Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Ortadoğu’da Hibrit Savaşların Gölgesinde Barış Arayışı

Ortadoğu’da Hibrit Savaşların Gölgesinde Barış Arayışı / Gazete Durum GÜNCE

Ortadoğu, yine bir kaos dönemine sürükleniyor. İsrail’in Hamas, Hizbullah ve Yemen’deki Husi milislerle karşı eş zamanlı savaş açması bölgenin güvenlik dengesini altüst etmiş durumda. Özellikle Gazze’deki çatışmaların bölgesel bir savaşa dönüşme riski her geçen gün artıyor. Bu kritik süreçte diplomatik girişimlerin önemi daha da belirginleşirken kalıcı bir barışa ulaşmakta giderek zorlaşıyor. Hibrit savaşların, siber saldırıların ve geleneksel çatışmaların iç içe geçtiği bu dönemde, barışa dair umudumuz hâlâ var mı?

Hizbullah'a Ait Çağrı Cihazlarının Patlatılması Ne Anlama Geliyor ?

Son dönemdeki en dikkat çekici olaylardan biri, Hizbullah’a ait çağrı cihazlarının patlatılması oldu. İsrail’in istihbarat teşkilatı Mossad, Lübnan’a ithal edilen bu cihazların içerisine patlayıcı yerleştirerek onları adeta bir silah haline getirdi.İkinci senaryo ise MOSSAD'ın çağrı cihazlarına uzaktan erişerek pilleri aktive ettiği.Bu saldırı, sadece fiziki olarak değil, aynı zamanda psikolojik açıdan da insanlık için ciddi bir darbe oldu. Çağrı cihazları, iletişim araçları olarak kullanılırken birer ölüm tuzağına dönüştü. Hibrit savaşın en somut örneklerinden biri bu; geleneksel savaş yöntemleriyle dijital teknolojilerin bir araya getirildiği, stratejik hamlelerin her alanda hissedildiği bir dönemden geçiyoruz.Çağrı cihazlarının patlatması bölgesel etki yerine küresel bir etki yarattı.Bu nedenle İsrail gerçekleştirdiği saldırı ile 21'nci yüzyılın en önemli psikolojik harekatını yapmış oldu.

İsrail, sadece geleneksel askeri yöntemlerle değil, siber saldırılar ve casusluk faaliyetleriyle de kendine avantaj sağlamaya çalışıyor. Bu hibrit savaş stratejileri, yalnızca İsrail’in değil, küresel aktörlerin de askeri ve siyasi oyun planlarını yeniden şekillendirmesini zorunlu kılıyor. Siber savunma ve saldırı kapasitesi, bu tür çatışmalarda her zamankinden daha önemli hale geldi. Nitekim, geçtiğimiz günlerde bir Iraklı siber grup, İsrail’deki birçok hükümet sitesine saldırı düzenlediğini açıkladı. Bu saldırıların ardındaki motivasyonlar kadar, hedeflerin seçimi de kritik. Artık savaşlar sadece tanklarla, tüfeklerle değil; klavyelerle ve kodlarla da yapılıyor. Bu durum bize siber savunma ve elektronik harbin ne kadar önemli bir silah olduğunu bir kez daha hatırlattıyor.

Ortadoğu’daki bu gerilimler, daha geniş bir savaşa dönüşebilir mi?

İsrail’in birden fazla cephede aynı anda savaşması, askeri kaynaklarını tüketiyor ve stratejik hamlelerini zorluyor. Hamas ve Hizbullah gibi gruplar, yerel halklar üzerindeki etkileri nedeniyle sadece askeri hedefler değil, aynı zamanda ideolojik ve toplumsal hareketler. Dolayısıyla, İsrail’in bu gruplara yönelik saldırıları, kısa vadede bir sonuç vermek yerine, halk desteğini artırarak direnişi güçlendirebilir. Bu nedenle, bölgedeki krizin çözümü yalnızca askeri müdahaleyle değil, diplomatik kanalların açık tutulmasıyla mümkün olabilir.

Erdoğan Bölgesel Barışa İmza Atabilir mi ? 

Tam da bu noktada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’daki barış çabaları ön plana çıkıyor. Türkiye, bölgedeki etkili konumu sayesinde, diplomasi masasında önemli bir rol oynayabilir. Erdoğan’ın özellikle Birleşmiş Milletler ve Arap Ülkeleri toplantısında ortaya koyacağı arabuluculuk girişimleri, Gazze’de bir ateşkes sağlanması adına umut verici olabilir. Ancak bu barış çabalarının başarılı olabilmesi için uluslararası toplumun da sürece aktif katılım göstermesi gerekiyor. Barış yalnızca bölgesel değil, küresel bir ihtiyaç. Ortadoğu’daki çatışmaların daha geniş bir alana yayılması, dünya genelindeki dengeleri de altüst edebilir.

Blinken’ın Çabaları, Mevcut Gerilimi Azaltabilir mi ?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Mısır ziyareti de bu çerçevede önem taşıyor. Blinken, Gazze’de bir ateşkes sağlamak amacıyla Mısır ile ilişkileri güçlendirmeye çalışıyor. Mısır, İsrail ve Filistin arasında uzun süredir arabuluculuk yapmış bir ülke olarak, bu süreçte kritik bir rol üstleniyor. Ancak bu tür diplomatik girişimler ne kadar yeterli? Bölgedeki krizlerin genellikle kısa vadeli çözümlerle sonuçlanması, kalıcı barışın zorluğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Blinken’ın çabaları, mevcut gerilimi azaltabilir, fakat kalıcı bir çözüm için daha kapsamlı bir stratejiye ihtiyaç var.

ABD Başkanlık Seçimin Bölgesel Barışa Etkisi 

Bölgedeki gerginliğin en büyük belirleyicilerinden biri de ABD’deki başkanlık seçimleri. Donald Trump’ın yeniden seçilmesi, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun sert politikalarını daha da güçlendirebilir. Trump’ın önceki başkanlık döneminde İsrail’e verdiği sınırsız destek, Netanyahu’nun bölgedeki agresif stratejilerini teşvik etmişti. Eğer Trump bir kez daha başkanlık koltuğuna oturursa, bu politikalara verilen destek daha da artabilir ve Ortadoğu’daki çatışmaların genişlemesi kaçınılmaz hale gelebilir. Bu senaryo, zaten karmaşık olan bölgesel dengeleri daha da zorlayacaktır.

Sonuç olarak, Ortadoğu’da tansiyon her geçen gün artıyor. Hibrit savaşlar, siber saldırılar ve askeri müdahaleler, bölgedeki krizi derinleştiriyor. Gazze’de sağlanacak bir ateşkes, bölgedeki gerginliği hafifletebilir; ancak bu, kalıcı bir barış için yeterli olmayacaktır. Erdoğan’ın arabuluculuk girişimleri ve uluslararası toplumun desteği, barışın anahtarı olabilir. Ancak ABD başkanlık seçimleri, bu sürecin seyrini değiştirebilir. Bu nedenle, dünya bir kez daha Ortadoğu’ya odaklanmalı ve barışın yollarını aramalıdır.