Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
123456789
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
123456789

EKONOMİ BÜYÜYOR (!) BESLENEMEYEN NÜFUS ARTIYOR, GIDA ADALETSİZLİĞİ DERİNLEŞİYOR…

Dünyada var olan yetersiz beslenme ve açlık sorunu pandemi ile birlikte daha da belirgin bir biçimde su yüzüne çıkmaya başladı. Dünya ekonomisi bir yandan yüksek büyüme gösterirken aynı zamanda dramatik bir biçimde açlık çeken nüfus ve yetersiz beslenen nüfus da artmaktadır. Bundan da en çok kırsaldakiler, tarımdakiler etkileniyor. IMF tarafından yayınlanan 2021 ve 2022 yılları "Dünya Ekonomik Büyümeleri" raporuna göre bazı ülkeler 2022 yılında şöyle büyümeler göstermiştir: Hindistan %8.5, Güney Afrika% 2.2, ABD %5.2, Rusya %2.9, Çin %5.6, İspanya %6.4 ve Fransa %3,9 oranında ekonomik büyüme göstermiştir. Bu örnekler daha da artabilir. Görünen o ki dünya ekonomisinin temel aktörleri büyümeye devam ediyor.

FAO Raporlarına göre, 2021 yılında 828 milyon kadar aç insan varken bu sayı pandemi ile daha da fazla artış eğilimime girdi. 2021 yılında 2.3 milyar olan gıda güvensizliği pandemi ile 350 milyon daha arttı. Küresel nüfusun %11,7’si çok ciddi anlamda yani açlık boyutlarında gıda güvensizliği yaşıyor. Yetersiz beslenme ve açlık dünyanın bir çok yerinde artarken dramatik görünüm Afrika’da ortaya çıkıyor. Afrika’da nüfusun %20,2’si 2021’de açlıkla karşı karşıya kalmıştır. Bu oran Asya’da %9,1 ve Latin Amerika’da %8,6’dır. Kırsaldaki nüfus açlık sorunu ile daha fazla karşı karşıyadır. Burada ortaya çıkan tablo şudur; dünya ekonomisi büyürken açlık artmakta, yetersiz beslenen nüfus daha da artmaktadır. Yani, büyüme ve kalkınmanın adaleti küresel düzeyde en temel insani hak olan beslenmede bile azıcık da olsa sağlanamıyor.

Türkiye’de de ne yazık ki benzer bir durumdan söz edilebilir. Türkiye ekonomisi 2021 yılında %11 oranında büyüme gösterdi yani Gayri Safi Yurt İçi Hasıla arttı. GSYH 2022'nin 2 nci çeyreğinde ise %7,6 oranında büyüdü. İşte burada ilginç bir durum ortaya çıkıyor; WFP (Dünya Gıda Programı) verilerine göre 9.Nisan.2022- 9.Haziran.2022 arasında yetersiz beslenen nüfus Türkiye’de 391 bin kişi olarak arttı. Burada yaman bir çelişki var. Yani büyüdükçe sağlıksız beslenen sayısı artıyor. Bir başka nokta ise illere göre durumun ortaya çıkardığı çarpık durumlardır. Türkiye ekonomisinden en fazla pay alan iller aynı zamanda yetersiz beslenmenin de en fazla olduğu iller arasındadır. Yetersiz beslenme oranı İstanbul’da %17,78, İzmir’de %18,70, Ankara’da ise %17,49’dur. WFP’ye göre Türkiye’de 5 yaş altı çocukların %6’sı kronik yetersiz beslenirken, akut yetersiz beslenen çocuk oranıysa %1,7. Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor; büyüme beraberinde (tabana dayalı kalkınma olmayınca) gıdaya erişim ve beslenme adaletsizliğini de artırıyor. Burada bir sözüm de yerel yönetimlere; haydi tarımsal, kırsal uygulamalarınızı bu yüzyılın ayıbı sayılan açlık ve beslenme sorununa daha fazla yönlendirin ve illerinizi bu ayıplardan kurtarın.

Evet, gıda fiyatlarında tüm dünyada artışlar yaşanmaktadır ama Türkiye’de bunun en az bir katı artış yaşanmaktadır. Maalesef Türkiye gıda enflasyonunda dünyada 4'üncü sırada yer alıyor. Fiyatlar arttıkça yani gıda enflasyonu arttıkça büyüme oranları nüfusun önemli bir kesimi için bir şey ifade etmemeye başlıyor. Çünkü alım gücü azalıyor, erişim zorlaşıyor, beslenme alışkanlıkları değişiyor. Alım gücü azalan nüfus protein kaynaklı (zaten az olan) tüketimden karbonhidrat ağırlıklı beslenmeye geçiyor ve/veya daha düşük kaliteli ürünlere yöneliyor. Örneğin, Türkiye’de kişi başı yıllık ekmek tüketimi 170-190 kilogramdır. Bu haliyle Türkiye ekmek tüketiminde dünyada ilk sıradadır. Bizden sonra en çok tüketenler Mısır ve İran olarak sıralanıyor. ABD’de bu rakam 35-40 kg'dır (bu arada ekmek tüketimi de artık zorlaşıyor, ekmeğin 1 kilogramı 30 TL’ye dayandı). Bunlara karşılık Türkiye’de hayvansal protein tüketimi düşük olup, 37 gr/kişi/gündür. AB ülkelerinde ise kişi başına ortalama günlük hayvansal protein tüketimi 59,5 gr/kişi/gün’dür. Yani, ülkemizde ekmek tüketimi dünya ortalamasının 1,5 katı fazla, hayvansal protein tüketimi ise yarısından azıcık daha fazladır. Bu şu demek; büyüme tabana dağılmadıkça daha da fazla karbonhidrata yönelme olacak, protein tüketimi daha da azalabilecektir. Maalesef bu durum özellikle kırsaldaki çocukları etkiliyor. Doğal besleniyorlar diye düşündüğümüz kır çocukları aslında dengesiz ve yetersiz beslenme ile karşı karşıyadır. Eğer tarım nüfusu başına düşen milli gelir 3.000 $/yıl civarında seyrediyorsa orada çocukların dengeli beslendiğinden, yeteri kadar protein tükettiklerinden söz etmek imkânsızdır. Bu durum kentlerdeki çocukların da önemli bir bölümü geçerlidir.

Son söz olarak; ne dersiniz büyümeye devam mı yoksa paylaşımcı, tabana yayılan, refahtan herkesin pay alabildiği, sağlıklı beslenebildiği, gıdaya erişim adaletinin sağlandığı bir kalkınmaya mı geçmeli? Cevabı belli.