Umut Akyürek, kızı Melek Bal Ertuğrul ile
Umut Akyürek, kızı Melek Bal Ertuğrul ile
Küçük Prens Haliç Kongre Merkezi'ne geliyor
Küçük Prens Haliç Kongre Merkezi'ne geliyor
Ferdi Tayfur'un oğlu yıllar sonra ortaya çıktı
Ferdi Tayfur'un oğlu yıllar sonra ortaya çıktı
Mehmet Ali Erbil kumarbaz
Mehmet Ali Erbil kumarbaz
123456789
Umut Akyürek, kızı Melek Bal Ertuğrul ile
Umut Akyürek, kızı Melek Bal Ertuğrul ile
Küçük Prens Haliç Kongre Merkezi'ne geliyor
Küçük Prens Haliç Kongre Merkezi'ne geliyor
Ferdi Tayfur'un oğlu yıllar sonra ortaya çıktı
Ferdi Tayfur'un oğlu yıllar sonra ortaya çıktı
Mehmet Ali Erbil kumarbaz
Mehmet Ali Erbil kumarbaz
123456789

SEÇİMLER SONRASI HAYAL KIRIKLIKLARI VE BEKLENTİLER

21 yıldır iktidarda olan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti, muhalif kesimler üzerinde baskı kuran otoriter bir rejim inşa etti. Siyasi yelpazenin diğer tarafında duran bazı milliyetçi ve muhafazakâr kesimler de son on yılda bu kararı desteklediler.2023 seçimin ilk turu öncesinde muhalefet bloğunun adayı Kılıçdaroğlu’nun seçimi ilk turda kazanacağına dair umutlar yüksekti. Yine de Erdoğan,2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu kazanarak zafer kazandı. Erdoğan nasıl kazandı ve Türkiye’yi neler bekliyor?

Son seçimlerin ilk turuna kadar muhalefet bloğu altılı masa, hükümetin yolsuzluklarını ve hatalı ekonomi politikalarını ortaya çıkarmayı ve Erdoğan’ın kutuplaştırma stratejisinin yarattığı toplumsal çatışmayı hafifletmeyi amaçlayan olumlu ve sakin bir kampanya izledi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turuyla aynı tarihte yapılan milletvekilliği seçimlerinde Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı Meclis'te çoğunluğu elde etti. Erdoğan’ı ilk turda koltuktan indirmeyi umut eden muhalefet seçmenleri, sonuçtan dolayı derin bir hayal kırıklığına uğradı.


Kadın hakları konusundaki gerici politikaları ile tanınan Yeniden Refah Partisi (YRP) ve Hür Dava Partisi’nin (HÜDA PAR) AKP’nin desteği ile elde ettiği başarı muhalefet seçmenini çileden çıkardı.

Kemal Kılıçdaroğlu, göçmenler ve terör konusundaki söylemlerini ilk turdan sonra sertleştirdi.

İlk turda oy vermeyen seçmeni, aşırı sağ ve hatta Erdoağan’a oy veren seçmenin bir kısmını kendine çekmeyi hedefledi. Aşırı sağın mülteci karşıtlığını açıkça benimsedi ve 1990’larda korkunç katliamlar yapan Hizbullah ile HÜDA PAR arasındaki ilişkiyi öne çıkararak Erdoğan’ı sert bir şekilde eleştirmeye başladı. Erdoğan’ın 2013’ün sonuna kadar Fettullah Güleni desteklediğini milliyetçi muhafazakâr seçmenlere de hatırlatmaya çalıştı.

2018’den beri işler Erdoğan ve AKP için pek iyi gitmedi. Bazı kilit parti üyelerinin adı yolsuzluğa bulaştı. İşsizliği yüzde 10’un altına indiremeyen hükümet, süregelen kur krizi ve yüksek enflasyona çözüm bulamadı. Son olarak hükümetin şubat ayında gerçekleşen depreme yanıt verememesi, devlet kapasitesinin zayıfladığını ortaya koydu.

Bütün bu ağırlaşan siyasi ve ekonomik koşullara rağmen, seçmenlerin çoğunluğu neden AKP ve Erdoğan’ı destekliyor?

Bu sorunun en az iki yanıtı var. Birincisi Erdoğan’ın kutuplaştırma stratejisi. Bunu biraz daha açmak gerekirse her türlü muhalefeti bastırmak, medyayı kontrol etmek ve Kılıçdaroğlu’nu PKK ile iltisaklı hale getirmek adına yapılan dezenformasyon örnek verilebilir. Muhalefet aktörleri ve örgütleri kamusal alanda var olma güçlerini büyük ölçüde kaybetmişlerdir. 

Erdoğan’ın meşhur milliyetçi ve muhafazakâr söylemi ile AKP’nin kayırmacı bir tavırla dağıttığı işçi seçmenini kamu ve özel sektör kaynaklarına bağımlı hale getirme etkisi özellikle büyük şehirlerde kendini gösterdi.


Ancak bunu muhalefetin veya hükümetin son yıllardaki politikalarının bir sonucu olarak değerlendirmek yanıltıcı olabilir. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra askeri cunta iktidarı sol örgütlerin gücünü yok etti. Milliyetçi muhafazakâr değerleri topluma empoze etti. Birbirini izleyen hükümetler, üretim ilişkilerinin neoliberalleşme sürecini sürdürdüler. Muhafazakâr neoliberal söylem, ekonomik krizler ve devlet baskısı işçileri atomize etti ve siyaset alanının dışına itti.

İkincisi; muhalefetin seçim stratejisindeki hatalar. Muhalefet, 2018’den beri yürürlükte olan başkanlık sistemiyle ilgili sorunları eleştirirken Kılıçdaroğlu, sınıf ve kimlik siyasetini benimsemedi. Bu politika ile AKP’nin kayırmacılığı, himayeciliği, milliyetçiliği ve muhafazakârlığı birleştiren stratejisine karşı geleceğini düşündü. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın kamu kaynaklarını kapitalist (serbest piyasacı) fraksiyonları lehine kullanmasını, demokrasi üzerindeki baskıyı ve gıda enflasyonunu sakin bir dil kullanarak eleştirdi. Pek çok araştırmacı bu stratejiyi sıradan insanlar için fazla soyut olmakla eleştirdi. Muhalefet bloğunun tüm üyeleri, işçi sınıfı mahallerindeki seçmenlerle etkileşim kurmak yerine sosyal medyada aktif olmayı ve şehir meydanlarında mitingler düzenlemeyi tercih etti. Seçimlerin ikinci turuna iki hafta kala Kılıçdaroğlu’nun aşırı sağ partilerden destek istemesi ve milliyetçi bir dil benimsemesi bunu değiştirecek bir etki yaratmadı. İkinci tur sonuçları bu stratejinin başarısızlığını gösteriyor.

Sonuç olarak, beş yıl önceki seçimlere göre seçmenlerin sayısı yaklaşık 5 milyon artmasına rağmen Erdoğan’ın kişisel oyları sadece 1,5 milyon arttı. Üstelik Erdoğan’ın AKP’si oyların %7’sini kaybetti. Şimdi Erdoğan parlamentoda çoğunlukla yürütme gücünü yeniden kazandı. Buna rağmen Meclis'te liderliğini yaptığı ittifak bir önceki döneme göre daha parçalı hale geldi. Milliyetçi muhafazakâr MHP’nin yanı sıra aşırı muhafazakâr Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ı kendi iktidarı altında tutması gerekiyor. Bunu AKP içerisindeki ılımlı muhafazakârlar söylem ve uygulamaları yoğunlaştırarak gerçekleştirmeye çalışacaktır.

Bu durumun izini taşıyan bazı örnekler var. Hizbullah katliamlarından sorumlu olan bir kişi Erdoğan’ın affıyla seçimlerden önce hapisten çıkartıldı. Bu, Erdoğan’ın MHP’ye yakınlığı ile bilinen mafya liderlerinin serbest bırakılmasını anımsatıyor.


Seçim sürecinde Erdoğan ve ittifak ortakları, muhalefet bloğunu LGBT destekçileri ilan ederek itibarsızlaştırmaya çalıştı. HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi ile birlikte Erdoğan’ın LGBT hakları için mücadele eden örgütler üzerinde baskı kurmasını, yasal düzenlemeler ve fiziki saldırılarla onların var olma hakkının kısıtlanmasını bekleyebiliriz. Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu konusunda AKP içinde son üç yıldır bölünmüşlük var. Söz konusu kanun YRP ve HÜDA PAR tarafından hedef gösteriliyor. Önümüzdeki dönemde Erdoğan muhafazakâr otoriterliğini arttırmak adına bu yasayı değiştirebilir ya da yürürlükten kaldırabilir.

Haziran 2015’te Erdoğan’ın Meclis çoğunluğunu kaybetmesinde etkili olan Selahattin Demirtaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen cezaevinde bulunuyor. Aynı baskının CHP Genel Başkanı olması beklenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yapılması muhtemel. İmamoğlu’na yerel seçimlere giderken siyasi yasakların getirileceğini, Yargıtay tarafından kararın onanacağını söyleyebiliriz. Bütün bunlar zaten baskı altında olan muhalif kesimlerin yaşam alanını daraltacaktır. Muhalefet bloğu, birbirini besleyerek derinleşmeye devam edecek olan otoriter baskı ve kutuplaşmaya karşı hazırlıklı olmalıdır. İşçi sınıflarının sosyal ve çevresel haklar aktivistlerin zaten zayıf olan örgütsel gücü, AKP tarafından daha da zayıflatılacaktır.


Uzmanlara göre ekonominin büyüme oranlarının birkaç yıl daha düşük kalacağı öngörüsü iktidarın önümüzdeki dönemde doğaya ve emeğe karşı saldırılarının giderek artacağın sinyallerini veriyor. Şubat ayında yaşanan depremin enkazının aceleci yöntemlerle kaldırılarak şehirlerin inşa etme sürecinde AKP’ye bağlı şirketlere ihaleler verilmesi seçimden önce başladı.

Erdoğan’ın alışılmışın dışındaki ekonomi politikaları ile denetleyici ve düzenleyici kurumları kendi çıkarları adına kullanarak 2019’da 1.600 lira olan asgari ücreti yaklaşık 5 kat arttırarak 8 bin 500 liraya çıkartması sonucu üretim maliyetlerindeki artış büyükşehirlerde yaşam maliyetlerini daha da artırdı. Yüzde 100'ün üzerindeki enflasyon ve asgari ücreti aşan ev kiraları karşısında dar gelirli emekçi ailelerin geçimini sağlaması artık daha da zor. Ayrıca Erdoğan’ın liderliğindeki yeni ortaklarının örgütlenme yeteneği ile güçlenecek olan sivil örgütlenme daha fazla seçmenle etkileşime girecek. Muhafazakâr ideolojinin işçiler ve emekçiler arasında yaygınlaşması ile neoliberal sömürünün gizlenmesi için Erdoğan artık daha avantajlı bir konumda olacak. Sözün özü Meclis aritmetiği Türkiye’yi daha fazla ekonomik ve siyasal krizlerin beklediğinin sinyallerini veriyor. Âmâ bekli de daha kötüsü muhalefet doğru politikalar ile çerçevesini belirlemez ise bu krizler Erdoğan’a zarar vermeyecek.