Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

AKP'nin 31 Mart Reçetesi Tarihsel Açıdan Gerçekçi mi ?

AKP 31 Mart Yerel Seçim maratonuna din kardeşliği, ümmetin birliği, küresel Müslümanlık gibi argümanlarla giriyor. 31 Mart, AKP için her açıdan güzel bir tarih.

28 Şubat Post Modern darbesi ve 3 Mart halifeliğin kaldırılması üzerinden seçmen politize ediliyor. Bu politizasyon öyle bir hale geldi ki kökten dinciler mahkeme koridorlarında Cumhuriyeti korumak için görevli Cumhuriyet Savcılarının yanı başında şeriat sloganları atabiliyor.

Netanyahu’nun politikalarına karşı AKP’nin geliştirdiği din kardeşliği, ümmetin birliği ve küresel Müslümanlık gibi söylemler üzerinden yapılan hilafet çağrıları AKP’nin seçim stratejisine uygun olsa da bu seçim kampanyası gerçeklikten oldukça kopuktur.

AKP'nin dinde kardeş olma fikri üzerinden, düzensiz göçmen ve mültecilere karşı artan ırkçılığa karşı Arapları insan oldukları için değil de Müslüman oldukları için sevmemiz gerektiği, mültecilere hoşgörü ile yaklaşmamızı savunan reçetesi evrensel hoşgörü felsefesine uyumludur. Fakat ümmetin birliği ve din kardeşliği dayanışması tarihsel bir yanılsamadan ibarettir. Çünkü tarihi ve güncel olaylar, dinin insanları kardeş yapmadığını ve bundan sonra da yapamayacağını açıkça gösteriyor.

Her ne kadar İslam dini Müslümanların kardeş olmalarını önerse de bunun pratikte günümüz dünyasında en azından Orta Doğu coğrafyasında mümkün olmadığını görebiliyoruz. 

Bu coğrafya, kar ve kazanç söz konusu olduğunda kardeş kanının dökülmesine cevaz vermiş bir coğrafyadır. Kardeş kanını mubah gören bu anlayış bize doğal olarak dinde kardeş olmanın önündeki en büyük engelin ne olduğu sorusunu sorduruyor. Kardeş katline kadar uzanan olaylar dizisi, inancın farklı yorumlanması olabilir mi? Tek bir İslam olmasına rağmen Müslüman olmanın binlerce perspektifi var diyebilir miyiz?

İslam coğrafyasında dine bakış açısındaki farklılıklar birçok cemaati ve tarikatı doğurmuş ve içinde barındırıyor.

Bu farklı mezhep, tarikat ve cemaatler; diğerini ya Müslüman olarak tanımıyor ya da düşman olarak görüyor. Müslüman coğrafyasındaki mezhepler, cemaatlerin dini farklı yorumları ve birbirlerine düşman oldukları sürece din yoluyla dayanışma ve kardeş olma fikri bir ütopya olmaktan öteye gidemiyor.
Mısır’daki İslamcı bir örgüt Türkiye’dekini tanımıyor. Türkiye’deki bazı İslamcılar Suudi Arabistan’dakileri tanımıyor. İran’daki Şii İslamcılar, diğer ülkelerdeki Sünnilerin gerçek Müslüman olduğuna inanmıyor. Hatta Müslümanlar; El Kaide, IŞID, Boko Haram gibi terör örgütleri aracılığı ile birbirlerini öldürüyorlar.

Diyanet İşleri Başkanlığının verilerine göre her on Müslümandan dokuzu Müslümanlar tarafından öldürülüyor. Dinin yorumlanmasındaki farklılıklar uluslararası sınırlarla da bitmiyor. Aynı ülkedeki dindarlar birbirlerini yok edilmesi gereken düşmanlar olarak görüyorlar. Böyle bir ortamda din üzerinden kardeşlik hakkında konuşmak aklı başında olan insanlara göre olabilir mi?

Sadece Türkiye’de bile onlarca belki yüzlerce farklı İslam yorumu var. Fettullah Gülen ile Erdoğan'ı kardeş yapmayan din, dünya çapındaki Müslümanları kardeş yapabilir mi? AKP’nin tüm seçmenlerini birleştiremeyen din dünyadaki bütün Müslümanları birleştirebilir mi? Hemşerileriyle ortak paydada birleşemeyen Müslümanların, din ortak paydasında Türkiye'de bir Filistinli, Suriyeli ya da bir Afgan'ı kardeş yapacağını söylemek ne kadar gerçekçi?
İslam’ın ilk yıllarında dört halifenin üçü din kardeşleri tarafından öldürülmedi mi? Eğer din insanları birbirine kardeş kılsaydı, ümmet kardeşinin katili olabilir miydi? Kardeş kardeşi öldürür müydü? Bu insanların kardeş olmaları gerekmez miydi ? Gerekirdi ama olmadı. Herkes iktidar koltukları için birbirini öldürdü. İslam’ı en iyi anladığını varsaydığımız insanlar arasında Peygamberimizin yoldaşları arasında bu durum başarılamamışken, günümüzde dinin insanları kardeş yapacağını söylemek ve bunu savunmak bir yanılgı olsa gerek.

Eğer bir yanılgı olmasaydı bu ümmet kardeşliği IŞID, El Kaide, Boko Haram gibi terör örgütlere destek veren milyonlarca insanı din kardeşimiz yapmaz mıydı? Dini bu şekilde tanımlayan kaç insan bu örgütlerle kardeş olmaya niyetli olabilir ki? Bunu bir düşünmek gerek.

Sonuç olarak; AKP'nin gerçekliği olmayan tarihsel bir yanılgıdan ibaret olan bu seçim kampanyasından uzaklaşması gerekir.

İnsanları din, kimlik ve mezhep gibi anlayışlar üzerinden tanımlayan yaklaşımlar yerine; millet ve toplum olarak iyinin ve doğrunun yanında, kötünün ve yanlışın karşısında yer alan adil bir seçim kampanyası dili kullanması tarihi gerçeklere uygun olacağı gibi insanları da İslam ortak paydasında birleştirecektir. Kutsallar üzerinden yapılan siyaset popülizmden başka bir şey değildir.

Ortak değerimiz kutsallar adına, din adına, mezhep adına, cemaat adına siyaset ve ticaret yapılırsa ne ticarette, ne siyasette haklı rekabet olamaz. Bu nedenle siyasette popülizm ve "kutsallar" yerine; ilkeler, prensipler, kurallar geçerli olmalıdır. İlkeler ve prensipler üzerinden siyaset yapılmalıdır.