Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Suriye ile Normalleşme Mümkün mü?

Suriye ile Normalleşme Mümkün mü?

Türkiye ve Suriye'nin ilişkilerini yeniden canlandırma çabaları, 2011'den bu yana süren derin ayrılığın ardından bölgesel politikada önemli bir değişim sinyali veriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad arasındaki olası görüşme, her iki ülkenin de çıkarlarını koruma ve bölgede kalıcı istikrar sağlama isteğini gösteriyor. Bu çabaların arkasındaki dinamikleri ve olası sonuçları anlamak önemlidir.

2011'den bu yana AKP iktidarı, Suriye'deki muhalif gruplara verdiği destekle Esad rejimine karşı aktif bir rol oynadı. Türkiye, Suriye'nin kuzeybatısındaki muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde varlık gösterdi ve Kürt grupların özerklik çabalarını yakından takip etti. Ancak, Türkiye'deki Suriyeli mülteci krizinin yarattığı iç politik baskı ve artan Suriyeli karşıtı duygulara paralel ekonomik sıkışmışlık Erdoğan'ı yeni bir strateji arayışına itti.

Erdoğan, NATO zirvesinde Esad'a Türkiye'ye gelmesi ya da üçüncü bir ülkede görüşmeleri için resmi bir davette bulunacağını söyledi. Şam yönetimi, "Suriye devletinin toprakları üzerindeki egemenliğe saygı gösterilmesi ve her türlü terörizmle mücadele edilmesi koşuluyla" Türkiye ile ilişkileri canlandırmaya açık olduğunu belirtti. Görüşmelerin Moskova'da, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in arabuluculuğunda gerçekleşebileceği konuşuluyor. Ancak, yetkililer bu görüşme için henüz resmi bir plan olmadığını açıkladılar.

Bu süreçte her iki tarafın da belirli çekinceleri ve ön koşulları var. Esad, Türkiye ile müzakerelerin başlaması için Ankara'nın muhalif milislere verdiği desteği çekmesini ve Türk askerlerinin Suriye'den ayrılmasını istiyor. Türkiye ise PKK terör örgütünün sınır ötesi saldırılarını önlemek için bu desteğin gerekli olduğunu savunuyor. Ankara ve Şam'ın bu konularda nasıl bir uzlaşı sağlayacakları ise belirsizliğini koruyor.

Erdoğan ve Esad arasındaki olası bir görüşme, her iki liderin de güçlerini ve meşruiyetlerini artırma isteğini yansıtıyor. Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için Esad ile bir anlaşma yapma isteği, Erdoğan'ın iç politikadaki konumunu güçlendirme çabalarının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda, Esad da bölgesel siyasi izolasyonunu sona erdirmek ve rejiminin kontrolünü artırmak istiyor. 

Bu sürecin en büyük kaybedenleri arasında Suriye'deki Kürt gruplar yeralıyor. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ABD'nin desteğiyle IŞİD'e karşı mücadele yürütmüş olsa da, Türkiye bu grupları "PKK'lı teröristlerle" işbirliği yapmakla suçluyor. SDG'nin, PKK ile organik bağları olsa da, Suriye kolu Türkiye'ye karşı kötü niyet taşımadığını belirtsede PKK terör örgütü ile işbirliği yapmaktan kaçınmadı.Bu ve benzer nedenlerle Suriye'de; Türkiye karşıtı gruplar arasında Esad-Erdoğan yakınlaşmasının, SDG'yi devirmek için ortak bir askeri operasyona yol açabileceği endişeleri var.

ABD'nin Suriye'deki varlığı ve olası politik değişiklikler, bu sürecin nasıl ilerleyeceğini belirleyecek önemli faktörler arasında yer alıyor. Özellikle 2024 ABD başkanlık seçimlerinin sonuçları, bölgedeki dinamikler üzerinde doğrudan etkili olacaktır. Erdoğan, ABD birliklerinin Suriye'den çekilmesi durumunda, SDG'ye karşı bir askeri operasyonun önünü açabileceğini düşünüyor. Ancak, ABD güçlerinin Suriye'den çekilmesi, Batı için bölgede IŞİD'in yeniden canlanması anlamına geliyor.

Sonuç olarak, Türkiye ve Suriye arasındaki diplomatik çabaların başarısı, bölgesel istikrar ve güvenlik açısından büyük önem taşıyor. Erdoğan ve Esad'ın çıkarlarını koruma ve bölgede istikrar sağlama çabaları, karşılıklı tavizler ve uluslararası toplumun desteğiyle mümkün olabilir. Bu süreçte, özellikle Kürt gruplar ve bölgedeki diğer aktörler üzerindeki etkiler dikkatle izlenmeli ve olası riskler göz önünde bulundurulmalıdır. Bu diplomatik çabaların, sadece iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda bölgedeki genel güvenlik ve istikrarı da şekillendireceği unutulmamalıdır.

Rusya’nın tavrına rağmen Erdoğan’ın NATO'nun genişleme taleplerine verdiği destek nedeniyle Türkiye'nin Suriye ile normalleşmeden önce Rusya ile normalşmesi gerekecek. CHP ile normalleşmeden önce MHP ile normalleşmesi gerekecek. Dışarda ve içeride Erdoğan ve kurmayları bunu başarabilecek mi ? Bunu zaman gösterecek.

Sonuç olarak ; "Diplomasi, imkansızı mümkün kılma sanatıdır." Bu süreçte, Erdoğan’ın diplomatik yeteneklerini en iyi şekilde kullanması herkesin yararına olacaktır.