Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Yüksek Şatodaki Adam

Yıl, 1962. Yer, Amerika Birleşik Devletleri.

Kölelik bir kez daha yasal.

Hâlâ hayatta kalan birkaç Yahudi, farklı kimlikler altında saklanıyor.

Bu tersyüz olmuş dünyanın tek bir nedeni var: II. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesi.

Ve şimdi tüm ülke Nazi Almanya’sı ve Japonya tarafından işgal edilmiş durumda.

*

Amerikalı bilim kurgu yazarı Philip K. Dick’in alternatif bir tarih kurgulayarak oluşturduğu distopik bir romanın atmosferinden bahsediyoruz.

Romanın ismi: “Yüksek Şatodaki Adam”

1962'de yayımlanan roman, Nazi Almanya’sı ve imparatorluk Japonya'sının II. Dünya Savaşı'nda Müttefik Kuvvetleri'ni yendiği farklı bir dünya sunuyor.

*

Roman, Mihver Devletleri’nin yani, Almanya, İtalya ve Japonya’nın başı çektiği ittifakın Müttefik Devletleri’ni yani Birleşik Krallık, Fransa, Sovyetler Birliği ve Çin Cumhuriyeti’nin başı çektiği bloğu yenilgiye uğratarak II. Dünya Savaşı'nı kazandığı alternatif bir dünyada geçiyor.

Gerçekliğin bu versiyonunda ABD Büyük Buhran'dan çıkamıyor, ekonomisi çöküyor ve dahası Başkan Franklin D. Roosevelt 1933'te öldürülüyor.

Bu kargaşadan dolayı ABD, Nazi Almanya’sı, Japon İmparatorluğu ve Faşist İtalya'nın Mihver kuvvetlerine karşı II. Dünya Savaşı'na katılamıyor.

Almanya, Avrupa'nın çoğunu fethediyor ve Sovyetler Birliği'ni yenerek birçok farklı devleti imha ediyor.

Mihver güçleri Afrika'yı birlikte fethederken, İtalyanlar tüm Akdeniz’i, imparatorluk Japonya’sı ise Asya'nın çoğunu ele geçiriyor. Ayrıca Japonya ABD’nin Batı Kıyısını işgal ederken, Almanya Doğu Kıyısını işgal ediyor.

Müttefikler 1947'de resmen teslim oluyor ve ABD işgal altındaki bir ülke konumuna düşüyor.

ABD’nin Japonya kontrolündeki Batı bölgelerine Amerika'nın Pasifik Eyaletleri deniyor. Geriye kalan bölgeler Almanya kontrolündeki bölgelerdir. Güney, Naziler tarafından kurulan bir kukla rejim tarafından kontrol ediliyor.

Rocky Dağları’nın olduğu bölge tampon bölge konumuna geliyor. Sadece, Kanada bağımsız bırakılıyor.

Dahası Hitler'in yerine geçen yeni “Führer” Bormann, Ay, Mars ve Venüs’te koloniler kurduruyor.

*

Roman, Amerika'nın Pasifik Eyaletleri'nde ve Rocky Dağı Eyaletleri'nde geçen birkaç hikâyeden oluşuyor. Her hikâyenin, genellikle bağımsız olarak diğer hikayelerle bir şekilde bağlantılı bir ana karakteri var. Bağlantılar genellikle zayıf ve birbiriyle tam örtüşmüyor gibi görünse de açık uçlu kısa öyküler olarak okuyucuyu etkiliyor.

Romanda çeşitli karakterlerle karşılaşıyoruz. Bunlardan biri sahte eski eserler satan antika dükkânı sahibi Robert Childan. Sonrasında, Yahudileri saklayan ve aslen Yahudi olan Frank Frink (Yahudi soyadı Fink) gibi bir karakterle tanışıyoruz; San Francisco'daki Japon Ticaret Bakanı Nobusuke Tagomi, bürokrasi ile içli dışlı olmasına rağmen Japonya'nın Almanya ile olan ilişkilerinden emin değil ve Frank'in eski karısı Juliana Frink de habersiz bir biçimde Yahudilere yardım ediyor.

Bu, görünüşte birbirinden farklı karakterler, tıpkı dünyalarında bir şeylerin tam olarak doğru gitmediğini hissettikleri gibi, birbirleriyle olan bağlantılarını yavaş yavaş fark ediyorlar.

Görünüşe göre cevaplar, ABD'nin savaşı kazandığı bir dünyayı anlatan gizemli ve münzevi yazar Hawthorne Abendsen'de ama bu daha sonra ortaya çıkacak gibi görünüyor.

Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Sayfalar ilerledikçe komplolar, ihanetler, kurulan yeni iş birlikleri ve yavaş yavaş örgütlenen isyan romana ivme kazandırıyor.

*

Romanda öne çıkan ve hikâyeyi yönlendiren birbirine zıt iki kitap var.

Biri, Pasifik Devletleri'nde geniş takipçisi olan ve savaşı Mihver Devletleri’nin kazandığını anlatan “I Ching”. Buna resmi anlatı diyebiliriz.

Diğeri, Müttefiklerin II. Dünya Savaşı'nı kazandığını anlatan alternatif bir tarih romanı olan “Grasshopper Lies Heavy” (Anlam itibarıyla çekirgenin yani I Ching’in yalan söylediğini işaret ediyor). Kitap, Nazi etkisindeki tüm bölgelerde yasa dışı ilan ediliyor ancak yine de geniş kitleler tarafından gizli saklı da olsa okunuyor.

Bu iki kitap, romanın nihayetinde tarihsel yanılgılar, boş inançlar ve hakikat paradigmalarına son halini vermek için bir araya geliyor.

*

“Yüksek Şatodaki Adam”, alternatif bir tarih okuması sunmasının yanı sıra “eğer II. Dünya Savaşı’nı aşırı ırkçı, faşist ve baskıcı rejimleri temsil eden Mihver Devletleri kazansaydı dünya nasıl bir yer olurdu?” fikrinden yola çıkarak totaliter rejimlerin gölgesi altındaki ekonomik, politik ve toplumsal yaşamın neye benzeyeceğini hayal etmemizi talep ediyor.

Düşünce özgürlüğü, özgür irade ve hakikat üstüne düşünmemizi sağlıyor.

Peki, kitaba ismini veren “Yüksek Şatodaki Adam” kim?

“Yüksek Şatodaki Adam” en iyi ihtimalle Philip K. Dick, diyebiliriz.

Philip K. Dick, okuyuculara kıl payı ucundan dönülmüş savaş sonrası dünyanın trajik bir versiyonunu gösteriyor.

Çok daha fazlası için kitabı okumanız yeterli.

*

Diğer yandan, “The Man in the High Castle” (Yüksek Şatodaki Adam) 2015-2019 yılları arasında toplam 4 sezon süren ve 40 bölümden oluşan bir dizi halinde beyaz perdeye uyarlandı. Dizi Emmy ödüllerinde toplam 10 adaylık ve 2 ödül; tüm ödül törenleri düşünüldüğünde toplamda 56 adaylık ve 10 ödül kazandı.

Kitapta olmayan karakterlerle zenginleştirilmiş olsa da dizi görsel açıdan oldukça tatmin edici bir seyir vadediyor.

Romanın dizi uyarlaması, özellikle türün takipçisi olan sinemaseverler için tavsiyedir.

*

Ayrıca, Philip K. Dick’in öyküsünden uyarlanan 2011 yapımı “The Adjustment Bureau” (Kader Ajanları) filmini de izlemenizi öneririm.

Filmin yönetmeni George Nolfi. Başrollerinde ünlü oyuncular Matt Damon ve Emily Blunt var.

Film, “kaderimizi biz mi kontrol ediyoruz yoksa görünmeyen güçler mi bizi manipüle ediyor?” sorusuna odaklanıyor.

Bir adam, kaderin kendisi için planladığı geleceği görür ve başka bir şey istediğini anlar. Bunu elde etmek için, şimdiye kadar sevdiği tek kadını günümüz New York'unun sokaklarında takip etmelidir.

ABD Senatosu'nda bir koltuk kazanmanın eşiğinde, hırslı politikacı David Norris (Matt Damon), daha önce hiç tanımadığı bir kadın olan güzel, çağdaş balerin Elise Sellas (Emily Blunt) ile tanışır. Ama tam ona âşık olduğunu anladığı anda, gizemli adamlar ikisini birbirinden ayırmak için komplo kurar. David, Elise ile beraber olabilmek için Kader ajanlarına karşı mücadele etmelidir.

David ya her şeyi bırakacak ve önceden belirlenmiş kaderini kabul edecek ya da kadere meydan okuyarak her şeyi riske atma pahasına savaşacaktır.

İyi seyirler…

*

Kitap, dizi ve filmlerden söz etmişken hepsinin ortak öznesi olan ve genç yaşta birçok esere imza atmış olan Philip K. Dick hakkında da kısa bilgi vermek gerekir.

Philip K. Dick (1928-1982), Chicago'da doğdu ve hayatının çoğunu Kaliforniya'da geçirdi. 1952'de profesyonel olarak yazmaya başladı ve çok sayıda roman ve kısa öykü kaleme aldı.

1962'de “Yüksek Şatodaki Adam” ile en iyi roman dalında Hugo Ödülü'nü ve 1974'te “Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis” ile yılın en iyi romanı dalında John W. Campbell Anma Ödülü'nü kazandı.

Dick, yayınlanmış 44 romanın yanı sıra, yaşamı boyunca bilim kurgu dergilerinde çıkan yaklaşık 121 kısa öykü yazdı. Dick kariyerinin çoğunu yazar olarak yoksulluğa yakın bir yerde geçirmesine rağmen, ölümünden bu yana “Blade Runner” (Ölüm Takibi), “Total Recall” (Gerçeğe Çağrı), “A Scanner Darkly” (Karanlığı Taramak), “Minority Report” (Azınlık Raporu), “Paycheck” (Hesaplaşma), Next, Screamers ve The Adjustment Bureau (Kader Ajanları) dahil olmak üzere on hikayesi popüler filmlere uyarlandı.

2005 yılında Time dergisi, Ubik'i 1923'ten beri yayınlanan en büyük yüz İngilizce romandan biri seçti. Dick, 2007 yılında Amerika Kütüphanesi serisine dahil olan ilk bilim kurgu yazarı oldu.

Philip K. Dick, 2 Mart 1982'de 53 yaşında, Santa Ana, Kaliforniya'da hayata gözlerini yumdu.