Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
123456789
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
123456789

Putin'in Belarus ziyareti ve korkunun hegemonyası

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko'yu Minsk'te ziyaret etmesi üzerine çok konuşulmadı. Birçok medya organı, "resmi ziyaret" olarak duyurdu, geçti ancak savaşın tarafı olan Avrupa'da bu ziyaret epeyce ses getirdi. Ziyarete atfedilen genel kanı, "Putin, savaşı genişletmek ve Ukrayna'ya kuzeyden yeni bir cephe açmak istiyor" oldu.  

Bu olayı önemli kılan diğer bir meselele ise Putin'in 24 Şubat'ta Ukrayna'ya girmesinin ardından gerçekleştirdiği ilk resmi ziyaret olması. Ziyaretin bu özelliği, Avrupalıların tedirginlik hissetmesine ve kendi ifadeleriyle "Ukrayna'da yeni bir cephe açılmasından korkmalarına" neden oldu. 

Putin'in ziyaretinin, Rusya-Belarus ortak askeri tatbikatlarının duyurulmasıyla aynı zamana denk gelmesi itibarıyla Avrupalıların endişelerinde çok da haksız olmadıklarını düşünüyorum. Zira yurt dışındaki Belarus muhalefetinin lideri, eski cumhurbaşkanı adayı Svetlana Tikhanovskaya, Belarus'un önümüzdeki haftalarda Ukrayna'ya asker gönderebileceğini söyledi ve Kiev Hükümeti'ni "buna hazırlıklı olun" sözleriyle uyardı. 

Belarus'un, Ukrayna Savaşı'nın aktörleri içerisinde özel bir yeri olduğunu söylemek gerekiyor. Savaşın başlangıcında Lukaşenko'nun, Rusya ordusunun topraklarını aktif olarak kullanmasına izin verdiğine ilişkin iddialar epeyce konuşulmuştu. Hatta Ukrayna ordusu, 25 Haziran'da yaptığı bir açıklamada, "kuzey sınırındaki Çernihiv bölgesinin Belarus topraklarından yoğun bir şekilde bombalandığını" duyurmuştu ancak o zamandan bu yana Lukaşenko ihtiyatlı davrandı ve Rus ordusuna üs olarak katkı vermek dışında bir faaliyeti olmadı. 

Putin ile Lukaşenko arasındaki ilişkiye gelince... Orada oldukça kaotik bir durum var. Avrupalıların "diktatör", "despot" olarak nitelendirdiği Lukaşenko, 2020'deki seçimlerde sandıkları yok saymış ve yüzde 80 oy oranıyla kazandığını açıklamıştı. Bu açıklamanın ardından muhalifler sokaklara dökülmüş ve Lukaşenko, Putin'den yardım istemişti. Lukaşenko işte tam da bu yüzden kellesini muhaliflerin elinden alan Putin'in kayıtsız, şartsız müttefiki durumunda. Zannediyorum, Avrupalıları en çok endişeye sevk eden kısım, ikili arasındaki hastalıklı derecede bağımlılık içeren bu ilişki pratiği. Putin, bu bağlamda Belarus üzerinden bir cephe daha açarak, Ukrayna'yı teslim olmaya zorlayabilir. Askeri stratejistler, bunun oldukça verimli bir hamle olacağı konusunda hemfikir ancak...

Ancak şöyle bir durum var, 2020'deki seçimleri gasbettiğinden bu yana adeta bir demokrasi havarisine dönüşen ve her fırsatta AB'ye "ben aslında çok demokrat bir adamım" mesajları gönderen Lukaşenko, yeni konumlanması nedeniyle bu cephe açma işine pek sıcak bakmıyor. Rus medyasında konuya ilişkin yer alan analiz yazılarında, Lukaşenko'nun, Putin'den böyle bir talep gelirse, "biraz direnebileceği" vurgulanıyor ama ardından ekleniyor, "Lukaşenko, Putin'e uzun süre direnemez..." Putin, Belarus üzerinden bu cepheyi açarsa, Ukrayna'ya kuzeyden, güneyden, doğudan girmiş olacak ve bu da batılı müttefikler için yeni yardım konvoyları ve para balyaları anlamına geliyor. Daha da ötesi savaş beklenenden uzun sürebilir. 

Bu cephe meselesinin Lukaşenko için diğer ayağı ise ülkesini direkt olarak batı ile savaşa sokacak olması. Bunun yanı sıra son seçimlerin ardından şiddetle bastırdığı ve uyutmayı başardığı muhalefet uyanıp, yeniden sokaklara dökülebilir. Belarus, muhalifler için hapishaneye dönüşmüş durumda. Şu anda hapishanelerde bin 443 siyasi mahkum bulunuyor. Bu dünyadaki en yüksek oranlardan biri. Ayrıca binlerce muhalif, Polonya ve diğer Baltık ülkelerinde sürgünde. Lukaşenko açısından sorunu katmanlandıran diğer sıkıntı anketler. Anketlere göre, Belarusluların dörtte üçü ülkelerinin savaşa girmesine karşı çıkıyor. Bu yüzdenin muhalefet ile ortak bir zeminde buluşması despotu koltuğundan edebilecek güçlü bir pratik haline dönüşebilir. 

Gelgelelim, Putin'in yandaşı Lukaşenko'nun bu açmazlarını düşünecek vakti yok. O kendi önceliklerini odaklanıyor. Avrupalı ülkelerin istihbaratları ve Ukrayna ordusu, gelecek hafta içinde Putin'in kuzeyden yani Belarus üzerinde yeni bir saldırı başlatabileceğini belirtiyor. Avrupa medyasında ziyarete ilişkin yer alan haberlere göre Putin, bu kez Lukaşenko'dan sadece topraklarını kullandırmasını değil 30 bin kişilik askeri güç de talep etti. Lukaşenko, bu talebe, Şubat ayından bu yana direniyor ama daha ne kadar direnebileceği konusunda şüpheler büyüyor. 

Bunların yanı sıra, Rusya'nın İran'dan aldığı dronların üretileceği fabrikayı Belarus'ta inşa edeceğine haberler yoğunlaşmaya başladı. Bu, Belarus askeri sanayisinin Rusya tarafından tam kapasite kullanılmaya başlanacağına işaret ediyor. Tüm bunları, Moskova'nın Minsk'e mali yardımının devam etmesinin ön koşulu olarak görmek gerekiyor. Zira, Rusya'nın maddi yardımından yoksun kalan Lukaşenko'nun iktidarını sürdürmesi ya da başka bir deyişle ülke ekonomisinin ayakta kalması mümkün değil. 

Sonuç olarak, Belarus'un, Rusya'nın yanında savaşa girmesi ve kuzeyden yeni bir cephe açılması, savaşın gidişatını değiştirebilme kapasitesine sahip. Putin, bunun farkında. Analistler, Putin'in bu şekilde "savaşı daha geniş bir alana yayarak" Ukrayna'nın askeri direncini kırmayı planlandığını ifade ediyor. Lukaşenko, savaş nasıl biterse bitsin, en net "kaybeden" olacaktır. Rusya kazansa dahi artık karşısında kendisini "kesin bir düşman" olarak konumladıran batı olacak. Putin, ülkesinde savaşın yarattığı yıkımı tamirle uğraşırken, Lukaşenko kendi enkazıyla baş başa kalacak. Faşizan eğilimli otokratların enkaz yaratma konusunda ne kadar mahir oldukları herkesin malumu. Onlardan bundan fazlasını beklemek en hafif tabirle "saflık" olurdu değil mi?