Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789

Tarım ve Kırsal Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı'na Girebilecek mi?

Kuşkusuz girecek ama nasıl girecek? Nüfusu 100 milyona doğru yaklaşan, idari açıdan kırsal nüfusu yüzde 7’ye düşmüş, 6-7 milyon mülteci-göçmen misafiri barındıran, iklim değişikliği ve belirsiz dünya piyasalarıyla karşı karşıya gelen Türkiye Cumhuriyeti, İkinci Yüzyılı'nda nasıl bir tarım ve kırsal hayat ile karşı karşıyadır? Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı'nda tarım ve kırsal vizyonu ne olmalıdır ve bunun için neler yapılmalıdır? Bütün sorun buradadır. Buna cevap bulduğumuz anda önümüzdeki yüzyıla tarım ve gıda açısından güvenli ve sağlıklı bir biçimde girebileceğiz. Sürdürülebilir ve mutlu bir kırsal yaşamı sağlayabileceğiz.

Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında 13 milyonluk bir nüfusla kendisini yeterince beslemekte zorlanan bir ülkeydi. Savaşlar ülkenin sınırlı olan kaynaklarını eritmişti. Sanayi yok denilecek kadar az ve tarım ilkel koşullarda yapılıyordu. Temel gereksinim mallarının çoğu dışarıdan sağlanıyordu. 1927 yılında yapılan ilk tarım sayımına göre 1 milyon 750 bin çiftçi ailesi vardı. Türkiye’deki ekili alan yüzölçümün ancak yüzde 4,86’sına denk geliyordu. 2,4 milyon ton tahıl, 1 milyon ton baklagil üretimi tüketime yetmiyor ve sadece un, toplam ithalatın yüzde 20-25’ini oluşturuyordu. 104 adet mezbaha, 2 adet şeker fabrikası, 800 adet değirmen, günlük 5 ton makarna ve 2 ton bisküvi üretimi vardı. Bütçe gelirlerinin yüzde 26-40’ını çiftçiden toplanan Aşar Vergisi oluşturuyordu. Bu veriler artarak devam edebilir. Kısaca çiftçi Cumhuriyet’in ilk yıllarında toplumsal yükün ağır kısmını kaldırıyordu.

Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyet’i kurduktan sonra Birinci Yüzyıl vizyonunun ilk sıralarına çiftçi refahını, tarımda ve gıdada kendine yeterliliği koydular. Kalkınmanın köyden başlaması ilkesinden hareketle 1924 yılında ilk önce 442 Sayılı Köy Kanunu’nu çıkardılar ki, bu kendi içinde radikal maddeleri barındıran özerk bir kanundur. 1925 yılında Aşar kaldırılmıştır. Cumhuriyet’in ilk 10 yılında köylerde kanuna dayanılarak köy bütçesiyle; 2 bin 746 köyde su tesisatı, 3 bin 640 köyde çeşme, 664 köyde konak, 6 bin 961 köyde köy misafir odası, 24 köyde pazar yeri, 211 meydan yeri ve sayısız çalışma yapılmıştır. Köye sağlık, eğitim ve tarım hizmetleri götürülmüştür. 1924-1933 yılları arasında 1 milyon 821 bin 900 fidan dikilmiş ve özetle 10 yılda 21 bin 305 köyde çalışmalar yapılmış ve büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Tarım ve köy ekonomisini canlandırmak amacıyla Şeker Fabrikaları, Süt Fabrikaları, SÜMERBANK, TMO, TZDK, DÜÇ, Et ve Balık Kurumu gibi yüzlerce Kamu İktisadi Teşekkülü kurulmuş ve tarımda kendine yeterliliğin altyapısı hazırlanmaya çalışılmıştır. Bununla aynı zamanda bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının da azaltılması hedeflenmiştir. Kadınlar karar alma süreçlerine katılabilsinler diye anayasal düzenlemeler yapılmış ve toplumsal ilişkiler sisteminde daha görünür olmaya başlamışlardır.

Bütün bunlar Cumhuriyet’in Birinci Yüzyıl ilk yıllarının çok kısa bir yansımasıdır. Yoktan var edilme çabalarının ortaya çıktığı ve başarıya ulaşıldığı yıllardır. Şimdi Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı'na giriyoruz. Bu yüzyılda nasıl bir tarımsal ve kırsal vizyonu oluşturmalıyız ki “İkinci Yüzyıl'da tarım ve kırsal başköşede kendine yer bulabilsin?” Bu vizyon; tarımda çalışan iş gücünün yüzde 85’inin kayıt dışılığını, tarımda çalışan 2 milyondan fazla kadının yüzde 96’sının kayıt dışılığını, yüz binlerce çocuk tarım işçisini, 10 milyon hektardan fazla amaç dışı kullanıma çıkarılmış mera alanını, üretim dışı kalan milyonlarca hektar tarım arazisini, yaklaşık 3,5 milyon hektar amaç dışı kullanıma açılmış tarım arazini, kişi başına milli geliri 3 bin doların altına düşmüş tarım nüfusunu, 6360 Sayılı Büyükşehir Yasası ile idari statüsünü kaybetmiş binlerce köy ve kasabayı, maliyetler ve acımasız piyasa koşulları altında ezilen küçük çiftçiyi, aile çiftçisini önceliklendirmek zorundadır. Bu vizyonun gerçekleşmesi sadece çiftçinin, kırsaldakilerin değil, aynı zamanda hepimiz açısından gıda güvenliği, sağlıklı beslenme ve tarımda kendine yeterliliğin de çıkış noktasını oluşturacaktır. Bundan dolayı İkinci Yüzyıl için tarıma ve kırsala yönelik üretimi, refahı, canlı kırsal yaşamı, çiftçiyi, kadını-genci hedefleyen bir vizyona gereksinim var. Bunu yapmak zorundayız. Yoksa tarım ve kırsal Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı'na zor girecek…..