin bu konudaki tutumunu anlamakta zorlanıyorum. Bir yandan barış çağrıları yapılıyor, diğer yandan ise İsrail’e silah sevkiyatı hız kesmeden devam ediyor. Bu çelişkiyi aklım almıyor. Silahlar her seferinde yeni bir yıkıma, yeni bir acıya yol açıyor. İnsanlık bu tutarsızlığı nasıl kaldırabiliyor? Barış söylemiyle savaş araçlarını göndermek, Filistin halkına karşı yürütülen bu zulme ortak olmak değil midir? sözleri ile bölgedeki trajediyi net bir şekilde özetledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı izlerken, mazlumların öfkesini paylaştığını,BM ise kuruluş amacını yitirdiğini hissettim. Erdogan, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Hitler’e benzetti. Bu benzetme, belki de dünyanın gözlerini açması için gereken sert bir uyarıydı. Erdoğan haklıydı; insanlık bir kez Hitler’i durdurmuştu, şimdi de Netanyahu ve onun politikalarının durdurulması gerekiyor. Filistin halkı onurlu ve kahramanca bir direniş sergiliyor; topraklarını işgal edenlere karşı meşru haklarını savunuyorlar. Ancak İsrail hükümeti, temel insan haklarını yok sayarak tüm bir halkı hedef alıyor ve etnik temizlik yapıyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in açıklamaları ise durumun vahametini daha da belirginleştiriyor. Guterres, “İsrail’in Gazze’deki operasyonları eşi benzeri görülmemiş bir ölüm ve yıkım seviyesine ulaştı” diyor. Birleşmiş Milletler’in asli görevini yerine getirememesi, uluslararası sistemi daha da işlevsiz bir hale getiriyor. BM, yalnızca kınamakla yetiniyor ancak harekete geçemiyor.BM TÜRKEV kadar uluslararası barışı korumak için çaba gosterse Filistin halkı toplu cezalandırma ile karşı karşıya kalmayacak.Bu çaba Lübnan’ında da aynı kaderi paylaşması olasılığını azaltacak.

BM'lerin uluslararası barışı korumak için harekete geçmemesi 

İsrail'in Türkiye ile sınır komşusu olma ihtimalini arttirirken Amerika ile İran'ın karşı karşıya gelme ihtimalinide yükseltiyor.Olasılılklar çoğaltılabilir elbette.

Ruslar'ın Tartus harekatına cevap vermek için zamanı kullandığını öngörebiliriz. Bu durum hassas dengelerin bozulmasına neden olabilir. Benzer senaryoları çoğaltabiliriz.

Peki uluslararası toplum bu olasılıkları görmezden mi gelecek? Bu sorunun cevabı:

BM çaresiz,Gazze çaresiz,Lübnan çaresiz olabilir.

Çaresiz diyorum çünkü Lübnan Dışişleri Bakanı Abdallah Bouhabib’in açıklamaları da bölgedeki çaresizliği bir kez daha gözler önüne seriyor. Bouhabib, “Kurtuluşumuzun anahtarı Amerika’dır” diyor. Bölgedeki en güçlü ülke olarak Amerika’dan yardım istiyor. Ancak geçmişte yaşanan hayal kırıklıklarına rağmen, bu yardımın gelip gelmeyeceği meçhul. Bu sırada ABD’nin iç siyasetinde de benzer bir ikirciklilik var. Donald Trump, “İsrail’i yeniden büyük yapacağız” diyerek desteğini ilan ederken, Kamala Harris ise Filistin’e özgürlük çağrısı yapan bir protestocuyu miting meydanından kovuyor. Bu ikiyüzlülük, ABD’nin bölgede nasıl bir politika izlediğini açıkça gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi, ateşkesi savunanlar perde arkasında İsrail’e silah göndermeye devam ediyor. Filistinliler, topraklarını işgal edenlere karşı doğal haklarını savunuyor.

Filistin ve Lübnan halklarının yaşama hakkı Hamas,Hizbullah ve Netenyahu'nun kariyer planından büyüktür. Bu nedenle bir an önce Filistin Devleti tanınmalı ve bu soykırımı durdurmak için insanlık ortak bir irade ortaya koymalı. Aksi takdirde tarih, bu sessizliği ve kayıtsızlığı asla unutmayacak.