Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Sistemin yürümediği görülmüştür

Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, 14 Mayıs'ta yayın hayatına başlayan GAZETE DURUM'a yaptığı açıklamada, "14 Mayıs, iktidarın seçim yoluyla el değiştirmesidir." dedi.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile sorularımızı da yanıtlayan Mustafa Sarıgül, "Sistemin yürümediği görülmüştür. Bağımsız ve bağlantısız, özgür medyaya sahip olmak şarttır." diye konuştu.
Mustafa Sarıgül, şu yanıtları verdi:
14 Mayıs 1950'de çok partili hayata geçildi 72 yılında o günü nasıl değerlendiriyorsunuz?
SARIGÜL: 14 Mayıs1950, 23 Nisan 1920’nin ve 29 Ekim 1923’ün devamıdır, aşamasıdır.
23 Nisan 1920’de Büyük Atatürk'ün, “En büyük eserimdir” dediği Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış, egemenlik millete geçmiştir.
29 Ekim 1923’de yeni devletin şekli Cumhuriyet olmuş ve yeni Cumhuriyetin temeline de millî irade kavramı konmuştur.
Milli irade kavramının hayata geçmesi için 1924 ve 1930 yıllarında çok partili siyasi hayata geçilmeye çalışılmış ancak bunda başarılı olunamamıştır.
1946 yılında Demokrat Partinin kurulmasıyla çok partili siyasi hayat başlamış ve 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan seçimler sonucunda Demokrat Parti iktidar olmuştur.
14 Mayıs 1950 Türk halkının kendisini yönetecekleri yine kendisinin seçtiği tarihtir.
İktidarın seçim yoluyla el değiştirmesidir.
Demokrasimiz o günden bugüne nasıl bir yol kat etti?
SARIGÜL: 14 Mayıs 1950’den bu yana darbeler, muhtıralarla demokratik hayat kesintiye uğramış ama Türkiye, 18 genel seçim daha yapmayı başarmıştır.
Bu seçimlerin sonuçları tartışılsa da sandıktan çıkan oy tartışılmamıştır. Herkes sonuca rıza göstermiştir.
Türk halkı kendisini yönetecekleri, seçmenin önemini anlamıştır.
Demokrasi bilinci yerleşmiş, seçimle gelenin seçimle gitmesi fikri kabul görmüştür.
Bunlar çok önemli kazanımlardır. Türkiye bulunduğu bölgede bu kazanımlara sahip tek ülkedir.
Çok Partili hayata geçişi sağlayan etmenler nelerdir?
1945 yılından itibaren gelişen iç ve dış dinamikler aynı zamanda etkili olmuş ve Türkiye’de yeniden çok partili hayata geçiş için ortam oluşmaya başlamıştır.
Demokrasi ile yönetilen ülkelerin İkinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkmaları, tek partili yönetimlerin gözden düşmeleri üzerine Türkiye, siyasal sistemini gözden geçirmek gereğini duymuştur.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün geçiş sürecindeki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
SARIGÜL: Cumhurbaşkanı İnönü, Türkiye’nin demokratikleşen dünya içinde yalnız kalmaması için Batılı sistemin yanında yer alması gerektiğini görmüştür.
1945 yılı 19 Mayıs törenlerinde demokrasinin daha da gelişeceği yönünde görüş belirtmiştir.
1 Kasım 1945 tarihinde yaptığı konuşmada bir adım daha ileri giderek ülkede muhalefet partisinin olmamasını rejimin demokratik karakteri açısından eksiklik olarak değerlendirmiştir.
15 Temmuz demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik bir darbe girişimidir.
Türkiye tarihinin en karanlık gecesinin yaşandığı, 15 Temmuz 2016 tarihi ile ilgili birçok soru halen yanıtsızdır.
Görünen şudur: 15 Temmuz, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül zincirinin bir devamı değildir. TSK emir komutası içinde yapılmamıştır. Genelkurmay’da, Akıncı üssünde ve diğer noktalarda askerlerle hareket eden ve yönlendiren sivilleri unutmamak gerekir.
Aklını, iradesini ve beynini bir kişiye ipotek eden bir terör örgütü tarafından yapılmaya çalışılmıştır.
Ülkemiz cumhuriyet tarihinin en önemli tehlikesini yaşamıştır. Türkiye uçurumdan dönmüştür.
Demokrasi kültürü oturdu mu? Ya da oturmadığı için mi başkanlık sistemi diye lanse edilen Tek Adam rejimi geldi?
SARIGÜL: Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinden yana olanlar bu darbeyi önlemiştir. Bu başarı demokrasi kültürünün oturması için değil tek adam yönetimine geçmek için kullanılmıştır.
O gece, Sayın Erdoğan’ın “Bu bize Allah’ın bir lütfu, sonu iyi olacak” derken demokrasiyi kast etmediği görülmüştür.
Atlatılan tehlikenin büyüklüğünü anlamak yerine buradan siyasi bir çıkar hedeflendiği açıktır.
Demokrasi kültürünün oturması için iktidarın toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, birlik ve berberliği artıran politikalar izlemesi gerekirdi. Tam tersi yapılmıştır.
2023 de 100 yaşına girecek olan cumhuriyetin en önemli demokrasi sınavı neydi ve bu sınavı nasıl verdi? Yani demokrasi çerçevesinde mi verildi bu sınav, yoksa hukuk dışı yollarla mı?
SARIGÜL: Bana göre cumhuriyetimizin en önemli demokrasi sınavı 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumdur. Türkiye bu sınavdan geçememiştir.
Bu referandumda bütün gücün bir kişide toplanmasına ve bütün gücün şahsında toplandığı kişinin tek başına ülkeyi yönetmesine “evet” denilmiştir.
Ben dâhil birçok insan, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler de ellerinden geleni yaptılar ama olmadı. Neden olmadığı ayrı bir tartışma konusudur.
Sınav şekil olarak demokrasi çerçevesinde verilmiş olsa da sonuçları demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve millet iradesine zarar vermiştir.
Türkiye, 150 yıllık parlamento geleneğini, 94 yıllık cumhuriyet kazanımlarını bir kenara bırakıp bir maceraya atılmıştır.
Sistemin yürümediği görülmüştür.
Türkiye’de siyasi ve ekonomik çalkantılar hiç bitmiyor. Her dönem enflasyon ve siyasi açmazlar var. Bunu ülkenin genç bir Cumhuriyet olmasına mı bağlamalıyız? Yoksa gerek halkın, gerek siyasilerin demokrasiyi yeterince anlamamasına, özümsememesine mi bağlamalıyız?
SARIGÜL: Halkın ve siyasilerin demokrasiyi özümsemesine izin verilmemiştir.
Darbeler, demokratik hayatı kesintiye uğratmış, demokrasi kültürünü zayıflatmıştır.
Siyasi partileri kapatarak, partilere geleneklerini oluşturma ve tabanlarını sağlama alma fırsatı vermemiştir.
Siyasi partilerin ve siyasetçilerin itibarını ve güvenilirliğini zayıflatarak, katılımcılığı engellemiştir.
Parti içi demokrasi yerleşememiştir.
1970'lî yıllardaki anarşiyi ancak bir askeri müdahale ile durdurmayı başaran Türkiye, üç yıl sonra seçimleri yaparak sivil idareye geçebilmiş bu kez de bölücü terör belası ile karşılaşmıştır.
Anarşi, bölücü terör, irtica ve dünyadaki olağanüstü gelişmeler nedeniyle 12 kez sıkıyönetim ilân edilmiştir.
Cumhuriyetin 40 yılı sıkıyönetim ve olağanüstü hâl ile geçmiştir.
Bütün bu hadiseler, ister istemez demokrasinin yerleşmesi ve gelişmesinin önünü kesmiştir.
Ülkenin ya da toplumların önünde demokrasiyi içselleştirmek için yaşanması gereken süreç veya aşamalar nelerdir?
SARIGÜL: Demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi, geleneklerini, göreneklerini oturtması zaman ister.
Demokrasi zor bir iştir. Biz henüz bu işin çok başlangıcındayız.
Hayat mücadelesi içinde olan insanın demokrasi mücadelesi vermesi zordur. Onun içindir ki belli bir gelir seviyesini aşmış ülkelerde demokrasi oturur.
Demokrasinin yerleşmesi için, sendikalar başta olmak üzere güçlü sivil toplum örgütlerinin var olması hak arama bilincinin yerleşmesi gerekir.
Bağımsız ve bağlantısız, özgür medyaya sahip olmak şarttır.
Türkiye Değişim Partisi, işleyen bir devlet, işleyen bir demokrasi, işleyen bir ekonomik düzen kurmak için devletimizin zihniyeti ve işleyişi ile siyasetin yapılışını ve dilini değiştirmek gerektiğine inanmaktadır.